2- Pisagorla ilgili bir mite göre oyluk kemiği altındandı. Onun aynı anda iki yerde birden bulunabildiği de söylenmektedir.
3- Fasulye yasağının yanı sıra, Pisagor, taraftarlarına anemon, tarla öküzü ve hayvan kalplerini de yememelerini öğütlemiştir.
Jezebel
Eski Ahit’te yer alan kötü karakterlerden biri olan Jezebel bir Fenike kraliçesidir. Adı günahkar kadınlarla özdeşleşmiştir. Kutsal kitapta İsrailliler’e kendi tanrısı olan Baal’e tapmaları için baskı yaptığı ifade edilmektedir. Buna karşılık İsrail’in peygamberleri bu teklifi reddettiklerinde onları öldürmüştür.
Jezebel’in hikayesi Eski Ahit’in iki kitabında işlenir: “Krallar 1” ve “Krallar 2.” Hem gerçekten yaşayıp yaşamadığı hem de sahip olduğu kötü şöhreti hakedip etmediği uzmanlar arasında tartışma konusu olmuştur. Eğer Jezebel gerçek bir tarihi karakterse MÖ 9. yy’da yaşamış olduğu tahmin edilmektedir.
Bir kralın kızı olduğu iddia edilen Jezebel yine bir kralla, Kuzey İsrail’in hakimi olan Kral Ahab’la evlenecektir. Eski Ahit’teki sevilmeyen karakterlerden biri olan Ahab, işlediği günahlarla tanrının gazabını üzerine çeken bir dizi iktidar sahibinin arasında yer almaktadır. Gerçekten de Kral James Bible onun için “Ahab, Tanrı’nın öfkesini kendisinden önce hiçbir İsrail kralının yapamadığı kadar üzerine çekmeyi başardı,” demektedir.
Ahab Jezebel’in teşvikiyle Fenike tanrısı Baal’a tapılmasına izin vermiştir. Jezebel Ahab’ı Baal tapınaklarına maddi destek sağlaması için yönlendirmiş, Baal dinine yeni inananlar kazanmak için kaynaklarda ne olduğu açıkça ifade edilmeyen bazı cinsel uyarıcı yöntemler dahi kullanmıştır. Ahab’ın ölümünden sonra oğulları Ahaziah ve Jehoram yönetimi devralmıştır. Anneleri ise onların döneminde de Baal inancını desteklemeyi sürdürmüştür.
Baal’a tapmak Akdeniz’de son derece yaygın olan bir inançtı. İncil’de anlatılan öykünün Orta Doğu’da yaşanmış olan eski bir dini sürtüşmeye işaret ediyor olması mümkündür. 1960’ların başında Jezebel’e ait olabileceğine inanılan bir mühür bulundu. Buna karşılık pek çok uzman bulunan mührün kutsal metinlerde anlatılan karakterle bir bağlantısı olabileceği iddiasına karşı çıkmıştır.
İncil’e göre Jezebel’in ölümü Jehu’nun Tanrı tarafından Ahab’ın evini yerle bir etmekle görevlendirilmesinin ardından geldi. Tanrı Jehu’dan Jezebel’in ahlaksızlıklarına bir son vermesini istemişti. Jehoram’ı öldüren Jehu, Jezebel’i sarayında kıstırdı. Öldürüleceğini bilen Jezebel makyaj yapıp (metinlerde “Jezebel boyandı” ifadesi kullanılmaktadır) Jehu’yla yüzleşti. Jehu onu açık bir pencereden atlamaya zorladı. Jezebel’in düştüğü yerde bedenini köpekler parçaladı. Eski Ahit’te Jezebel’in sonu şöyle anlatılıyor: “Jezebel’den geriye kalanlar toprağa gübre oldu.”
1- Jezebel Asya’da bir kelebek türünün adıdır. Bu türün erkekleri soluk, dişileri ise çok canlı renklere sahiptir.
2- Jezebel Fenike dilinde “Ekselansları nerede?”anlamına gelmektedir.
3- Uzun bir süre aşağılayıcı bir sözcük olarak kullanılan “Jezebel” kelimesi daha sonra feminist gruplar ve kadın dergileri tarafından sahiplenilmiş ve hatta bir iç çamaşırı markasına isim vermiştir.
Midillili Sappho
Lezbiyen kelimesinin isim annesi olan Midillili Sappho1 (MÖ 630-570) bir Antik Yunan şairi ve öğretmendir. Kaleme aldığı aşk şiirlerinin pek azı günümüze gelmeyi başarmış olsa da, eski dünyada büyük bir popülerliği vardı. Kendinden sonraki Yunan ve Roma şiiri üzerinde büyük bir etkisi olmuştur.
Ünü ölümünden yüzyıllar sonra bile ayakta kalmayı başarmıştır. Öyle ki Platon (MÖ 429-347) onu Yunan mitolojisinin dokuz sanat ve edebiyat tanrıçası ile karşılaştırarak, Sappho’ya “onuncu esin perisi” lakabını takmıştır. Bir başka hayranının belirttiğine göre “eflatun saçlıdır, gülüşü saf ve tatlıdır.”
Yakın zamanlarda lirik şiirlerinden bazı yeni parçalar keşfedilmiştir. Böylece Sappho’nun Batı tarihinde homoseksüellik üzerine yazan ilk yazarlardan biri olduğu anlaşılmıştır. Çalışmaları yakın zamanlarda farklı dillere çevrilmiş, hakkında çeşitli romanlar yazılmış, doğum yeri olan Midilli Adası kısa zamanda lezbiyen turistler için bir çekim merkezi haline gelmiştir.
Sappho ömrünün büyük bölümünü Ege Denizi’nde bir ada olan Midilli’de geçirmiştir. Diğer taraftan bazı tarihi kanıtlara göre kısa bir süreliğine de olsa Sicilya’ya sürgüne gönderilmiştir. Muhtemelen Midilli Adası’nın önde gelenleri arasında yer alıyordu. En azından iki erkek kardeşi vardı. Cleis adında bir kız çocuk dünyaya getirdiğini söyleyenler de vardır.
Aşk, erotizm, kıskançlık ve hasretle dolu olan Sappho’nun şiirleri genellikle kadınlara hitaben yazılmıştır. Pek azında erkeklere seslenilmektedir. Şiirlerinden birinde arzuladığı bir kadını bir erkeğin yanında gördüğünde nasıl kıskandığını anlatmaktadır: “…soğuk terler döktüm, bir titreme aldı beni, rengim çimlerden bile daha yeşildi…”
Ölümünden sonra Sappho’nun şiirleri dokuz kitap halinde toplandı. Ovid (MÖ 43- MS 17), Catullus (MÖ 84-54) ve diğer klasik ozanlar tarafından dillendirilen şiirlerinin büyük bölümü Orta Çağ’da yok edilerek diğer pek çok Antik Yunan klasiğiyle aynı kaderi paylaştı. Sadece “Afrodit İlahisi” isimli şiiri eksiksiz bir biçimde günümüze kadar ulaşabilmiştir.
1- Oxford İngilizce Sözlüğü’ne göre lezbiyen kelimesi 19. yy’dan itibaren homoseksüel kadınlar için kullanılmaya başlanmıştır. Gay kelimesinin homoseksüel erkekler için kullanılmasının da benzer bir biçimde 19. yy’da gerçekleştiği düşünülmektedir.
2- Sappho’nun şiirlerinden geriye ince papirüs parçalarına yazılmış toplam bin satır kalmıştır.
3- 2008 yılında üç Midilli sakini bir Yunan mahkemesinde dava açtı. Talepleri gay ve lezbiyenlerin, lezbiyen kelimesini kullanmalarının engellenmesiydi. Söylediklerine göre bu kullanım haksız bir şekilde adada yaşayanların adını kötüye çıkarıyordu. Dava reddedildi.
Solon
Antik Yunan’ın efsanevi yedi bilgesinden biri olan Solon (MÖ 658-558) bir devlet adamı ve komutandır. Atina devlet sisteminde yaptığı reformlar dünyanın ilk demokrasisinin ortaya çıkmasını mümkün kılmıştır.
Aristokrat bir ailede doğdu. İlk olarak rakip şehir devleti Megara’ya karşı Salamis Adası’nın kontrolü için yürüttüğü başarılı mücadelenin sonucunda bir komutan olarak ünlendi. Solon daha sonra Antik tarihçi Plutarch’ın (46-120) verdiği bilgiye göre MÖ 594 tarihinde “kanun yapıcı” seçildi.
Solon göreve geldiğinde, şehrin adalet sistemi büyük ölçüde bir önceki kanun yapıcı olan Draco’nun etkisindeydi. Draco’nun kanunları katılıkları ile tanınıyordu. Öyle ki bu yasalarda aylaklık ya da bahçeden meyve çalmak gibi küçük suçlar için bile idam cezası öngörülüyordu.
Solon yasaları gözden geçirip cezaları