Nebukadnezar
2. Nebukadnezar (MÖ 630-561), İncil’de Kudüs’ü fetheden zalim kral olarak tasvir edilmektedir. İlk Tapınak’ı yıkmış ve Yahudiler’i Babil’e sürmüştür. “Yeremya Kitabı”nda bu dönemde yaşananlar son derece keskin metaforlarla anlatılır: “Babil kralı Nebukadnezar beni mahvetti. Bana eziyet etti. Beni boş bir vazoya döndürdü, bir ejderha gibi yutuverdi beni. Benim etimle karnını doyurdu. Beni sürgüne gönderdi.”
Eski Ahit’teki başlıca kötü karakterlerden biri olan Nebukadnezar, MÖ 598’de Yahudi kralı Jehoiakim’i yenilgiye uğrattığı için Yahudilerin nefretini kazanmıştır. Daha sonra Yahudiliği ortadan kaldırmak için binlerce Yahudi’yi esir almış ve onları kendi başkentine sürgüne göndermiştir. Bu döneme dinler tarihinde “Babil Esareti” adı verilmektedir.
Seküler tarihin Nebukadnezar’a ilişkin yazdıklarında ise farklı nüanslara rastlamak mümkündür. Nebukadnezar’ın Mısır’dan günümüz Türkiye’sine uzanan askeri fetihlerinin yanı sıra Babil’in Asma Bahçeleri’ni yaptırdığına inanılmaktadır. Büyük bir mühendislik becerisi ile yapılan bahçeler antik dünyanın yedi harikası arasında yer almaktadır. Çok büyük ihtimalle Nebukadnezar’ın karısı için bir hediye olarak inşa edilmiştir. Yapay bir sulama sistemi ile birbirlerine bağlanmış basamaklı bahçelerden oluşmaktadır. Bahçeler daha sonra bir depremde hasar görmüş ve geriye hiçbir iz kalmamıştır. Babil Bahçeleri’nin bir zamanlar günümüz Bağdat’ının güneyinde yer aldığı düşünülmektedir.
İncil’deki anlatılar Nebukadnezar’ın ömrünün sonuna doğru aklını yitirdiğini ileri sürer: “İnsanlıktan çıkarak, öküzler gibi ot yemeye başlamıştır. Vücudu çiy taneleri ile ıslanmış, saçları kartal tüyüne dönmüştür. Tırnakları kuşların pençeleri gibi olmuştur.” MÖ 561’de öldüğü tahmin edilmektedir.
1- Efsaneye göre Nebukadnezar, Babil Bahçeleri’ni bir Med prensesi olan ve memleketindeki bahçe ve ormanların hasretini çeken eşi için inşa ettirmiştir.
2- 1999 yılında gösterime giren Matrix filminde, Morpheus (Laurence Fishburne – 1961) tarafından kullanılan hava taşıtının adı “Nebukadnezar”dır.
3- Nebukadnezar Akadça bir kelime olan Nabu-Kudurri-Usur’dan türemiştir. “Nebo, varislerime göz kulak ol” anlamına gelir. Orta Doğu’da büyük bir yaygınlık kazanmış olmasına rağmen, Akadça MS 1. yy’a gelindiğinde ortadan kalkmıştır.
Heraklit
Antik Yunan filozofları arasındaki en önemli tartışma konularından biri de maddeleri oluşturan asıl elementin ne olduğuydu. Thales (MÖ 620-546) gibi kimi filozoflara göre evrendeki maddelerin temel kaynağı suydu. Anaximenes’in (MÖ 585-528) başını çektiği bazılarına göreyse temel element havaydı.
Efesli zengin bir aristokrat olan Heraklit’e (MÖ 540-480) göreyse temel element ateşti. İronik bir biçimde Heraklit’in yazdıkları yurttaşları tarafından büyük bir düşmanlıkla karşılanmış ve eserleri ateşte yakılmıştır. Heraklit ateşin doğanın temel yapıtaşı olduğuna inanıyordu. Ona göre tüm diğer maddeler ondan türemişti.
Heraklit’in yaşamı hakkında pek az şey biliyoruz. Bugüne kadar gelebilen çalışmalarından diğer Yunanlıları, özellikle de günümüzde Türkiye sınırları içerisinde kalan zengin liman kenti Efes’te yaşayan komşularını küçümsediği anlaşılmaktadır. (Bir yazısında hemşehrilerinden bahsederken “Efes’in yetişkin erkekleri kendilerini asmak için ellerinden ne gelirse yaparlar” demektedir).
Heraklit evrenin oluşumu ile ilgili tartışmaların önemli felsefi sonuçları olduğuna inanmaktadır. Ona göre dünya ateşten yapılmıştır ve bu yüzden de sürekli değişmektedir. Dünyanın sürekli bir akış halinde olduğu düşüncesi, onun felsefesinin en temel noktalarından birisini oluşturmaktadır.
“Dünya” diye yazar “yaşayan bir ateştir.” Değişmeyen yegane şeyin değişim olduğunu düşünür. Bu fikir onu diğer Antik Yunan filozofları ile karşı karşıya getirecektir. Zira pek çokları mutlak gerçeğin arayışındadır. Değişimin kaçınılmaz ve sürekli olduğuna inandığı için insanların kendi kendilerini yönetemeyeceğini ve katı kurallarla doğru yöne sevkedilmeleri gerektiğini ileri sürmüştür. “Eşeklerin gözü altında değil samandadır,” diye yazmış ve insanların iyi şeyler yapmaları için sürekli dürtülmeleri gerektiğini ileri sürmüştür.
Hayatının son yıllarını çeşitli şifalı otlar ve çimen yiyerek ve insanlardan kaçarak geçiren Heraklit 60 yaşında ölmüştür. Ne var ki çalışmaları, aralarında Platon’un (MÖ 429-347) da bulunduğu kendinden sonraki filozoflara ölümünden sonra da meydan okumaya devam etmiştir. Nitekim geleceğin filozofları Heraklit’in teorilerinin yanlışlığını ispat etmek için büyük bir çaba harcayacaktır.
Elementler meselesinde ise en sonunda bir uzlaşma sağlanmış ve evrenin dört temel elementten oluştuğu iddia edilmiştir: toprak, su, hava ve ateş. Bu düşünce modern kimyanın ortaya çıktığı zamana kadar yüzyıllar boyunca hakimiyetini korumuştur.
1- Artemis Tapınağı Efes’te bulunmaktaydı. Yaklaşık olarak MÖ 550 yılında tamamlanan tapınak antik dünyanın yedi harikası arasında yer almaktadır.
2- Heraklit zaman zaman “Anlaşılmaz” lakabıyla anılmaktadır. Bunun nedeni yazım tarzının fazla karmaşık olmasıdır.
3- Heraklit Antik Yunan şairi Homeros’u çok sert eleştirmiştir. Öyle ki “Odysseia ve İlyada’yı yazdığı için dayağı hak etmiştir,” diye yazar.
Pisagor
Her şey sayılardan oluşur.
Pisagor (MÖ 580-500), mensuplarının matematik ve bilimle uğraşarak Tanrı’ya yaklaşabileceklerine inandıkları eski bir Yunan tarikatının kurucusudur. Bu disiplinli topluluğun üyeleri, aralarında ünlü Pisagor teoriminin de bulunduğu, matematik ve geometrinin temel ilkelerini geliştirmişlerdir. Onların çalışmaları sayesinde önderleri Pisagor, matematiğin babaları arasında sayılmaktadır.
Türkiye sahiline yakın Samos Adası’nda doğan Pisagor kırklı yaşlarında Güney İtalya’daki Croton’a gitmiştir. Pisagorcular grubunun kuruluşundan sonra taraftarları ile birlikte Yunanca konuşulan Güney İtalya’daki bir başka şehir olan Metapontum’a gider. Doksan yaşındayken burada hayata gözlerini yumacaktır.
Reenkarnasyona olan inanç, Pisagor dininin temel prensipleri arasında yer almaktadır. Pisagorcular ruhun yok edilemez olduğu fikrini savunmaktadırlar. Ne var ki insanların daha iyi bir reenkarnasyonla yeniden dünyaya gelebilmeleri için bazı sıkı kurallara uyarak yaşamaları gerekmektedir. Tapınakta ayakkabı giymemek, beyaz horozlara dokunmamak, önce sağ ayakla adım atmak ve fasulye yemekten kaçınmak bu sıkı kurallardan sadece birkaçıdır.
Pisagor matematikle ilgilenmenin, Tanrı’nın aklını anlamaya yardımcı olacak kutsal bir görev olduğuna inanıyordu. Zira onun düşüncesine göre doğanın tamamı sayılarla anlatılabilirdi. Pisagorcu matematikçiler ünlü a2+b2=c2 teoremini