Hamilelerin ve emziren annelerin de omega 3 ve omega 6 içeren gıdalardan yeterince ve düzenli olarak alması gerekiyor. Bu şekilde beslenen annelerin bebeklerinin beyinleri, sinir sistemleri ve görme duyuları sağlıklı gelişir.
Hamileliğe hazırlanırken ve hamilelik sırasında omega 3 vitamini hapını çok düzenli kullandım. Aynı zamanda Murat Bey’den bu konuda başvurabileceğim pek çok kaynak kitap aldım. Gerçekten de bu vitaminin anne ve bebek üzerindeki etkileri saymakla bitmiyor.
Öncelikle günlük omega 3 ihtiyacımı hap almadan düzenli olarak karşılayamayacağım gerçeğini kabul ettim. Balık yemeye bir hafta dikkat etsem diğer hafta edemiyordum. O sebeple hap almak benim için en uygunuydu.
Ayrıca her türlü balık aynı etkiyi vermiyordu. Büyük balıklardan yersem (ton balığı, kılıç balığı, köpekbalığı, uskumru vs.), fayda yerine zarar görebilirdim. Çevre kirliliğinin bir etkisi olarak maalesef bu tür balıklarda yüksek miktarda cıva bulunuyordu. Cıva ise rahim içinde gelişmekte olan bebeğin sinir sistemini olumsuz etkiliyordu.
Önerilen balıklar doğal ortamlarında yakalanan küçük veya orta boy balıklardı (istavrit, sardunya, levrek, çinekop, çupra, hamsi, sardalya vs.). Bu balıkları da her zaman bulmakta zorlanabilirdim.
Balık yemeğe, ama bunun yanında düzenli olarak da hap kullanmaya karar verdim. Hap alırken de balık seçerken gösterdiğim dikkati göstermem gerekiyordu. Zira almam gereken balık yağı tabletleri balığın gövde kısmından üretilenler olmalıydı (kutusunun üzerinde “fish body oil” yazanlardan).
Eğer balığın karaciğerinden üretilen hapları (kutusunun üzerinde “cod liver oil” yazanlardan) seçersem çok fazla A vitamini yüklenmiş olacaktım. Bu durumda kötü bir şey yapmış oluyordum. A vitamini fazlasının rahim içindeki bebeğe özellikle hamileliğin ilk üç ayında toksik etkisi oluyordu.
Her şekilde yaptıklarımın farkında olmalı ve seçimlerimi bilinçli bir şekilde yapmalıydım. Edindiğim her yeni bilgi benim için çok değerliydi. Artık hap içerken, yiyeceğim balığı seçerken bilinçliydim. Seçimlerimin vücuduma sağladığı faydalardan haberdardım. Zihnimde vücudumu yeni, sağlıklı haliyle canlandırıyordum.
Ben folik asit almaya çok önceden başladığımı söyleyebilirim. Korunmayı bıraktığımız ândan itibaren folik asit hapları kullanmaya başlamıştım. Hamileliğim sırasında yapılan testlerin sonucuna göre de almam gereken dozları ayarladık.
Folik asit özellikle DNA yapısının oluşmasında ve aminoasit metabolizmasında büyük role sahip olan bir vitamindir. DNA kırıklarının oluşmasını önlemede de görev alır.
Hamile kalmadan en az üç ay önce folik asit haplarının alınmaya başlanması ve hamilelik boyunca devam edilmesi vücuttaki folik asit depolarının dolması açısından önemlidir. Ne zaman ve ne kadar alınması gerektiğiyse vücuttaki folik asit düzeyine göre doktor tarafından tespit edilir.
Folik asidin fazlası vücut tarafından atıldığı için alımında aşırıya kaçmanın bir zararı yoktu. Ama eksikliği hamileler için çok tehlikeliydi; bebeğin sinir sisteminin hasar görmesine sebep oluyordu. Folik asit yetersizliği aynı zamanda hamilelik depresyonunu tetikleyen faktörlerden de biriydi.
İnfertilite tedavisinde edindiğim bir bilgi de, folik asidin erkek vücudunda kaliteli sperm üretilmesine de destek olduğuydu. Bu sebeple onu eşimin günlük vitaminleri arasına da ekledik.
İnsülin direncim vardı ve hücre zarının insülin geçirgenliğini artırmak için C vitamininin faydalı olduğunu biliyordum. Bu sebeple her gün 1000 mg C vitamini aldım.
İnfertilite tedavisinde öğrendiğim bir şey de vücutta serbest radikallerin yüksek olması durumunda gebelik şansının azalacağıydı. Dengeli C vitamini alımı antioksidan etkisi göstereceğinden faydalıydı.
Okuduklarıma göre C vitamini antioksidan olarak eskiye oranla önemini yitirmeye başlamış. Doktorlar onun yerine başka antioksidanlar önerebiliyorlar. Ama ben gene de tedavi boyunca günlük C vitamini almayı hiç bırakmadım.
Gerekli Testler
Tüp bebek tedavisinde en önemli noktalardan biri testlerdir. Pek çok klinikte bakılan değerler istenen rakamlara ulaşmadan tedaviye başlanıyor. Pek çok tedavi de bu sebeple başarı ile sonuçlanmıyor.
Benim kendi adıma yaptığım tespit, başarılı bir tedavi için E2 ve FSH değerlerinin istenilen aralıkta olması gerektiğidir. Bu değerlere müdahale edecek bilinen bir yöntem yoktur. Ama yukarıda anlattığım uygulamalar dolaylı olarak bu değerlere etkilidir.
Bu tedaviyi birebir uygulamış biri olarak bu değişimi hissettiğimi söyleyebilirim. Yaptığım her değişiklik, hayatıma kattığım her yenilikle birkaç ay içinde olumlu sonuçlar almaya başladım.
Bazı kliniklerde ise hastaların sadece E2 ve FSH değerlerinin uygun olup olmadığına bakılıyor. Uygunsa tedaviye başlanıyor. Uygun değilse hastalar kendi hallerine bırakılıyor. Oysaki benim örneğimde de olduğu gibi sizi yönlendirecek doğru doktoru bulduktan sonra kendinize olan inancınız ve hayatınıza kattığınız değişimlerle bu değerleri istenen seviyelere getirmeniz mümkündür. Yeter ki buna istekli olun, inanın ve yanınızda size destek verecek doğru kişiler bulunsun.
Bu ilgisizlikten daha kötüsü ise, kimi kliniklerde hastaları kaçırmamak için söz konusu değerlerin uygun olup olmadığına bakılmaksızın derhal tedaviye başlanmasıdır. Bu gibi durumlarda tedavi için boş yere yıllar harcanıyor, çiftler maddi manevi yıpranıyor ve gitgide büyüyen bir umutsuzluğa kapılıyorlar.
Bu sebeple bilinçli adımlar atmanızı ve hayatınızın kontrolünü elinize almanızı dilerim.
Şimdi bu değerlere bir bakalım.
, yumurta kalitesini gösterir.
Reglin ikinci günü, jinekolojik muayene sırasında yumurtalıkların görünümüyle birlikte değerlendirilerek ele alınır.
50’nin altında, 10’un üstünde olmalıdır.
Örneğin; E2 değeriniz 200, FSH değeriniz de 4 çıkmış diyelim.
Bu tablo tüp bebek denemesi için uygun görülmez.
, kesin bir tedavi yoktur. Yumurtalık uyarılması gibi destekleyici uygulamalar yapılabiliyor.
FSH ise yumurta rezervleri hakkında bilgi verir.
İkinci gün ne kadar düşük çıkarsa ilerleyen günlerde yumurta rezervlerinin o kadar iyi olacağının göstergesi olarak kabul edilir. Değer olarak 10’un altında ne kadar düşük olursa o kadar iyi demektir. Burada dikkat edilmesi gereken, FSH değerinin östrojen değerleri ile birlikte ele alınması gerektiğidir.
Tedaviye başlamak için beklenen, östrojen hormonu değerlerinin 50’nin, FSH değerlerinin de 10’un altında olmasıdır.
, bilinen bir tedavi yoktur.
E2 ve FSH dışında, değerlerini ölçmek için de test