Kişisel gelişim çalışmalarının sonunda bir şekilde sağ beynimi kullanmayı öğrenmiştim. Sağ beynim benim içsel gücümün, farkındalığımın yer aldığı alandı. Bu zamana kadar bu alanda farkında olmadan yol açtığım hasarları da temizlemem, onarmam gerekiyordu. Bu sebeple kayropraktik çalışmalarına katıldım.
Kin, nefret, öfke, endişe, şüphe, kararsızlık, stres gibi negatif odaklı duygularımız asidik duygulardır. Bu tür duyguların kökü korkudur.
Peynir, kırmızı et, alkollü içkiler, ambalajlı gıdalar, konserve gıdalar; kısacası doğal olmayan, işlenmiş her tür besin kaynağı.
Kayropraktik Çalışmaları
Yeni bilincim sayesinde olumsuz düşüncelerin, ânı yaşamak yerine geçmişe ve geleceğe odaklanmanın bedenimde nasıl hasarlara yol açtığı görmüştüm. Enerjimi nasıl düşürdüğümü, kendimi nasıl bir toksin bombardımanına soktuğumu fark etmiştim. Kendi kendime verdiğim bu hasarları daha da ağırlaştırmadan yok etmek istiyordum.
Bu sebeple kendimi zihnen eğitene ve böylelikle şifa bulabilecek bir seviyeye ulaşabilene kadar kayropraktik çalışmalarından destek almaya karar verdim.
Kayropraktik Eski Yunancadan gelen bir kelimedir. Anlamı, “elle yapılan uygulamalar”dır. Bu yöntem sinir sistemi, eklem ve omurgayla ilgili sıkıntılarda uygulanmaktadır.
Stres, korkular, hastalıklar, yanlış beslenme, uykusuzluk, doğadan kopukluk, iletişimsizlik, aşırı çalışmak… Bütün bunlar insan vücudunda fazla enerjinin, elektriğin birikmesine ve sistemin düzgün çalışamamasına yol açar. Bu durumda vücut kasılır, tıkanır ve yoğun enerjiden kurtulamadığı için de yaşam kalitesi düşer. Sonrasında ağrılar baş göstermeye başlar. Kişi kendini iyi hissetmez. Hatta bazen vücutta hiçbir terslik olmamasına, bütün tahlillerin düzgün çıkmasına rağmen hastalıklar görülür. Kayropraktikle bu sıkıntılara çare bulunabilir.
Kayropraktik uzmanı Doktor Ayşegül Öztürk ile hamilelik ve kayropraktik üzerine sohbet ettik. Faydalanacağınızı düşündüğümüz bu sohbeti kitabın en sonunda yer alan ekler kısmında bulabilirsiniz.
Bebek Çalışmaları
Evliliğimizin yaklaşık beşinci senesinden sonra korunmaktan vazgeçmiştik.
Regl tarihlerim çok düzenli değildi. Birkaç ayda bir vücudumda kistler oluşuyordu. Bunun karmaşık duygularımın bir yansıması olduğunu daha sonra net bir şekilde kavrayacaktım. Ama ilk başlarda bu kistlere bir anlam veremiyordum.
Bu düzensizlik içinde regl tarihlerimi takip ederek hamile kalmak için elverişli günleri tespit edemiyordum. Biyoloji derslerinden aklımda kalan bir diğer yöntem ise vücut ısısını ölçmekti. Yumurtlama dönemlerinde vücut ısısının yarım ila bir derece arasında yükseldiğini hatırlıyordum. Ama ben regllerimde düzensizlik yaşadığımdan bu yöntemden de çok faydalanamadım.
Vücudum, duygusal yaşantıma tepki veriyordu. Eşimle konuya tam olarak odaklanamayışımızdan ötürü aynı ânda aynı şeyi isteyip yaratamıyorduk.
Doktora gitmeye karar vermeden önceki aylarda, mısır çarsısından bitki çayları alıp içmek, mesir macunu ve bolca maydanoz yemek, ilişki sonrasında ayak kaldırmak gibi bir sürü arkadaş tavsiyesini ve kocakarı ilacını çok da inanmayarak denedik.
Ancak bu arada ilişkimizde yaşadığımız iniş çıkışlar sebebiyle bu konuda da bir tutarlılık gösteremedik.
Ne zaman ilişkimiz yeni bir düzeye taşındı, biz de bu işte bir uzmana danışmaya karar verdik. Uzmanı bulma işini eşim üstlendi. Bana konu ile ilgili, istekli olduğunu göstermek istiyordu.
Tüp Bebek Kliniğinde
Çocuk sahibi olma isteği bizi özel bir tüp bebek kliniğine kadar getirmişti ve asıl macera şimdi başlıyordu.
Jinokolog Doktor Halit Bey ile ilk buluşmamız oldukça sıcak geçti. Önce hikâyemizi dinleyen doktorumuz daha sonra bizi nasıl bir sürecin beklediğinden bahsetti. Bizi daha iyi tanımak için beni yumurta takibine aldı, eşimi de sperm kontrolüne yolladı.
Aslında süreç oldukça net gözüküyordu. Önümüzde iki seçenek vardı. Her iki seçenek için de öncelikle yumurta takibine alınmam gerekiyordu.
: Yumurtanın döllenmek için en uygun olduğu aşamada, anestezi altında benden aldıkları ve kaliteli olarak ayırdıkları yumurtalar ile eşimden aldıkları ve uygun buldukları spermleri laboratuvar ortamında bir araya getireceklerdi. Her bir yumurta içerisine bir sperm enjekte edilecekti. Daha sonra yeni döllenmiş yumurta, yani embriyo, vajinal yolla rahmime yerleştirilecekti.
Bu tedavi şekline uygun bir aday olabilmek için yumurtlamamın (ovülasyon) düzenli ve yumurtalarımın kaliteli olması gerekiyordu.
: Bu yöntemde benden anestezi altında toplanan yumurtalar ile eşimin verdiği spermler uygun laboratuvar ortamında bir araya getirilecekti. Döllenmenin gerçekleşmesi halinde bir ila üç gün boyunca bölünmesi izlenen embriyolar eğer sağlıklı gelişme gösterirlerse bana jinekolojik muayene sırasında aktarılacaklardı.
Görünen o ki her iki seçenekte de önemli olan kaliteli yumurtanın gelişmesiydi. Gerisi kolaydı.
Her iki uygulamada da birden fazla yumurta dölleneceği ve rahmime konacağı için aynı ânda birden fazla embriyonun tutunması mümkündü. O sebeple ikiz bebek sahibi olma ihtimalim çok yüksekti.
Eğer üç embriyo birden tutarsa doktorlar bu durumu “çoğul gebelik” olarak adlandırıyordu. Böyle bir gebelik riskli gebelik katagorisine giriyordu. Bu sebeple, annenin sağlığı ve bebeklerin gelişimi için doktorlar üçüz gebeliği tekil veya ikiz gebeliğe indirgemeyi önerebiliyordu. Bunun için karından yapılan bir iğneyle istenmeyen embriyolar sonlandırılıyordu. Doktorların genel kararı, eğer annenin sağlığı uygunsa iki embriyo ile gebeliğe başlamak oluyordu.
Kendimi ikiz bebek fikrine alıştırmaya başladım. Yaşasın, bir ânda iki bebeğim birden olacaktı! Tüp bebek tedavisinde ikiz bebek olasılığının yüksek olduğunu duymuştum. İkiz bebek sahibi olmanın benim için bir mahsuru yoktu. Onlara nasıl bakacağımı düşünmeye başlamıştım bile.
İlk testlerin ve yumurta takibinin sonunda Halit Bey, bende kaliteli yumurta oluşmadığını ve öncelikle buna odaklanmamız gerektiğini söyledi.
Bir ânda gerçekler yüzüme çarpmaya başlamıştı. Çok mu geç kalmıştım? Tüp bebek için uygun bir aday değil miydim? Hani herkes tüp bebekle çocuk sahibi olabiliyordu? Bu bilgiyi ne zaman ve ne şekilde bilinçaltıma kaydetmiştim? Neden benim kaliteli yumurtam yoktu? Ya hiçbir zaman oluşmazsa ne olacaktı?
Olumsuz düşünmemeye çalışıyordum. Ama olumlu düşünmeme yardımcı olacak bir bilgiye de sahip değildim.
Halit Bey beni ekibin bünyesindeki aile hekimine, Doktor Murat Bey’e yönlendirdi.
Detokstan sonra vücudumla ilgili ikinci büyük farkındalığımı onunla beraber geçirdiğimiz süre içinde yaşadığımı söyleyebilirim.
Aile Hekimi
Birkaç