Eşimle tanışmamızdan evlilik kararı alışımıza kadar da çocuk sahibi olmaya heveslendiğimizi hatırlamıyorum hiç. “Pembe panjurlu evimiz ve iki çocuğumuz olsun,” gibi bir dilekte bulunmadık. Uzun süredir beraberdik, her şey yolunda gidiyordu. Artık ilişkimiz belli bir noktaya gelmişti. Evlendik.
Evliliğimizin üçüncü yıldönümüydü sanırım, beş yıllık evlilikten sonra çocuk sahibi oluruz diye bir karar almıştık. Böylece çevreden gelen sorulara verebilecek ortak bir kararımız olmuştu. Çocuk nasıl olsa yapılırdı, önemli olan ondan önce yapılması gerekenlerdi. Eşim işine odaklanmıştı. Bense kendimi bulmaya çalışıyordum. Erken yaşta anne olmayı zaten düşlemiyordum.
Bu İlişki, Çocuğu Hak Ediyor Mu?
Seneler ilerlerken eşim de ben de büyüyor, farklı hedeflere doğru yol alıyorduk. İlk başlarda sürekli beraber geçen boş saatlerimizi, zaman içinde tek başımıza geçirmeye başladık.
İlk önce onun uzayan toplantıları, iş seyahatleri bu ayrılığa sebep olurken, sonraları ben farkına varamadan ayrılığın sebebi başka kişiler olmaya başlamıştı. Uzun saçlılar, kısa etekliler, sarışınlar, esmerler derken bir de baktım ki seneler geçmiş, beş yıllık evliliğimizin üzerinden iki sene daha akmış ve aldığımız karar hükmünü çoktan kaybetmişti.
Yıllar ilerlerken ilişkimiz gerilemiş, içinde yaşadığımız ortam çocuk sahibi olabilmemiz için uygun hale gelememişti. Artık yedi yıllık evliydik ve çocuk sahibi olmakla ilgili yeni bir kararımız yoktu.
Acaba Boşanmalı Mıyım?
Eşimle birbirimizden duygusal olarak uzaklaştığımızı ve bunun ardında yatan sebepleri fark etmem biraz zaman aldı. Sanıyorum insan görmek istemediklerini erteliyor. Olanlarla yüzleşmem benim için kriz ânıydı denebilir.
Yaşananların verdiği kızgınlık, öfke ve hayal kırıklığı öncelikle kalbimde ve içimde derin yaralar açtı.
Duygusal iniş çıkışlarımın yumurtalıklarım ve vücudum üzerindeki etkilerini, bilinçlendikçe daha iyi anlayacaktım.
Karanlık geçen aylardan sonra tekrar ilişkiye devam edip etmeme kararsızlığı içinde kalmıştım.
Ve kendimi şu soruları sorarken buldum:
Ben ne yapıyorum?
Doğru insanla mı beraberim?
Boşanmalı mıyım?
Bu ilişki çocuğu hak ediyor mu?
Kendi annelik modelimi yavaş yavaş oluşturmaya çalışırken, bir diğer taraftan da kafamda ideal bir baba arayışına girmiştim.
Kendi oluşumunun ötesinde bir yerlerde olanları kontrol etme, ideal bir anne-baba modeli yaratma peşindeydim. Bu şekilde aslında bazı şeyleri yavaşlatıyor ve erteliyordum ama farkında değildim.
Birkaç sene önce başlayan kişisel gelişim çalışmalarımın etkilerini yeni yeni hissetmeye başlamıştım. Kendimle barışmıştım. Tutunduklarımı, bulunduğum noktadan ileriye gitmemi engelleyen şeyleri bırakıyordum. Eşimi yeni bilincimle tekrar kabul etmiştim. Yaşadıklarımızı geçmişte bırakmaya karar vermiştim. İlişkimde yeni bir sayfa açtım. Bu süreç benim için oldukça zorlu geçti. Ama geldiğim nokta bana yaşadıklarımın sorumluluğunu almayı öğretti. Ne düşünüyorsam onu yaratıyordum. Yaşadıklarım bu sebeple kendi seçimlerimdi. Seçimlerim evrensel boyutta bana hizmet etmişlerdi. Onların sayesinde kendimi tanımaya başlamış, kış uykusundan uyanmıştım.
“Hayatta başımıza ne geliyorsa biz yaratıyoruz.”
Bu gerçeği kabul etmek, içselleştirmek hiç kolay olmadı. Zihnen, bedenen ve kalben büyük bir dirençle karşılaştım.
II. Ândayım Yeni Zeminimi Oluşturuyorum
Ânda ve şimdide kalarak istediklerinizi yaratabilirsiniz. Önemli olan yaşananların farkında olmaktır.
Bilinçaltıma ektiğim olumsuzlukların farkındaydım artık. Öyleyse istemediğim sonuçlar doğmadan önce harekete geçmeliydim. Zihnimdeki korku tohumları temizlenmeliydi. Bunun için de yaşananların farkında olmak ve ânda kalabilmek gerekiyordu.
Ânda kaldığım sürece, bilinçaltımdaki olumsuzlukları iptal edebileceğimi ve istediklerimi yaratabileceğimi biliyordum.
Bu bölümde eski yaratımlarımla yüzleşme ve onları arzu ettiğim şekilde yeniden şekillendirme yolculuğumu bulacaksınız.
Kendimle İlgili Yapmak İstediklerim Daha Bitmedi, Çocuk da Nereden Çıktı!
İlişkide bu sefer eski bilincini geride bırakan, yeni bilinciyle ne yarattığının farkında olan ben vardım. Kocam da değişime istekliydi. Bendeki farklılığı görmüş, anlamlandırmaya çalışıyordu.
Ben yeni bilincimle isteklerimi gerçekleştirirken, o ânda sahip olduğum ilişkiyi isteyip istemediğimi bana zaman gösterecekti. Bu konu ile ilgili düşüncelerimi dinlenmeye bıraktım. Kararım, bu konu ile ilgili olarak o ânda bir karar almamaktı. Yaşayacaktım ve deneyimlerim içinde gelişecektim, görecektim.
Gelecekten net bir beklentim vardı. Çocuk sahibi olmak istiyordum. Artık bunu ilişkim için değil, kendim için istiyordum. Çocuğuma her şekilde bakabilirdim, babası ile anlaşıp anlaşamadığımı zamanla görecektim. Ancak gidişat olumluydu. Eşim de çocuk sahibi olmak istiyor, bizim için uygun zamanın geldiğini düşünüyordu.
Böylece çalışmalara başladık.
Korkularımla Yüzleşiyorum
Eşimle birlikteliğimize devam etme kararı alışımdan sonra, çocuk sahibi olmak konusunda bilinçaltıma kazınmış eski korkular yavaş yavaş yeniden belirmeye ve karşıma çıkmaya başladılar.
Genel olarak doğum ve hastane korkusunun ötesinde;
Bir kişinin sorumluluğunu ömür boyu taşımak,
Mutluluğumu tamamen bebeğimin mutluluğuna bağlamak,
İyi bir anne olabilmek için gereken özellikleri taşımamak,
Çocuğumun isteklerini yerine getirecek güçte olmamak,
Hamilelikte çok kilo almak,
Aldığım kiloları hamilelik sonrasında verememek,
Bebeğimi sağlıklı besleyememek,
Bebeğime iyi bakamamak,
Yapmak istediklerimi yapacak vakit bulamamak,
Tatile gidememek,
Kendi isteklerimden vazgeçerek çocuğumun isteklerini yerine getirmek,
Çocuktan başka şey konuşmayan kadınlardan biri olmak,
İçimde sürekli bebeğime bir zarar gelecek endişesi taşımak şeklinde sıralanabilirdi korkularım.
Sadece bunlar mı, listem uzayıp gidiyordu.
Kendimi daha yeni yeni tanımaya başlıyordum. Kendimi tanımazken nasıl bir anne olacağımı nereden bilecektim? Belki de annelik için uygun özelliklere sahip bile değildim. Henüz kendimi tamamlanmış hissetmiyordum ki, kendimi unutup başka biri için mi yaşayacaktım?
En iyi anne modelinin nasıl olacağını düşündüm. Aklıma ilk kendi annem geldi. Onunla aramızdaki ilişkiyi düşünmeye başladım.