CELIL OKER-ÖZEL BASKI-YENIK VE YALNIZ. Celil Oker. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Celil Oker
Издательство: Автор
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 9789752126435
Скачать книгу
böyle kolayca elimden kayıp gitmesini istediğim gibi bir hisse kapıldım. Yine de bekledim konuşması için.

      Sigarasından bir nefes daha çekti.

      “İnsan bazen pişman oluyor…” dedi dumanları salarkan.

      Yok, bu daha derin bir pişmanlıktı. Susmaya devam ettim.

      Son işim konuştu.

      “İnsan…” diye başladı. “İnsan karşısındakine güvenmeli. En azından evliliğin temeliyle ilgili. Bu güvenim sarsıldı bir ara. Yapmamam gereken bir şey yaptım.”

      Gözlerinin içine baktım devam etmesi için. Sigaramdan bir nefes de ben çektim.

      “Kocamın çekmecesinden bir şey aldım,” dedi. “Bir zarf. Almamalıydım.”

      Bir şey söylemem gerekiyordu artık.

      “Hepimiz hata yaparız,” dedim söylediğimi kendimin bile önemsemediğini gösteren bir sesle.

      “Zarfı yerine koyar mısınız?” dedi aniden. Sanki işi bir an önce halledip gitmek istiyor gibiydi sesi. Gözleri yüzümdeydi. Cevabı çok merak ediyormuş gibi.

      “Siz neden koyamıyorsunuz?” dedim.

      Sigarayı nereye söndüreceğini bilemez gibi etrafına baktı. Sonra yeniden bana.

      “Atın yere,” dedim. “Siz neden koyamıyorsunuz?”

      Yüzüme bakmaya devam etti. Bu kadarcık şeyi akıl edemediğime şaşırmış gibi. Sigarasını gözümün içine bakarak yere attı. Ses etmedim elbette. Nereye bakarsa baksın. Niye edecektim ki? Halı burada kalıyordu. Sonra sigarasını sanki beni ezer gibi ezdi spor ayakkabısının topuğuyla.

      “Kocamın galerisine iki gün üst üste hayatta gitmedim,” dedi. “Bir tuhaflık olduğunu hemen anlarlar.”

      “Resim galerisi mi?” dedim. Dediğim anda çok saçma bir şey söylediğimi anladım. Pencereye doğru ilerledim külümü silkmek ve küçük utancımı gizlemek için.

      “Araba galerisi,” dedi, kocasını sahte Picasso’ların yanında dururken görmüş gibi gülümseyerek. Gözleri kısıktı hâlâ ama. “Cip mip satar.”

      Sırtımı pencereye verip döndüm.

      “-lar, diye bitirdiniz deminki cümlenizi,” dedim. “Anlayacak biri daha var. O kim?”

      Attığı tahta parçasını hemen getiren köpeğine bakan biri gibi baktı bana Hülya Çakır.

      “Sekreteri,” dedi. “Telefona bakmadığı zaman SMS çeken bir kız. İşi gücü yok. Hemen diker kulaklarını.”

      Sormam gerekirdi artık. Sorayım dedim.

      “Şu evliliğin temelindeki güven meselesinde bu kızın da payı var diye mi düşünüyorsunuz?”

      Başını iki yana salladı.

      “Yok yok,” dedi. “Kemal’in uzaktan tanıdığı birinin kızıdır Selma. Popstar yarışmasının elemesini bile geçemeyince, bari yeri belli olsun diye hatırını kıramadığı için aldı yanına. Beni hiç sevmez. Biraz da müzevirdir. O bakımdan.”

      “Anladım,” dedim sigaramdan bir nefes daha çekerek. “Eşiniz de, Selma da farkında olmadan yerine konacak o zarf. Çaktırmadan. Hem de bugün. Öyle mi?” Olmadan sözcüğünü numarasını açıklayan bir sihirbaz gibi vurgulamıştım.

      “Evet,” dedi Hülya Çakır. “Yapabilir misiniz?”

      “Yaparım herhalde,” dedim duyduğum hayal kırıklığını kendimden bile saklamak için. Doğrusu son işimde biraz daha zorlayıcı bir görev hoşuma giderdi, diye düşündüm. Yıldız Turanlı’yı kızdırdığıma değecek bir iş. Sigaramı pencerenin pervazına bastırarak söndürdüm. Bahçeye atmadım ama izmariti.

      “Ama bugün…” dedi Hülya Çakır.

      “Bugün,” dedim onaylarcasına kafamı sallayarak. “Galeri nerde?”

      “Esentepe’de,” dedi. “Yan yana birkaç galeri vardır. Ortadaki. Çakır Otomotiv.”

      “Kemal Bey hep orada olur mu?” dedim.

      “Bazen çıkar,” dedi. “Kemal kocaman bir adamdır. Epeyce kilolu. Hemen tanırsınız. Gittiğinizde ikisinden biri mutlaka galeride olur. Ya Selma ya o. Kapatmadılarsa yani…”

      “Zarfı nereye koyacağım?” dedim.

      Elini lacivert eşofmanının sağ cebine götürdü Hülya Çakır. Çıkardığında elinde bir zarf vardı. Bana uzattı. İki adım yaklaşıp aldım. Elimin eline değmemesine özen gösterdim.

      Önünüze çıkan ilk kırtasiyeciye, “Bir zarf ver,” dediğinizde size uzatacağı, sıradan beyaz bir zarftı. İnce uzun. Üzeri yapıştırılmıştı. Önünde arkasında herhangi bir yazı yoktu.

      Zarfı elime tutuşturur tutuşturmaz ateşe değmiş gibi hızla çekti elini Hülya Çakır. Eşofmanının kumaşına sürdü parmaklarını.

      “Galeriden içeri girince dipte iki masa vardır,” dedi. “Çapraz dururlar. Küçüğünde Selma oturur. Büyüğü. Oturma yerinin iki tarafında çekmeceler var. Soldaki en alt çekmeceye konacak.”

      “Aldığınızda başka ne vardı çekmecede,” dedim. “Hani zarfın alındığı belli olmasın diye…”

      Zarfı elimde çevirip duruyordum.

      Hülya Çakır düşünür gibi yaptı. Başındaki örtünün gizlemeyi başaramadığı kalın kaşlarını birleştirdi.

      “Hatırlamıyorum,” dedi. “Boş gibiydi sanki. Ya da bir şeyler varsa da dikkatimi çekmedi. Belki biraz ıvır zıvır.”

      “Kilitli değil çekmece inşallah,” dedim.

      “Üstünde durur kilidi,” dedi. “Kilitlediğini sanmıyorum hiç.”

      Zarfı çevirmeyi bıraktım. Salonun duvarlarına, köşelerine baktım. Tam televizyonumun durduğu yerde duruyordum. Hülya Çakır sorumu bekleyerek yüzüme baktı.

      “İçinde ne olduğunu söyleyecek misiniz bana?” dedim.

      Ellerini yeniden eşofmanının kenarlarına sürttü Hülya Çakır. Cevap vermek için fazla düşünmedi. Sanki hazırdı bu soruya.

      “Kusura bakmayın ama,” dedi, “söylemesem daha iyi.”

      Zarfı avucumun kenarına vurdum öteki elimle.

      “Açıp bakmayacağımı nereden biliyorsunuz?” dedim gözlerinin içine bakarak. “Bu zarfların yapışkanı zayıftır.”

      Hülya Çakır benimkilerden daha sert bakışlar iade etti gözlerime. Ne diyeceğini çok önceden prova etmiş gibi bir sesle konuştu.

      “Açmayın bence,” dedi. “Açarsanız hayatınızı karartmak için elimden geleni yaparım. Ciddiyim.”

      Zarfı avucuma vurmayı kestim. İçindekilerin ne olduğunu gözlerimdeki X ışınlarıyla görebilecekmiş gibi baktım. Aklım başka yerdeydi ama. Sonra pantolonumun arka cebine yerleştirdim. Kırıştırmamaya dikkat ederek.

      “O kadar önemli,” dedim.

      “O kadar önemli,” dedi.

      “Anlaştık,” dedim yeniden pencereye doğru ilerlerken. Geri döndüm. “Hiç olmazsa, yerinden kimseye hissettirmeden nasıl aldığınızı söyleyecek misiniz bana?”

      Hayatımın kararma ihtimalinin ortadan kalktığına sevinmiş gibi gülümsedi Hülya Çakır.

      “Selma SMS çekmediği zamanlarda banyoya gidip ağzıyla burnuyla uğraşır. Ben galerideyken daha