CELIL OKER-ÖZEL BASKI-YENIK VE YALNIZ. Celil Oker. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Celil Oker
Издательство: Автор
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 9789752126435
Скачать книгу
koruduğunu düşünüyordu,” diye devam etti. “Haberi aldığımdan beri aklım başımda değildi benim de. Benim korkum ona da yansıdı. Tanıdığım bir avukat falan da yok.”

      Avukata neden ihtiyaç duyduğunu da sormamayı yeğledim. Haberi kimden aldığını da.

      “Böyle durumlarda iş biraz karışık oluyor,” dedi ev sahibem. “Acınızı bile doğru dürüst yaşayamıyorsunuz. Karşı taraf da sizi suçluyor haliyle…”

      Karşı tarafı da az çok tahmin ediyordum. Neden suçladıklarını değil elbette. Onu da öğrenecektim nasıl olsa. Sessizliğimi korudum.

      “Aslında sizi kapıda görünce sevinmem gerekirdi,” dedi ev sahibem. “Bana ancak siz yardım edebilirsiniz. Bunu hemen anlamalıydım.”

      Sonra, nasıl yardım edeceğimi anlatmaya nereden başlayacağını bilemiyormuş gibi iki yanına baktı. Kardeşi tedirgince yerinde kıpırdadı.

      Sırası, dedim içimden. Artık hafif bir ittirmenin zamanı gelmişti. Sadece yardımsever bir komşu olmadığımı bildiklerine göre.

      “Teknik olarak hâlâ müşterim sayılırsınız,” dedim. Sonra kapının girişinde olanları hatırlayarak ekledim. “Belki yalnız konuşmamızda fayda vardır.”

      Kendisini büyük bir zorluktan kurtarmışım gibi aydınlandı yüzü. Kardeşine baktı.

      Kardeşi yerinden kıpırdamadı.

      “Emin misin?” dedi benim yüzüme bakmadan.

      “Lütfen,” dedi ev sahibem.

      “Çağırdığında böyle değildi ama…” dedi kardeşi.

      “Senden yapmanı isteyeceğim şeyler de var,” dedi ev sahibem. “Sonra ama.”

      Asuman Hanım bu kez hiçbir şey söylemeden ayağa kalktı. Kafasını iki yana salladı onaylamadığını göstermek ister gibi. Sonra döndü. Salonun kapısına yöneldi. Tam kapıda durdu. Elinde tepsiyle içeri girmeye niyetlenen atkuyruklu kıza yol verdi. Ona da bir şey söylemedi. Salondan çıktı. Kız bize doğru ilerlerken evin içinde açılıp kapanan bir kapının sesini duydum.

      “Teyzem nereye gidiyor anne?” dedi atkuyruklu kız kahveleri önümüzde eğilerek tutarken.

      Bana en yakın olan kahveyi aldım. Oturduğum derin koltukta, ağırlık merkezim arkadayken dikkatli olmam gerekiyordu. Kahveyi dökmeden kontrolüme almayı başardım ama.

      “Remzi Bey’le biraz konuşmamız gerekiyor,” dedi ev sahibim. “Sen de odana lütfen.”

      “Teşekkür ederim,” dedim kıza.

      “Sen iyi misin?” dedi kız annesine.

      “İyiyim iyiyim,” dedi kadın. “Bir şeyim yok. Biraz konuşacağız.”

      Atkuyruklu kız tepsi elinde odadan çıktı. Hangi yöne gittiğine bakmadım artık.

      Kahvemden bir yudum aldım. Üstüne sigara eklemek için bir sehpaya ihtiyacım vardı, sesimi çıkarmadım. Kahve de bir şeye benzemiyordu. İçeriden sertçe kapanan bir oda kapısı sesi geldi. Ardından evin dış kapısı açıldı, kapandı.

      Ev sahibem de bir yudum aldı kahvesinden. Yemek masasının üstündeki sigara, çakmak ve küllüğe baktı. Ama yerinden kımıldamadı. Yüzüme baktı. Anlatacaklarının yerine gidip gitmeyeceğini anlamak ister gibi bakıyordu.

      “Tuhaf bir cenaze evi olduğunu fark etmişsinizdir,” dedi sonra. “Cenazenin nereden kaldırılacağını bile bilmiyorum halbuki.”

      Başımı salladım.

      “Nedenini tahmin ediyorsunuzdur.”

      Başımı bir kere daha salladım.

      “O kadından boşanamıyordu bir türlü,” dedi elindeki kahveyi kanepenin üstüne bırakarak. Öne doğru biraz eğilerek dinledim. Biraz geriden alması normaldi.

      “Böyle yaşamak çok zordu zaten,” diye devam etti. “Kocaman bir kızın var. Beraber yaşadığın adama baba diyemiyor. Senin başka çaren yok. Adam tek dayanağın. Böyle olmaz desen, gelecek ay evin kirasını nasıl vereceksin? Kız bir üniversiteye girerse başını kurtarır diyorsun. Giremiyor. Çalışayım desen ne halt edeceksin? Ne bilirsin ki ne çalışacaksın? Zaten ortalık kıyamet…”

      Bana değil kendine anlatıyordu sanki. Belki sayısız kere anlattığı gibi. Küçük bir aradan sonra derin bir nefes alıp devam etti.

      “Bazı şeyleri kabullenince, işler iyiye gidiyor sanıyorsun. Gitmiyor oysa. Gitmiyor.”

      Yere, tüylü halıya bakıyordu şimdi. Bıraksam, ikinci sınıf bir “hayatım roman” sinopsisi anlatacağını sezdim. Başka bir şeye ihtiyacım olduğunu düşündüm.

      “Nasıl haber aldınız?” dedim.

      Yüzüme baktı. Gülmek ister gibiydi. Gülemedi. Dudağı hafif büküldü yalnızca.

      “Karısı telefon etti,” dedi. “Dostça bir telefon olduğunu düşünmeyin. Ağzına geleni söyledi. Belki de haklı kadın. Ben olsam ne yapardım bilemiyorum. Ama korkuttu da beni. Asuman’ı çağırdım hemen. Ne işe yarayacaksa… Bir daha ararlarsa o konuşsun diye düşünmüştüm. Kızın bir de iş görüşmesi vardı. Yoldan çevirdim.”

      Başını iki yana doğru salladı.

      “Ne dedi?” dedim. “Karısı dediğiniz hanım?”

      “Kemal’i benim öldürdüğümü…” dedi ev sahibem. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı benim yargımı merak ediyormuş gibi. “Haberi veren polislere de öyle söylemiş.”

      “Polisler?” dedim.

      “Henüz gelen olmadı,” dedi omzunu silkerek.

      “Neden öldürmüşsünüz?” dedim.

      “Kendisine döneceğini anlamışım… Artık benim gibi bir orospuya para yedirmeyeceğini anlamışım… Çok affedersiniz, başım örtük, kıçım açıkmış. İşte öyle şeyler. Ağız dolusu hakaret. Ağız dolusu…”

      Bıraksam ağlardı belki. Bırakmadım.

      “Bana kalırsa sizi endişelendiren başka bir şey,” dedim.

      Kafasını kaldırdı yeniden. Gözlerinde ağlamakla ilgisiz şeyler gördüm.

      “Haklısınız,” dedi. “O zarfı geri istiyorum. Bana onu getirir misiniz?”

      Bölüm 7.5

      Müşterilerimin işine gelen şeylerin benim de işime gelmesi enderdir, ne yalan söyleyeyim. Eksik gerçeklerin, yalanların, saptırmaların ve kıvırtmaların arasında kendisine bir yol bulmaya çalışır her iki taraf da. Doğası böyledir bu mesleğin.

      O yüzden, bu da nereden çıktı, diye düşünmedim. İki kişinin istediği şey, bir kişinin istediği şeyden daha kolay gerçekleşir, diye düşündüm.

      “Getirebilirim,” dedim. “Belki.”

      “Getirebilirseniz hiçbir müşterinizin… eee… olmadığı kadar minnettar kalırım size,” dedi ev sahibem.

      “Bazı şeylere bağlı,” dedim minnettarlığın beni zerre kadar ilgilendirmediğini belli eden bir ses tonuyla.

      “Nelere mesela?” dedi. Herhangi bir şeyi yanlış anlamaya eğilimi yokmuş gibi söylemişti bunu.

      İçimden bir ses, mümkün olduğu kadar acele etmem gerektiğini söylüyordu. Aldatılan acılı kadın, polise kendiliğinden müşterimden bahsetmese bile, “Eşinizin birisiyle ilişkisi var mıydı?” sorusunun standart ilk üç soru arasında olacağını