Reece de hemen atağa geçti arkasından.
“Geri kalanlar burada kalsın! Bizim dönmemizi bekleyin!” diye bağırdı giderken.
Reece Conven’in izinden gidiyor, sağlı sollu Fawları öldürüyordu. Sonunda Conven’i yakaladı ve ona desteğe girdi. İkisi de Centra’ya giden dağ yolu boyunca önüne çıkan her şeyle savaşıyorlardı.
Reece, korku dolu kocaman gözlerle onları izleyen Centra’ya doğru gitmek için savaşırken, Conven Faw sürüsünün içine girerek ileriye doğru saldırıyordu. Bir Faw, Centra’nın boğazını kesmek için hançerini kaldırdı ama Reece ona bu şansı vermedi. İleriye doğru atladı, kılıcını kaldırdı, hedefini aldı ve tüm gücüyle kılıcı sapladı.
Kılıç, Faw Centra’yı öldürmeden bir saniye önce havada uçarak takla attı ve Fawun tam boğazına sapladı. Centra, yukarı bakıp sadece az ötesinde neredeyse yüzüne değecek olan ölü Fawu görmesiyle haykırıyordu.
Reece’i şaşırtan şey ise, Conven Centra’ya gitmemişti. Onun yerine küçük tepeye doğru koşmaya devam etmişti. Reece yukarı baktı ve ne yaptığını görünce dehşete düştü. Conven intihara meyilli gibi davranıyordu. Liderlerini çevreleyen Faw grubuna doğru ilerlemişti. Bu lider yüksek bir platformda oturup savaşı yukarıdan izliyordu. Conven karşısına çıkanları sağlı sollu öldürmüştü. Bunu beklemiyorlardı ve her şey çok hızlı gelişmişti. Reece, Conven’in liderlerini hedef aldığını fark etti.
Conven iyice yakınlaştı, havaya atlayıp kılıcını kaldırdı. Liderleri tam durumu fark etmiş ve kaçmaya çalışırken Conven tam kalbine sapladı kılıcı. Lider titremeye başladı ve aniden binlerce feryat sesi yükselmeye başladı. Bütün Fawlar sanki kendilerine saplanmış gibi feryat ediyordu. Sanki aynı sinir sistemini paylaşıyorlarmış gibi ve bunu Conven yapmıştı.
“Bunu yapmamalıydın” dedi Reece Conven’e doğru dönerken. “Şimdi bir savaş başlattın”
Reece dehşet içinde izlerken, küçük bir tepe bir anda patladı ve içinden binlerce ve binlerce Faw, karınca höyüğünden çıkan karıncalar gibi belirmeye başladı. Reece işte o an, Conven’in kraliçe arıyı öldürdüğünü fark etti. Bu şeyler hiddetle tahrik edilmişlerdi. Hepsi de dişlerini gıcırdatıyor ve Reece, Conven ve Centra’ya doğru saldırıya geçerken yüzey yine onların adımlarıyla yerinden sallanıyordu.
“KAÇ!” diye haykırdı Reece.
Reece, şok içinde donakalan Centra’yı iterek hep birlikte geri dönüp diğerlerinin yanına doğru koşmaya başladılar. Aynı zamanda çamurlu yamaca karşı koymaya çalışıyorlardı. Reece sırtına bir Fawuın sıçradığını hissetti ve Reece’i yere yatırdı. Ayak bileklerinden çekip eğime doğru sürükledi ve dişlerini boğazına doğru uzattı.
Reece’in kafasının üzerinden bir ok geçti ve okun sert çarpma sesi duyuldu. Reece başını kaldırdığında, tepenin başında elinde yayla O’Connor’ı gördü.
Conven arkalarını korurken, Centra’nın yardımıyla Reece tekrar ayağa kalktı ve Fawlara karşı savaşmaya devam etti. Nihayet üçü de tepenin üstüne çıkıp diğerlerinin yanına vardı.
İleriye doğru atağa geçip baltasıyla birkaç Faw öldürürken, “Sizi yeniden aramızda görmek güzel!” dedi Elden.
Reece tepede bir süre duraksadı. Sisin ardını görmeye çalıştı ve hangi yoldan gitmeleri gerektiğini düşünüyordu. Patika iki yola ayrılmıştı ve sağdaki yolu seçmek üzereydi.
Ama Centra sola doğru yönelerek koşmaya başladı.
“Beni takip edin!” dedi koşarken. “Tek yol bu!”
Binlerce Faw yamaca hücum etmeye başlamıştı. Reece ve diğerleri arkasını dönüp koşmaya başladı. Centra’yı takip ediyorlardı. Yüzey sallanmaya devam ederken kayarak ve düşerek ederek tepenin diğer tarafına geçiyorlardı. Centra’nın yolunu takip ediyorlardı ve Reece hayatını kurtardığı için her zamankinden çok daha minnettardı.
“Kanyona gitmemiz gerekiyor!” diye seslendi Reece. Centra’nın nereye gittiğinden emin değildi.
Yollarını boğumlu kalın ağaçların olduğu patikaya doğru sürerlerken hızlandılar. Köklerle kaplı toprak izde, sisin içerisinden ustaca ilerleyen Centra’yı takip etmekte zorlanıyorlardı.
“Onlardan kurtulmamızın sadece bir yolu var!” diye cevap verdi Centra. “Benim izimde kalın!”
Centra koşmaya devam ettikçe yakından onu takip etmeye devam ettiler. Dallar tarafından çiziliyor ve köklerin üzerinde sendeliyorlardı. Reece gittikçe kalınlaşan sisin ilerisini görmekte zorlanıyordu. Engebeli yüzey üzerinde birkaç kere tökezlemişti.
Bacakları acıdan ölene kadar koşmaya devam ettiler. Arkalarındaki o binlerce yaratığın korkunç çığlıkları giderek yaklaşıyordu. Elden ve O’Connor grubu yavaşlatan Krog’a yardım ediyorlardı. Reece, Centra’nın nereye gittiğini bildiğini umuyor ve dua ediyordu. Zira bulundukları yerden Kanyon duvarını göremiyordu.
Aniden, Centra kısa bir anlığına durdu ve avuçlarıyla Reece’in göğsüne yapışarak onu yolundan alıkoydu.
Reece yere baktı ve ayaklarında ağıdaki nehre giden damlaları gördü.
Kafası karışmış bir şekilde Centra’ya döndü.
“Su” diye açıkladı Centra havayı incelerken. “Suyu geçmekten korkarlar”
Diğerleri de onların yanında durmaya başladı. Kesilen nefeslerini almaya çalışırken hızlı bir şekilde kükreyen yaratıklara bakıyorlardı.
“Tek şansın bu.” dedi Centra. “Bu nehri geçersen izlerini bir süreliğine kaybedersin ve zaman kazanırsın”
“Ama nasıl?” diye sordu Reece, köpüren yeşil sulara bakıyordu.
“Bu akıntı bizi öldürür!” dedi Elden.
Centra alaycı bir şekilde gülümsedi.
“Endişelenmeniz gereken en son şey bu. Su Fourenlar ile dolu, yani gezegendeki en ölümcül hayvan. Suya düşerseniz, sizi parçalara ayıracaklardır.”
Reece meralı bir şekilde suya baktı.
“O zaman yüzemeyiz” dedi O’Connor. “Kayık gibi bir şey de göremiyorum”
Reece omuzlarının üzerinden arkasına baktı, Fawların sesi gittikçe yaklaşıyordu.
“Tek şansınız bu” dedi Centra. Uzanıp ağaca bağlı uzun bir asma çekti. Dalları nehrin üzerinde asılıydı. “Buradan karşıya devam etmeliyiz. Sakın kaymayın ve sakın alçağa inmeyin. Karşıya geçtiğinizde bize geri gönderin”
Reece guruldayan suya baktı ve bakar bakmaz küçük korkunç parıldayan sarı yaratıkların zıpladığını gördü. Güneş balıklarına benziyorlardı ve çenelerini titretip tuhaf sesler çıkarıyorlardı. Çok fazlaydılar ve bir sonraki yemeklerini beklercesine bakıyorlardı.
Reece tekrar omuzlarının üzerinden arkaya baktı ve Faw ordusunun ufukta yaklaşmakta olduğunu gördü. Başka bir seçenekleri yoktu.
“İlk önce sen gidebilirsin” dedi Centra Reece’e.
Reece başını salladı.
“Ben en son gideceğim. Hepimizin başaramama ihtimaline karşı beklerim. Sen önce git. Buraya bizi sen getirdin”
Centra kabul etti.
“Bana iki defa sormana gerek yok” dedi gülümseyerek. Bir yandan telaşlı bir şekilde yaklaşan Fawları izliyordu.
Centra