Öldürmeden Önce . Блейк Пирс. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Блейк Пирс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Серия: Bir Mackenzie White Gizemi
Жанр произведения: Современные детективы
Год издания: 0
isbn: 9781632918215
Скачать книгу
bir ağrı patladı ve kadın yere düştü.

      Çığlıklar içinde tekrar ayaklarının üzerinde durmaya çalıştı fakat güçlü bir el başının arkasından kavradı ve sırt üstü sürükleyerek tekrar mısır tarlasına götürdü.

      Kurtulmak için hareket etmeye çabaladı fakat bu sefer başaramadı.

      O anda son bir kırbaç darbesi daha geldi. Sonunda, nihayet bilincini kaybetmişti.

      Biliyordu ki, yakında, her şey son bulabilirdi; sesler, kırbaç, acı ve kısacık, acılarla dolu hayatı.

      BİRİNCİ BÖLÜM

      Dedektif Mackenzie White, o öğleden sonra mısır tarlasına doğru yürürken kendisini en kötüsüyle yüzleşmek için cesaretlendirdi. Aralarında yürüdüğü mısır saplarının sesi sinirlerini bozuyordu, ölüm sessizliği, sıra sıra aralarından geçtiği mısırlar ceketini sıyırıyorlardı. Sanki etrafı tertemiz göremeyeli kilometreler geçmişti.

      Nihayet ulaştığında planladığı gibi soğukkanlı kaldı, burada olmak yerine başka herhangi bir yerde olmayı diledi. Bir direğe bağlanmış, otuzlu yaşlarında, panik ifadesi ile donakalmış bir suratı olan, neredeyse çıplak, ölü bir beden. Asla görmemiş olmayı dilediği ve asla unutamayacağını bildiği bir ifadeydi bu.

      Beş polis neredeyse hiçbir şey yapmadan etrafı kolaçan ettiler. Sanki meşgullermiş gibi görünmeye çalışıyorlardı fakat Mackenzie biliyordu ki sadece öyle görünmeye çalışıyorlardı. Onların da daha önce buna benzer bir şey görmediklerine oldukça emindi. Sarışın kadını tahta direğe bağlı gördükten sonra, bu işin içinde daha fazlasının olduğunu anlamak Mackenzie'nin sadece beş saniyesini almıştı. Daha önce karşılaştığı her şeyden daha farklı bir şey. Nebraska mısır tarlalarında olacak bir olay değildi bu.

      Mackenzie cesede yaklaştı ve yavaşça etrafını turladı. Bunu yaparken diğer polis memurlarının onu izlediğini hissetti. Onlardan bazılarının, kendisinin bu işi fazla ciddiye aldığını düşündüklerini biliyordu. Olay yerine biraz daha yaklaştı, neredeyse doğada gizlenmiş bağlantılara ve iplere baktı.  Polis merkezindeki adamların birçoğunun gözünde, detektifliğe çok hızlı yükselmiş genç bir kadın olduğunu biliyordu. Hepsi, bu hırslı kadının, gözünü Nebraska'nın küçük kasabasının polis departmanında bir dedektif olmaktan daha iyi ve daha önemli bir yerlere diktiğini düşünüyordu.

      Mackenzie onları umursamıyordu. Sadece cesede odaklanmıştı, her tarafta uçuşan sinekleri uzaklaştırmak için ellerini salladı. Özellikle zavallı kadının cesedinin etrafında uçuşarak, siyah bir bulut oluşturuyorlardı, havanın sıcaklığı da cesede hiç yardımcı olmuyordu. Yaz çok sıcak geçiyordu ve sanki bütün o sıcaklığın, mısır tarlasının tam da bu noktasında biriktiğini hissetti.

      Mackenzie daha da yaklaştı ve kadını incelemeye başladı, mide bulantısını ve üzüntü silsilesini bastırmaya çalışıyordu. Kadının sırtı yarıklarla doluydu. Sanki bir kıyafet gibi duruyordu ve hepsi aynı aletle oluşmuş gibi görünüyordu. Kadının sırtı kana bulanmıştı, çoğu kurumuş ve yapışkandı. Tanga iç çamaşırının arka tarafı da kanla kaplanmıştı.

      Mackenzie cesedin etrafında turlamayı bıraktıktan sonra kısa ama tıknaz bir polis memuru yanına yaklaştı. Onu iyi tanıdığı için gelişini de pek umursamadı.

      "Merhaba detektif White." dedi Şef Nelson

      "Merhaba Şef." diye yanıtladı kadın.

      "Porter nerede?"

      Adamın sesinde bir küçümseme olmamasına rağmen kadın böyle hissetti. Ellili yaşlarında olan bu pişkin yerel polis şefi, yirmi beş yaşında bir kadının bu davayı aydınlatmak için yardımcı olmasını istemiyordu. Elli beş yaşındaki ortağı Walter Porter bu iş için en iyi seçim olacaktı.

      "Otoyolun arkasında." dedi Mackenzie. "Cesedi bulan çiftçi ile konuşuyor. Birazdan burada olur."

      "Tamam." dedi Nelson, biraz daha rahatladığı çok açıktı. "Sen ne diyorsun bu işe?"

      Mackenzie nasıl bir cevap vereceğinden emin olamadı. Kendisini test ettiğini biliyordu. Merkezdeki çok basit işler de dahil olmak üzere bunu zaman zaman yapardı. Diğer polis memurlarına ve dedektiflere hiç bir zaman yapmıyordu ve bunu kendisine sadece genç bir kadın olduğu için yaptığından oldukça emindi.

      İçgüdüleri ona bunun tiyatral bir cinayetten daha fazlası olduğunu söylüyordu. Sırtındaki sayısız kırbaç yarasından mı? Yoksa kadının sahip olduğu ucuz vücuttan mı? Tahmin etmesi gerekse kadının göğüslerinin yapma olduğunu söyleyebilirdi, ayrıca kalçasına da biraz estetik yapılmış gibiydi. Oldukça fazla makyaj yapmıştı, bir kısmı gözyaşlarından dolayı kapkara akmıştı.

      "Görünüşe bakılırsa…" diye başlayarak nihayet Nelson'un sorusunu cevaplamaya başladı Mackenzie, "Açık bir şekilde, vahşi bir suç. Adli delillerden cinsel bir taciz olayına rastlanacağını düşünmüyorum. Cinsel istismar için bir kadını kaçıran adamlar, sonunda onu öldürecek olsalar bile bu denli şiddet uygulamazlar. Kadının giydiği iç çamaşırına bakılacak olursa kadının provokatif bir doğası olduğunu söyleyebiliriz. Açık söylemek gerekirse, makyaj yapış şeklini ve göğüslerinin boyutlarını göz önünde bulunduracak olursak, ben olsam Omaha'daki striptiz kulüplerini arayıp kaybolan biri olup olmadığını sorardım."

      "Bunların hepsi çoktan yapıldı." diye yanıtladı Nelson kendini beğenmiş bir tavırla. "Merhumun adı Hailey Lizbrook, otuz üç yaşında, iki çocuk annesi ve Omaha'daki The Runway mekanında sıradan bir dansçı."

      Bütün bunları açıklarken sanki bir kullanım kılavuzu okuyor gibiydi. Mackenzie, adamın kurbanları artık bir insan olarak göremeyecek kadar uzun bir süre bu pozisyonda bulunduğunu düşündü. Onun için çözülmesi gereken bir yapbozdu bu.

      Fakat sadece birkaç yıl önce kariyerine başlayan Mackenzie o kadar pişkin ve kalpsiz değildi. Bir gözü ile kadını incelemeye devam etti ve başına gelenleri çözmeye çabaladı, aynı zamanda iki çocuğunu geride bırakmış bir kadın görüyordu artık. Bir direğin üzerinde striptiz yaptığına ve yüzsüz adamlar tarafından hırpalandığına göre kadının maddi problemleri olabileceğini düşündü.

      Arkasında serilmiş mısır saplarının arasından gelen ses dikkatini dağıttı. Dönünce mısırların arasından Walter Porter'ın yaklaştığını gördü. Açıklığa girdiğinde bir şeylerin canını sıktığı anlaşılıyordu, paltosunun üzerindeki tozu ve mısır saplarını siliyordu.

      Gözlerini Hailey Lizbrook'un direğe bağlı cesedine dikmeden önce şöyle bir etrafa bakındı. Şaşkın ve kasıntı bir sırıtma yerleşti suratına, ağarmış bıyıkları sert bir açıyla sağa doğru yatmıştı. Sonra Mackenzie ve Nelson'a bakarak hiç zaman harcamadan konuşmaya başladı.

      "Porter." dedi Şef Nelson. "White şimdiden olayı çözdü, çok zeki bir kadın doğrusu."

      "Öyledir." dedi Porter ilgisizce.

      Her zaman böyleydi, Nelson asla güzel bir iltifatta bulunmazdı. Aslında yaptığı şey, merkezdeki otuz yaş üstü bazı adamlarında yaptığı gibi, Porter'la, nereden geldiği belli olmayan ve bir anda dedektiflik koltuğuna oturan oldukça genç bir kadınla ortak olmak zorunda kaldığı için dalga geçmekti. Ve tanrı biliyor ki Porter bu durumdan nefret ediyordu.

      Mackenzie, Porter'ın maruz kaldığı takılmalardan acı çektiğini eğlenerek izlese de, kendisini yetersiz ya da eksik hissetmesine değmezdi. Diğer adamların çözemediği davaları çözüyor olmasının, onlar tarafından bir tehdit sayıldığını biliyordu. Henüz yirmi beş yaşındaydı ve bir