Başını inkârdan mı yoksa şaşkınlıktan mı salladığına emin olamadım.
Devam ettim. “Resim yaptığında sesler ve kokular, hatta tüm düşünceler uzaklaşır. Endişe, korku, yangınlar, seller, savaş, hastalık, ölüm…” Elimi omzuna, çantasının deri kayışının üzerine koydum. Yıllarca mermere vurmaktan kasları sertleşmişti. Bana vurursa canımı yakardı. “Resim yapmayı sevmemin nedeni gürültü değil sessizlik.”
“Bunu yapamam,” diye inledi. “O şapeli boyarken öleceğim. Papa beni kendi mezarımı süslemeye mahkûm etmiş olabilir.”
Nefesim kesildi. “Sistine tavanını boyamak istemediğini mi söylüyorsun?”
“Hayır, o mübarek tavanı boyamak istemiyorum. Ben bir heykeltıraşım.”
Bu her şeyi değiştirirdi. Babamın eski boya fırçasını çıkardım ve heyecanla çevirmeye başladım. “Che grande,” diye cevapladım sırıtarak. “Bu, boyamam için bana tavanı verebileceğin ve Papa’nın mezarını oymaya geri dönebileceğin anlamına geliyor ve…”
Kafasını iki yana salladı. “Papa’ya defalarca resmin benim sanatım olmadığını söyledim ama…” dedi ve uzaklaştı. Tekrar yetişmek için koşmak zorunda kaldım. “Bronz dökümün de benim sanatım olmadığını söylemiştim ama sonra Bologna’da onun atlı heykelini yaptım, bu yüzden bunu bir daha duymak istemiyor.” Bologna’dan geçerken onun bronz atlısını görmüştüm: Ruhani bir liderden çok askeri bir lidere benzeyen Papa II. Julius, pembe ve sarı alt tonlu sıcak bronzdan dökülmüş büyük bir aygırın tepesinde gururla oturuyordu. At şaşırtıcı derecede gerçekçiydi – Michelangelo tam olarak büyük bir hayvansever olarak tanınmıyor, değil mi? – ama beni hayrete düşüren Papa II. Julius’un sert bakışlarıydı: Çatık kaşlar, geniş burun, yoğun gözler… Kutsal Meryem aşkına, onun sanatı olmadığını söylediği zaman bile Michelangelo neler başarıyordu böyle. “Ve şimdi Bramante, hemşerin,” -Michelangelo bir yumruk yaptı, başparmağını işaret ve orta parmağı arasından müstehcen bir hareketle dışarı itti, Bramante’ye nah yaptı – “Papa Hazretleri’ni ikna etti. O tavanı boyamazsam mermerimi alamayacağım. Carrara tepelerinden kendi ellerimle çıkardığım mermerim, bana her gün şarkı söyleyen mermerim, her parçasına ayrı ayrı isim verdiğim mermerim… Bir şaheser çizersem ‘küçük taşlarıma’ geri dönebileceğim. Ama bir mucizeden daha zayıf bir şey çizersem Bramante mermerimi alıp gidecek. Hepsini.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.