“Ah, hiç önemli değil, önemli değil. Lütfen kendinizi böyle önemsiz meselelerle üzmeyin.” dedi Mr. Pickwick, Bob Sawyer’ın yüzündeki dehşet ifadesine karşılık olarak. “Soğuk su da gayet yeterli olacaktır.”
“Ah, hem de nasıl.” dedi Mr. Benjamin Allen.
“Ev sahibemin arada böyle aklı gidip geliyor.” diye yorumda bulundu Bob Sawyer, çarpık bir gülümseme eşliğinde. “Korkarım buradan çıkmam gerekecek.”
“Yok, yapma.” dedi Ben Allen.
“Korkarım ki yapmam gerek.” dedi Bob, kahramanvari bir kesinlikle. “Ona olan borcumu ödeyip yarın sabah da yakında buradan ayrılacağımı söyleyeceğim.” Zavallı adamcağız bunu yapabileceğine öylesine inanıyordu ki!
Mr. Bob Sawyer’ın bu son darbeden sonra gelen yürek burkucu doğrulma çabaları ekipteki herkesin moralini bozdu ki çoğu da çareyi kendilerini brendiye vurmakta buldu. Bunun ilk belirtileri iskorbütlü gençle pembe gömlekli adam arasındaki husumetin alevlenmesi şeklinde baş gösterdi. Bu gayriresmî savaşçılar karşılıklı memnuniyetsizlikleri çeşitli surat asmalar ve burun sümkürmeler eşliğinde belli ederlerken iskorbütlü genç konuyu daha açık biçimde ele almak gerektiği düşüncesine kapılıp yüksek bir sesle: “Sawyer.” dedi.
“Söyle, Noddy.” diye yanıtladı Mr. Bob Sawyer.
“Çok üzgünüm, Sawyer.” dedi Mr. Noddy. “Bir arkadaşın sofrasına, hele ki senin sofrana böyle bir meseleyi getirmek istemezdim Sawyer ancak Mr. Grunter’ın bir beyefendi olmadığını söylemeden de edemeyeceğim doğrusu.”
“Ben de yaşadığın sokakta bir kargaşaya neden olmaktan dolayı çok üzgünüm Saywer ancak…” dedi Dunter. “Korkarım az önce ağzını açan şahsiyeti camdan fırlatarak komşularına panik yaşatmak durumunda kalacağım.”
“Siz ne demek istiyorsunuz, efendim?” diye sordu Mr. Noddy.
“Ne diyorsam onu, efendim.” diye yanıtladı Mr. Gunter.
“Elinizden geliyorsa yapın efendim.” dedi Mr. Noddy.
“Yarım dakika içinde yaptığımı göreceksiniz, efendim.” diye yanıtladı Mr. Gunter.
“Beni kartvizitinizi vererek onurlandırmanızı rica edeceğim.” dedi Mr. Noddy.
“Öyle bir şey yapmayacağım, efendim.” diye yanıtladı Mr. Gunter.
“Neden yapmayacakmışsınız, efendim?” diye sordu Mr. Noddy.
“Çünkü siz kartımı şömine rafına koyarsınız da ziyaretçileriniz de sizi bir beyefendi ziyaret etmiş sanırlar, efendim.” diye yanıtladı Mr. Gunter.
“Efendim akşam bir arkadaşım sizi ziyarete gelecek.” dedi Mr. Noddy.
“Efendim, önceden haber verdiğiniz için size minnettarım, ben de hizmetlime söyleyeyim de gümüş kaşıklarımı kilitlesin.” diye yanıtladı Mr. Gunter.
Tam bu noktada geri kalan ziyaretçiler olaya müdahale ederek iki tarafın da uygunsuz davrandığı görüşünü paylaştılar. Bunun üzerine Mr. Noddy, babasının Mr. Gunter’ın babası kadar saygıdeğer olduğunu belirtme ihtiyacı hissetti. Bunun üzerine Mr. Gunter da babasının, Mr. Noddy’nin babasının saygıdeğerliğinde eksik bir tarafı olmadığını ve babasının oğlunun da Mr. Noddy’den her hâlükârda katbekat üstün olduğunu söyledi. Bu bildiri anlaşmazlığın devamını haber verir nitelikte olduğundan, grup olaya bir kez daha müdahale etti ve bunu bol miktarda konuşma ve yaygara izledi. Bu sırada Mr. Noddy yavaşça hislerine yenik düşüp Mr. Gunter’a karşı hep bir yakınlık duyduğunu itiraf etti. Bunun üstüne Mr. Gunter, aslına bakılırsa Mr. Noddy’yi kendi öz kardeşine yeğlediğini itiraf etti. Bunu duyan Mr. Noddy koca yüreklilikle ayağa kalkıp elini Mr. Gunter’a uzattı, Mr. Gunter bu eli duygulandırıcı şevkle kabul etti ve herkes tartışmanın iki taraf açısından da çok onurlu biçimde gerçekleştiğini söyledi.
“Hadi ama.” dedi Jack Hopkins. “Neşemizi yeniden yerine getir Bob, şarkı söylesek hiç fena olmaz.”
Bunun üzerine Hopkins alkış tufanına tutuldu ve bir anda Tanrı Kralımızı Korusun şarkısını, Biscay Körfezi ve Küçük Kurbağa şarkılarıyla birleştirip yepyeni bir melodi oluşturarak, sesinin el verdiği en yüksek perdeden söylemeye başladı. Şarkının özü de nakarattaydı ve her bir beyefendi bu nakaratı kendince söyleyince ortaya çıkan etki gerçekten de göz kamaştırıcıydı.
Nakarat kısmından sonra gelen ilk dizede, Mr. Pickwick bir şeye kulak kabartmış görünür hâlde elini havaya kaldırdı ve sessizlik sağlandığı anda:
“Şşşş! Affedersin. Yukarıdan birinin bağırdığını duydum sanırım.”
Herkes anında sessizliğe gömüldü ve Mr. Bob Sawyer açıkça bembeyaz kesildi.
“Galiba ses devam ediyor.” dedi Mr. Pickwick. “Lütfen kapıyı açma nezaketini gösterin.”
Kapı açıldığı anda konunun ne olduğuna yönelik bütün şüpheler ortadan kalktı.
“Mr. Sawyer! Mr. Sawyer!” diye bağırdı bir ses, merdiven sahanlığından.
“Bu ev sahibem.” dedi Bob Sawyer, büyük bir can sıkıntısıyla etrafına bakarak. “Evet, Mrs. Raddle.”
“Bu da ne demek oluyor, Mr. Sawyer?” diye yanıtladı ses, müthiş bir tizlik ve imayla. “Kiramın üstüne yatmanızın beni zarara uğrattığı ve de kendini adam sanan arkadaşlarınızın hakaretine ve azarına maruz kaldığım yetmiyormuş gibi şimdi de pencereleri çatlatacak ve kapıya itfayecileri getirtecek kadar ses yapıyorsunuz, hem de sabahın ikisinde. Şu aşağılık herifleri gönderin evimden.”
“Kendinizden utanmalısınız.” dedi Mr. Raddle’ın uzaktan belli belirsiz görünen gece kıyafetlerinin altından gelen sesi.
“Utanmak mı!” dedi Mrs. Raddle. “Neden aşağı inip her birinin façasını dağıtmıyorsun? Adam olsan yapardın.”
“Eğer bir kişi değil de bir düzine olsaydım yapardım canımın içi.” diye yanıtladı Mr. Raddle pasif biçimde. “Ama onlar sayıca üstün canımın içi.”
“Ah seni korkak!” diye yanıtladı Mrs. Raddle müthiş bir küçümsemeyle. “Bu aşağılık herifleri kovacak mısınız kovmayacak mısınız Mr. Sawyer?”
“Gidiyorlar, Mrs. Raddle, gidiyorlar.” dedi zavallı Bob. “Korkarım gitmeniz gerek.” dedi Mr. Bob Sawyer dostlarına. “Çok ses çıkardığınızı anlamıştım.”
“Yazık oldu.” dedi fazla ciddi görünümlü adam. “Tam da keyfimize bakmaya başlamıştık!” Fazla ciddi adam tam da unuttuğu şarkıyı hatırlamaya başlamıştı. “Gitmek de zor olacak.” dedi etrafına bakınarak. “Zor olacak ama değil mi?”
“Dayanılacak gibi değil.” diye yanıtladı Jack Hopkins. “Haydi bir kıta daha söyleyelim, Bob. Haydi bakalım!”
“Hayır, hayır, olmaz.” diye araya girdi Bob Sawyer. “Çok güzel bir şarkı ama bir kıta daha söylemesek iyi olur. Bu insanlar çok vahşi. Evdekilerden bahsediyorum yani.”
“Gidip ev sahibinin yakasına yapışayım mı?” diye sordu Hopkins. “Ya da zili çalıp dururum veya merdiven sahanlığında böğürürüm? Ne emredersen o, Bob.”
“Dostluğun ve iyi niyetin için sana müteşekkirim Hopkins.” dedi zavallı Mr. Bob Sawyer. “Ancak daha fazla tartışmaya sebebiyet vermemek için