Kuzin Bette. Оноре де Бальзак. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Оноре де Бальзак
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6486-34-8
Скачать книгу
aşkla kendi kendini terbiye etmek dirayetini göstermişti. Bundan başka, kadın olarak Adeline neyse, başamir de erkek olarak o idi ve imtiyazlı güzel erkekler soyundandı. İri, sağlam yapılı, sarışındı; mavi ve ateşli, oynak, dayanılmaz incelikte gözleriyle, zarif endamıyla o, d’Orsaylar, Forbinler, Ouvrardlar, hasılı imparatorluğun güzel erkekler taburunda dikkati kendine çekmişti. Uçarı, çapkın olup kadınlar hakkında Direktuvar zamanından kalma fikirlere bağlı kalan bu adamın zendostluğu, karısına karşı beslediği muhabbet yüzünden o zamanlar epey bir müddet kesintiye uğramıştı.

      Daha ilk günlerden başlayarak Baron, Adeline’in gözünde hatadan beri bir ilah gibiydi; kadın her şeyi ona borçluydu. Serveti, arabası, konağı vardı ve devrin bütün lüksüne sahipti. Mesuttu, herkes tarafından sevilmişti, asalet payesi kazanmıştı, Barones idi. Hasılı, şöhret sahibi idi, ona güzel Madam Hulot derlerdi. Nihayet kendisine pırlanta bir gerdanlık hediye eden, onu başkalarından daima ayırt eden İmparator’un ayartma tekliflerini reddetmek şerefine de nail olmuştu çünkü imparator, kendisinin yenildiği işte muzaffer çıkan kimseden intikam almaya gücü yeter bir insan tavrıyla zaman zaman “O güzel Madam Hulot, yine öyle akıllı uslu mu?” diye sorardı.

      Basit, saf, güzel bir ruhta, Madam Hulot’nun aşkına karıştırdığı taassup motiflerini anlamak için fazla dirayete lüzum yoktur. O, kocasının kendisine karşı kusur edemeyeceğine kendini inandırdıktan sonra, halikinin mütevazı, sadık, gözü kapalı kulu olmuştu. Fazla olarak onun büyük bir sağduyuya, halk terbiyesini sağlayan o sağduyuya sahip olduğunu da unutmayınız. Toplantılarda öz konuşur, hiç kimse hakkında kötü söz söylemez, kendini satmaya çalışmazdı. Her şey üzerinde düşünür; her şeyi, herkesi dinler; namuslu kadınları, doğuştan asil olanları kendine örnek seçerdi.

      Hulot, 1815’te, yakın dostlarından birinin, Prens de Wissembourg’un izinde yürürdü bozguna uğramasıyla destani Napolyon harpleri silsilesini Waterloo’da sona erdiren o derme çatma ordunun teşkilatçılarından biri oldu. 1816’da Baron, Feltre Nazırlığının belalılarından biri oldu ancak 1823’te levazım kıtasındaki vazifesine iade edildi çünkü İspanya harbi için ona ihtiyaçları vardı. 1830’da Louis Philippe tarafından eski Napolyon taraftarları arasından yapılan bir devşirmede, bir nazırlığın dört genel müdüründen biri olarak devlet idaresinde yeniden göründü. Kral ailesinden küçük evlat kolunun tahta çıkışından -ki o bu hadisede faal bir yardımcı rolü oynamıştı- itibaren, Harbiye Nazırlığında işe çok yarar bir müdür olarak kalmıştı. Zaten mareşal asasını da elde etmişti; Kral için, onu hiç olmazsa ya nazır yahut da âyan azası yapmaktan başka çare kalmamıştı.

      1818’den 1823’e kadar işsiz güçsüz kalan Baron Hulot, kadınlarla fazla düşüp kalkmaya başladı. Madam Hulot, Hector’unun ilk sadakatsizliklerini imparatorluğun meşhur akıbetine kadar götürebiliyordu. Barones de on iki yıl müddetle evinde tek başına prima donna assoluta6 sefası sürmüştü. Kadınların uysal ve iffetli eş rolü oynamayı kabul ettikleri zaman kocalarının kendilerine gösterdikleri o alışılmış muhabbetten Barones hâlâ faydalanıyor, gıybet eden bir sözü karşısında hiçbir rakip kadının iki saat bile dayanamayacağını biliyor lakin gözlerini kapıyor, kulaklarını tıkıyor, kocasının ev dışındaki gidişatını öğrenmek istemiyordu. Nihayet, Hector’una, bir annenin şımarık bir çocuğa yaptığı muameleyi yapıyordu. Biraz önce geçen konuşmadan üç yıl önce Hortense, Varieteslerde alt katın sahneye yakın bir locasında, babasını Jenny Cadine’le birlikte görmüş “Aaa, bak, babam!..” diye bağırmış, Barones de “Aldanıyorsun meleğim, o Mareşal’in yanına gitti.” diye karşılık vermişti. Barones, Jenny Cadine’i pekâlâ görmüştü lakin o kadını o derece güzel görünce kalbinin daraldığını hissedecek yerde, kendi kendine “Ah şu Hector kâfiri, herhâlde çok mesut olmalı!” diye söylenmişti. Bununla beraber, ızdırap çekiyor, kendini gizliden gizliye müthiş öfkelerin kucağına atıyordu lakin Hector’unu tekrar görünce gözünün önünde on iki yıllık tertemiz saadeti canlanıyor, şikâyet etmek kudretini kaybediyordu. Baron’un kendisini sırdaşı telakki etmesini çok isterdi lakin ona karşı duyduğu saygı yüzünden hovardalıklarından haberi olduğunu açığa vurmak cesaretini hiçbir zaman gösterememişti. Bu ruh inceliği aşırılıklarına ancak kötülüğe karşılık vermeden dayanmasını bilen o güzel halk kızlarında rastlanır, onların damarlarında ilk Hristiyanlık şehitlerinin kanından tortular vardır. Soydan olan kızlar, kocalarının dengi olduklarından ötürü, onlara eziyet etmek ve bilardoda noktalara işaret edildiği gibi, bunlar da şeytani bir intikam düşüncesiyle, gerek bir üstünlük gerekse bir intikam hakkını sağlamak için dokunaklı sözlerle müsamahalarına işaret etmek ihtiyacını duyarlar.

      Kayınbiraderi Korgeneral Hulot’da, ömrünün son demlerinde kendisine mareşal asası verilecek, İmparatorluk Hassa Alayı bombacılarının ünlü komutanının şahsında Barones kendisine hararetli bir hayran bulmuştu. Bu ihtiyar, 1830’dan 1834’e kadar, 1799 ve 1800’deki yararlıklarına sahne olan Bretonya’yı da içine alan askerî tümene komuta ettikten sonra, son günlerini Paris’te, hakkında daima bir baba sevgisi beslediği kardeşinin yanında geçirmeye gelmişti. O ihtiyar asker yüreği, Madam Hulot’nun yüreğiyle kaynaşmıştı; ona cinsinin en asil, en mukaddes mahluku olarak hayran oluyordu. Evlenmemişti çünkü yirmi memlekette, yirmi seferde beyhude yere aradığı bir ikinci Adeline’le karşılaşmak istemişti. Napolyon’un “Şu babacan Hulot, cumhuriyetçilerin en dikkafalısıdır ama bana hiçbir zaman ihanet etmeyecektir.” dediği bu kusursuz, lekesiz eski cumhuriyetçi ruhta gözden düşmemek için Adeline biraz önce hücumuna uğradığı ızdırapların daha da merhametsizce olanlarına katlanmıştı. Lakin otuz seferle delik deşik olmuş, yirminci defa Waterloo’da yaralanmış bu yetmiş ikilik ihtiyar; Adeline için bir hayranlıktı, bir himaye değil. Zavallı Kont, türlü sakatlıklarından başka, bir de ancak kulaklık yardımıyla işitebiliyordu.

      Baron Hulot d’Ervy güzel erkek kaldığı müddetçe, gönül eğlencelerinin serveti üzerinde hiçbir tesiri olmamıştı lakin elli yaşına varınca kesenin ağzını açmak icap etti. O yaşta ihtiyar erkeklerde aşk kötü bir huy hâlini alır; işe manasız bir kibir karışır. Bu yüzden, o sıralarda Adeline, kocasının saçlarını, zülüflerini boyamak, kemerle korse takmak suretiyle, inanılmayacak bir ısrarla tuvaletine düştüğünü de gördü. Ne pahasına olursa olsun, güzel erkek kalmak istiyordu. Bir vakitler kendisinin alayla karşıladığı bu güzelliğine aşırı düşkünlük kusurunu en had derecesine vardırdı. Sonunda Adeline, Baron’un metreslerinin evine akan büyük servetinin, kaynağını kendi evinden aldığını anladı. Sekiz yıldan beridir büyük bir servet israf edilmiş; hem öylesine esaslı bir şekilde israf edilmişti ki iki yıl önce oğlu Hulot’nun baş göz edilmesi sırasında, Baron bütün servetinin maaşlarından ibaret kaldığını karısına itiraf etmeye mecbur olmuştu. Adeline’in karşılığı “Bu bizi nereye vardıracak?” olmuştu. Devlet Müşaviri “Gönlün rahat olsun.” diye karşılık vermişti. “Makamımın maaşlarını size bırakıyorum, bazı işler yaparak Hortense’ın evlenmesi için lüzumlu parayı, yarınımızı sağlayacağım.” Bu kadının, kocasının kudretine ve yüksek kıymetine, dirayetine ve karakterine olan kuvvetli imanı bu gelip geçici tasayı yatıştırmıştı.

      Crevel’in kalkıp gitmesinden sonra, Barones’in derin düşüncelere dalmasının sebebi ve ağlamaları artık tamamıyla anlaşılmış olmalıdır. Zavallı kadın iki yıldır kendini uçurumun dibinde biliyor lakin kendisini orada tek başına sanıyordu. Oğlunun evlenmesi nasıl olmuştu, bunu bilmiyordu; Hector’un doymak bilmez Josépha ile münasebetinden de haberi yoktu; nihayet, dünyada hiç kimsenin kendi ızdıraplarından haberi yoktur sanıyordu. Şayet Crevel, Baron’un zevküsefasından herkese


<p>6</p>

Tek kadın.