Baoyu ve hizmetçiler kalması için ısrar ettiler ama o yola koyulmuştu bile.
Baoyu yarım kalan sabah tuvaletini tamamladı ve çayını içmeye başladı. İlk yudumunu alırken, mürekkep taşının altındaki kâğıt parçasına gözü takıldı.
“Benim mürekkep taşımı kâğıt ağırlığı olarak kullanmanız hiç hoş bir şey değil.” dedi.
Xiren ve Qingwen hemen savunmaya geçtiler.
“Ah canım! Bu sefer ne yaptık acaba?”
Baoyu söz konusu kâğıdı işaret etti.
“Şu kâğıda baksanıza. Herhâlde birisi el işi kalıbını kaldırmayı unutmuş.”
Qingwen mürekkep taşını kaldırıp kâğıdı aldı. Nakış kalıbı değil, yazıydı. Kâğıdı Baoyu’ye verdi. Pembe, desenli bir mektup kâğıdıydı. Ortasında alt alta şöyle yazıyordu:
“Yaş gününüzü saygıyla kutluyorum, Eşiğin Ötesindeki Kişi, Miaoyu.”
“Bu notu kim getirdi?” diye sordu Baoyu, heyecanla ayağa fırlayarak.
Baoyu’nün durumunu gören Xiren ve Qingwen, notun çok önemli birisinden geldiğini düşünerek soruşturmaya başladılar.
“Dün bu kartı kim kabul etti?” diye sordular bir ağızdan.
“Ben.” diyerek içeri daldı Sier. “Miaoyu’den geldi. Kendisi getirmedi, yaşlı kadınlarla gönderdi. Burada bir yere koymuştum. Size söyleyecektim ama dün gece o kadar içince unutmuşum.”
“Bu kadar büyütünce biz de önemli birisinden geldiğini sandık.” dediler bunu duyan kızlar. “Bunda abartacak ne var?”
Ama belli ki Baoyu hiç de öyle düşünmüyordu.
“Bana bir parça kâğıt getirin.” dedi ve aynı heyecanla mürekkep öğütmeye başladı. İşini bitirir bitirmez, yazı için hazır bekleyen bir fırçayla temiz bir kâğıdın başına oturdu ama nasıl başlayacağını bilemedi. “Eşiğin Ötesindeki Kişi” için en uygun ifade neydi? Uzun bir süre düşündü ama hiçbir ilham gelmedi.
“Baochai’e sormanın bir faydası yok.” diye düşündü. “Miaoyu’yü eleştirip, ne kadar ‘hayalperest’ olduğundan başka bir şey söylemez. En iyisi Daiyu’ye sorayım.”
Miaoyu’nün notunu tuniğinin koluna yerleştirip Bambu Evi’ne doğru yola çıktı. İçe İşleyen Koku Köprüsü’ne geldiğinde, kararlı adımlarla telaş içinde karşıdan gelen Xing Xiuyan’i gördü.
“Nereye gidiyorsun?” diye sordu kıza.
“Miaoyu ile konuşmaya.”
Baoyu çok şaşırdı.
“Miaoyu çok soğuk ve sıra dışı biri. Herkesi küçümsüyor, geçinebileceği çok az kişi var. Seni sevdiğine göre, bizim gibi kaba saba değilsin demektir.” dedi.
“Beni sevip sevmediğini bilmiyorum.” dedi Xiuyan. “Ama onunla on yıl komşuyduk. Sarmal Tütsü Tapınağı’nda rahibelik öğrencisiyken, oradan yalnızca bir duvarla ayrılan bir odada yaşıyorduk. Ailem bir ev sahibi olamayacak kadar fakirdi, on yıl tapınağın kiralık odasında kaldık. Yapacak bir işim olmadığında, rahibelerin avlusuna girer Miaoyu ile zaman geçirirdim. Bana okuma yazmayı o öğretti. Aslında, bildiğim her şeyi ona borçluyum. Yani o benim sadece kötü gün dostum değil, aynı zamanda öğretmenim. Ailem sizin cömertliğinize sığınmak için buraya geldiğinde, Miaoyu’nün de kendisine burada bir yuva bulduğunu öğrendik. Belli ki burasının, tuhaflıklarının hoş görüleceği ve ona eziyet etme gücü olanların tacizlerinden korunabileceği bir yer olduğunu düşünmüş. Sanki kaderlerimiz birbirine bağlanmış gibiydi. Onu görmeye gittiğimde benimle olan arkadaşlığının hiç değişmediğini anlayınca çok sevindim. Hatta bana karşı öncekinden çok daha iyi.”
Xiuyan’in ailesinden bu kadar rahat ayrılabilmesinin nedeni bir anda ortaya çıkmış oldu.
“Anlıyorum!” dedi Baoyu. “Yaptığın ya da söylediğin her şeyde görülen ruhani havayı nereden aldığın anlaşılıyor. Ben de Miaoyu ile ilgili bir mesele yüzünden dışarı çıkmıştım. Yazdığı bir şey beni şaşırttı; birisine danışmaya giderken seninle karşılaştım. Ne büyük tesadüf! Sen benim soracağım kişiden çok daha faydalı olabilirsin!”
Kolundaki kâğıt parçasını çıkarıp Xiuyan’e gösterdi. Yazıyı okuyan kız güldü.
“Hiç değişmedi. Hâlâ aynı akıl almaz, tuhaf Miaoyu! Ondan başka kim tebrik kartlarında böyle bir imza kullanabilir? Rahip desen değil, hizmetçi desen değil! Bu ne biçim bir adap?”
“Hiç de değil.” dedi Baoyu gülerek. “Miaoyu bütün adapların çok üzerinde. O bizim sıradan dünyamızın geleneklerine hiç aldırmıyor. Bana bu şekilde yazması, akıllı olduğumu düşündüğünü gösteriyor. Ne yazık ki ben nasıl cevap vermem gerektiğini bilemedim. Kuzen Lin’e danışmaya gidiyordum. Neyse ki sana rastladım.”
Bunun üzerine Xiuyan, Baoyu’yü bir süre tepeden tırnağa süzdü. Sonunda bir kahkaha kopardı.
“ ‘Birisini ismen tanımak, yüz yüze görmeye benzemez.’ derler.” dedi. “Ne demek istediklerini şimdi anladım. Sana bunu göndermesine hiç şaşmadım; geçen yıl erik çiçeklerini vermesine de! Sana özel bir ilgi gösterdiğine göre ben de açıklamak zorundayım. Miaoyu hep, Han, Jin, Kuzey ve Güney, Tang ve Song hanedanlıklarının bütün şairleri tarafından yazılan şiirlerin içinde en iyisinin Fan Chengda’nın ‘Mezarlıkta Yürüyüş’ şiiri olduğunu söyler.
‘Bin yıl yıkılmaz bir demir eşiğin ardında saklansan da,
Sonun bir yığın topraktır.’
“İşte bu yüzden kendisi için ‘Eşiğin Ötesindeki Kişi’ ifadesini kullanmış. En sevdiği şair Zhuang Zi’dir. Onun için Yabancı… Dünyanın ötesinde dolaşıyor, dizesinden yola çıkarak bazen kendisine ‘Yabancı’ der. Onu memnun etmenin yolu, kendini bu kötü dünyanın kapanına kısılıp kalmış biri olarak nitelerken, ona yukarılarda bir yerlerde özgürce dolaşan biri olarak hitap etmek.
Eğer sana yazdığı notta kendisine ‘Yabancı’ deseydi, sen de cevaben kendin için ‘dünyalı’ yazabilirdin. Ama o kendisine ‘Eşiğin Ötesindeki Kişi’ dediğine göre, sen de kendine ‘Eşiğin Arkasındaki Kişi’ diyerek, Fan Chengda’dan söz ettiğini anladığını gösterebilirsin.”
Kutsal metinler bize Buda gerçeğinin “baştan aşağı dökülen yağ gibi” ortaya çıktığını söyler. Baoyu de Xiuyan’i dinlerken aynı şeyi hissetti. Bir anda her şeyi anlayıp bir kahkaha attı.
“Anlıyorum! Demek bu yüzden aile tapınağımızın adı ‘Demir Eşik Tapınağı.’ Çok teşekkür ederim. Şimdi gidip cevabımı yazabilirim.”
Xiuyan, Yeşil Kafes Manastırı’na doğru yoluna devam ederken, Baoyu de notunu yazmak için odasına döndü.
“İçten ve mütevazı teşekkürlerimle, Eşiğin Arkasındaki Kişi, Baoyu.”
Notu manastıra kendisi götürüp, ikili kapının ortasındaki aralığa sıkıştırdı. Kızıl Neşe Avlusu’na döndüğünde, Fangguan sabah tuvaletini tamamlamıştı. Eski, gösterişli, kadınsı saç şekline geri dönmüş, balıkçıl tüyü saç süsleriyle tuvaletini tamamlamıştı ama Baoyu onu sürekli olarak erkek gibi görmeyi tercih ettiğini söyledi. Perçemini ve yan buklelerini tamamen kesip,