3
Tefelsüf etmek: Filozoflaşmak. (e.n.)
4
Çermik: Kaplıca, ılıca. (e.n.)
5
Murakabe etmek: Denetlemek. (e.n.)
6
Sellemehüsselam: Ulu orta, çekinmeden, destursuz. (e.n.)
7
İstinaf: Mahkemenin verdiği kararı kabul etmeyerek bunu istinaf mahkemesine götürme. (e.n.)
8
Taylasan: Başa sarılan sarığın omuzlar üzerine salınan ucu. (e.n.)
9
Müdahene: Dalkavukluk. Menfaat beklediği bir kimseyi yüzüne karşı medhetmek. Koltuklamak. Bir kimsenin yüzüne karşı iyi görünmek. (e.n.)
10
Cerrar: Zorla para alan kimse. Dilenci. (e.n.)
11
Lahuti: İlahi. (e.n.)
12
Tehalük: Can atma, çok isteme. (e.n.)
13
Sıhri: Evlilik yoluyla meydana gelen (akrabalık). (e.n.)
14
Lise muallimlerinden bir zat, talebeden çoğunun cennetle cehennem mefhumlarından bihaber olduğunu söylüyor. Cennetin mamur bir vatandan, cehennemin de ümrana, refaha ve ittihada ermeyen yurttan ibaret olduğunu anlatarak ve aziz memleketimizin on yıldan beri cehennemlikten çıkıp cennet olmaya namzetliğini söyleyerek o mefhumları lisanımızda yine yaşatmak lazımdır. Dilimizde yerleşen cennetle cehennemi bilmeyen nesil, Hızır kelimesinden de bir şey anlamazsa ayıp değildir. Onun için Hızır’ın İslam mitolojisinde ölmeyen, ihtiyarlamayan, temiz yürekli insanlara daima yardım eden kutsi ve muhayyel bir şahsiyet olduğunu tasrih etmek ihtiyacını duydum! (y.n.)
15
Ilgım salgım, serabın halis Türkçesidir. (y.n.)
16
Gamz etmek: Gammazlamak, ara bozuculuk etme. (e.n.)
17
Bu mektup, Fatih’in kaleminden çıkmak itibarıyla enteresandır, romanımızla da alakası vardır. (y.n.)
18
Nasıp: Atama. (e.n.)
19
Padişahların sözü, sözlerin padişahıdır! (e.n.)
20
“Delik deşik olan göğsümün yarıklarından sızan her ah, göğe yükselip bulut oluyor ve ağlaya ağlaya yine başıma dökülüyor.” diye tercüme edilebilen bu beyit Beyazıt’ındır. Zamanında bütün şairleri imrendirmiş ve yüzlerce nazireler yazılmasına sebep olmuştur. (e.n.)
21
Tevakkuf etmek: Durmak, eğleşmek, eğlenmek. (e.n.)
22
Müheyyiç: Coşturucu, heyecan verici. (e.n.)
23
Tegafül göstermek: Anlamazlıktan gelmek. (e.n.)
24
Humar: İçki veya uyku sersemliği. (e.n.)
25
Pırlangıç, eski Türkçede topaç demektir. Topaçla farkı, pırlangıçın yuvarlak olmayışıdır. Fırıl fırıl dönen her şeye pırlangıç denebilir. (y.n.)
26
İmlik, enenmiş erkek piliç. (y.n.)
27
Tutar, sara demektir. Bu kelimenin lehçemizde yer tutması lazımdır. (y.n.)
28
İti, sert ve keskin demektir. İti kılıç, iti bıçak, iti adam denilir. (y.n.)
29
Türkçede sağu, ölüye ağlamak demektir. Sağu saymak, mersiye okumak mevkisinde kullanılır. Sağucu, bu asıldan taziye edici adam demek olur. Sava, hayırlı haber, müjdedir. Savacı da müjde getiren manasınadır. Tarihte sık sık görünen savacı yahut saveci beyler, uğurlu haberler alındığı günlerde doğdukları için o şekilde isimlendirilmişlerdir. (y.n.)
30
Kanunnamei Muhammedi denilen ve Osmanlı İmparatorluğu’nun teşkilatına, teşrifatına yıllarca esas teşkil eden kanunun, ne kadar gariptir ki, Türkiye’de toplu bir sureti yoktu. Tarihlerde parça parça görülebiliyordu. Ancak 1910’da Tarih Encümeni himmet etti, Viyana İmparator kütüphanesindeki nüshayı fotoğrafla istinsah ettirdi. Kardeş katlini emreden bu madde, o kanundan aynen alındı. (y.n.)
31
Beli: Evet. (e.n.)
32
Tartağan: Delik deşik, paramparça. (e.n.)
33
Nişancı Vezir, Fatih’in cenazesini İstanbul’a götürdükten sonra payitahtın kapılarını kapatmış, Hünkârçayırı’ndaki ordunun bir şey sezmemesi için muhabere imkânlarını kaldırmak istemiş ve bütün gemileri limana toplamıştı. Fakat Fatih’in ölümü, bütün bu tedbirlere rağmen, orduya aksetti, yeniçeriler ayaklandı. Bütün ordu, Üsküdar’a geldi, oradan İstanbul’a geçti. Birçok evler yağma edildi. O meyanda Nişancı Mehmet Paşa da öldürüldü. (4 Mayıs 1481) (y.n.)
34
Fatih’in Mustafa, Beyazıt ve Cem adlı üç oğlu, Gevher Han Sultan adlı da tek bir kızı vardı. Bu kızı, babasına küsüp İstanbul’a iltica etmiş olan Uzun Hasan oğlu Uğurlu Mehmet Mirza’ya nikâhlanmıştı. Cem’in enişte dediği işte bu Türk prensidir! (Gevher Han Sultan) Uğurlu’dan artakalınca Sinan Paşa’ya verildi. (y.n.)
35
Hendesi: Geometrik. (e.n.)
36
Fatih Sultan Mehmet’in kaleminden çıktığı rivayet olunan bu beyitte dil noktasından dikkate değer iki kelime vardır. Bunun biri “yeğ”dir ki, halis Türkçedir, “daha iyi” manasını ifade etmektedir. Bunun, bu kelimenin yeni baştan dil kadrosuna sokulması çok iyi olur. İkinci kelime “padişahından” tabiridir. Fatih bu kelimeyi “padişahlığından” mevkisinde kullanmıştır ki, tuhaf bir tasarruftur. (y.n.)
37
Tedai: Çağrışım. (e.n.)
38
Tannan: