Sara ona yaklaştı. Bir tokat atacakmış gibi görünüyordu. Belki de bunu yapacaktı. Bir şeyler yapacakmış gibi numara yapmak onun için yaşam neşesiydi. Sevmediği kızlara “numara”larını asla anlatmazdı. Yeni prenses olma “numarası”nı çok sevmişti ve bu konuda son derece çekingen ve hassastı. Bunun sır kalmasını istemişti ve şimdi Lavinia kalkmış neredeyse tüm okulun önünde bununla alay ediyordu. Yüzüne kan hücum ettiğini ve kulaklarının uğuldadığını hissetti. Kendini tuttu. Bir prenses öfke nöbetlerine kapılmazdı. Eli aşağı indi ve bir süre sessiz kaldı. Konuşmaya başladığında sesi sakin ve kararlıydı; başını kaldırdı ve herkes onu dinlemeye başladı.
“Doğru!” dedi. “Bazen prensesmişim gibi yapıyorum ve prensesmişim gibi yaptıkça bir prenses gibi davranmayı öğreneceğim.”
Lavinia ne diyeceğini bilemedi. Sara ile uğraşırken tatmin edici bir cevap bulmakta çoğu kez zorluk çekiyordu. Bunun sebebi, diğerlerinin rakibine karşı bir şekilde belli belirsiz bir sempati duymalarıydı. Şimdi de kulaklarını dikmiş onu dinliyorlardı. Gerçek şu ki, prensesleri seviyorlardı ve bu prenses hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istedikleri için Sara’ya biraz daha sokulmuşlardı.
Lavinia söyleyecek bir şey bulabildi ama oldukça yavandı.
“Harika!” dedi. “Umarım tahta çıkınca bizi unutmazsın!”
“Unutmam.” dedi Sara, başka bir kelime daha etmeden sessizce durdu ve Lavinia, Jessie’nin koluna girip gidene kadar gözlerini ona dikerek baktı.
Bu olaydan sonra, onu kıskanan kızlar onu küçümsemek istediklerinde ondan “Prenses Sara” diye bahsetmeye; aynı zamanda kendisini seven kızlar da sevgilerini göstermek için ona “Prenses Sara” demeye başladılar. Kimse ona doğrudan “prenses” demiyordu fakat hayranları bu unvanın uyandırdığı etkiye ve ihtişama bayılıyorlardı. Hatta bunu duyan Bayan Minchin, okula kraliyet ailesine ait bir yatılı okul havası kattığı için, ziyarete gelen ebeveynlere birkaç kez bundan bahsetti.
Becky’ye göre prenseslik ona dünyada en çok yakışan şeydi. Arkadaşlıkları o sisli akşamüzeri Sara’nın rahat koltuğunda uykusundan korkuyla uyanması ile başlamış, zamanla ilerlemişti; doğrusu Bayan Minchin ve Bayan Amelia bu konu hakkında pek bir şey bilmiyorlardı. Sara’nın bulaşıkçı kıza “nazik” davrandığını fark ediyorlardı fakat yukarıdaki odaların yıldırım hızıyla toparlanıp sıra Sara’nın yatak odasına gelince ağır kömür kovasının neşe dolu bir şekilde nefes vererek yere bırakıldığından ve gizli saklı geçirilen keyifli dakikalardan haberleri yoktu. Böyle zamanlarda hikâyeler parça parça anlatılıyor, güzel yiyecekler ya hızla yeniyor ya da Becky’nin çatı katındaki yatağına gittiğinde yemesi için cebine tıkıştırılıyordu.
“Ama yerken dikkatli olmalıyım hanımım.” dedi bir keresinde. “Yoksa kırıntı falan kalırsa sıçanlar onları yemeye gelir.”
“Sıçanlar mı!” diye haykırdı Sara dehşetle. “Burada SIÇANLAR mı var?”
“Hem de bir sürü.” diye cevapladı Becky sıradan bir şeyden bahsedercesine. “Çatıda genelde sıçanlar ve fareler var. Ama insan yürürken çıkardıkları tıkırtıya alışıyor. Onlara o kadar alıştım ki yastığımın üstünden geçmedikleri sürece bir sorun yok.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.