“Zavallının sarası da varmış. Biraz heyecanlanınca uğursuz illet kendini hatırlattı. Lakin merak edecek şey değil, hafif. Birazdan bir şey kalmaz, güle güle kalkar. Siz, kimseye bu gördüğünüz sahneyi söylemeyin, bana ve şehzadeye sadık kalın.”
Doğru söylüyordu. Murat’ta -babasının gece gündüz sarhoş yaşamasından olacak- sara illeti vardı. Seyrek olmakla beraber, o illetin darbelerinden müteessir oluyordu, ızdırap çekiyordu. O gün de fazla heyecandan yahut şahlanan iştihasını tatmin edememekten, bu illet depreşivermişti. Büyük bir sır olarak saklanmasına rağmen Bafa’ya, cücelere -ilk tanışma saatleri içinde- münkeşif olmuştu.
Bafa, dizine yatırdığı genç başın hafif surette terlediğini, yarı açık gözlerinde hayat ve şuur lemaları belirmeye başladığını, sıkılmış parmakların açılmaya yüz tuttuğunu görünce dudaklarına bir şefkat tebessümü çizdi, uyanacak hastanın sarsılmış idrakini o tebessüm içinde yıkamaya hazırlandı. Çünkü şehzadenin şu vaziyetten sıkılacağını anlıyordu, onu güler yüzle karşılayıp üzüntüden kurtarmak istiyordu.
Doğru görüyor ve doğru seziyordu. Nitekim şehzade de uyanınca onun sezişindeki isabeti ispat etmekten geri durmadı, muzdarip ve mahcup ellerde yüzünü kapadı, “Eyvah, eyvah!” diye inlemeye koyuldu. Hastalığının böyle çarçabuk Bafa’ya mekşuf olmasından utanıyordu, ızdırap duyuyordu. Fakat Venedikli zeki kız, dudaklarını onun kulağına yaklaştırdı, sarayı değil, ölümü uzaklaştıracak bir sesle fısıldadı:
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.