İlmî Eserleri: Muallim ve Mürebbiyelere Rehnâme I (Kazan 1901), Muallim ve Mürebbiyelere Rehnâme II (Kazan 1901), Muhtasar Târîh-i İslâm (Kazan 1901), Târîh-i Enbiyâ (Kazan 1902, ibtidâî mektepler için ders kitabı olarak hazırlanmıştır), Muhtasar Târîh-i Umumî (Kazan 1911), Resimli Geografiya Dersleri (Orenburg 1919), İçtimaî Terbiye (Kazan 1924)
Gazete ve Dergileri: Vakit Gazetesi, Şura Dergisi (Yüziyev vd., 1985: Çakmak, 2014: 15-18; Gökçek, 2001; Özkan, 2006; Uslu, 2004).
ONDAN BUNDAN
Fatih Kerimî
Ölmez mi güşade çeşm-i millet?
Ta haşre mi sürmeli bu sıklet?
Hep zulmet-i cehldir ki ‘illet
Da’im kalıyor bu hab-ı ġaflet15
Her daim kendilerini bir örnek olarak göstermek gerek… Böyle büyük kişilerin herkesi ahmak bilip kendilerini akıllı görmeleri mümkün değildir, şu mecliste bazı avamlar var, sizin her sözünüzde pek çok ikiyüzlülük olduğunu biliyorlar, her ne kadar onlar bu mecliste hiçbir şey söylemese de sonunda size hiç olmazsa beş tenge16 zarar verir yani üyelikten çıkarır, bakınız! Hesap defterinizde bir sene üye olan kişilerin yarısı ikinci sene yok, eski azalar halden anlayıp çıkıp gitseler, her zaman tekrardan yeni azalar bulmak çok zor olur. Bizim malumatımıza göre hesap defterinde kime ne kadar yardım verildiyse ismiyle yazmak gereklidir. Her kim ki isminin yazılmasını makul görmezse, sizden yardım talep etmesin. Bu gibi işlerde hatır gözetmek âdette yoktur. Umumi bir işte hatır olmaz, düzenlemelere uygun bir şekilde davranmak ortadadır.
Cemiyet-i Hayriyeden maksat nedir? Bunu bilmek lazımdır, aynı zamanda bu maksada uygun bir şekilde davranmak gerektiği malumdur. Benim maksadım (Cemiyet-i Hayriye)yi yüzümüzü kara çıkarmayacak derecede bir yola koymaktır. Bu umutla Cemiyet-i Hayriye azalarını uyarırım, başka bir maksadım yoktur. Benim gereksiz ve anlamsız sözlerimi ise affetmelerini rica ederim. Fakat bu hizmeti yapanların kendi nefisleri için hizmet etmelerinin şüphesiz büyük bir günah olduğunu her zaman tembih ediyorum.
Bundan sonra bu hususta dahi birkaç söz yazarız.
BİR İKİ SÖZ
1904 senesi Tiflis’te neşredilen, merhum, Şark-ı Rus gazetesine “kalem” imzasıyla birkaç makale yazmıştım. Gerçi hiçbirinde kendi ismim yazılmamış ise de bu hususta bazı dostlarımdan mektuplar aldım: “Şark-ı Rus kalem imzasıyla toplanan makaleler senin yazıların olsa gerektir, biz bunu kokusundan sezdik, lakin muntazam surette hepsini de okuyamadık, eğer kendinde müsveddeleri var ise bunların hepsini birlikte bastırıp neşrederseniz güzel olur idi” diyorlar.
Yazdığım mektupların bazı yerlerinden nüsha (kopya) almak âdetim olduğundan bende bunların nüshaları var idi. Mütalaa, edebiyat, ilim ve marifet heveslisi olan dostlarımın en küçük bir arzularını yerine getirmek için bence en lezzetli bir iş ve en mukaddes bir borç olduğundan bunları birlikte toplayıp ayrıca risale şeklinde neşretmeye karar verdim. Vaktiyle Mirât’in 6. cüzünde toplanmış “Mütâlaa” başlıklı bir makalemin nüshası da defterimin baş tarafında olduğundan onu da burada yazıverdim, hem de risalenin baş tarafına merhum Kemal Bey şiirlerinden birkaç satır yazdım. Bu tür konuları ihtiva eden risaleye ne gibi bir isim vereyim diye bir müddet düşündüm. Tatarca olarak kısaca uygun bir isim hatırıma gelmedi. Türkçe ve Tatarca yazılmış risalelere üçer beşer Arapça sözlerden mürekkep hiç alakasız isimler vermek pek gülünç ve yakışıksız bir şeydir ve ben bundan asla hoşlanmıyorum. Bu risalenin içerisine türlü şeyler yazıldığı için haydi öyle ise bunun ismi de “Andan Bundan” olsun dedim. İş tamam oldu, vesselam!
Birkaç mısra:
Usanmaz kendini insanlar bilenler halka hıdmetden
Mürüvvetmend olan mazluma el çekmez iânetden.
Çıkar olduysa millet şanına noksan gelir sanma
Yire düşmekle cevher sâkit olmaz kadr ü kıymetden.
Vücudun kim hamır mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam râh-ı vatanda çâk olursa cevr ü mihnetden
Muini zâlimin dünyada erbâb-ı denâetdir
Köpekdir zevk alan sayyâd-ı bi-insâfa hıdmetden
Hemân bir feyz-i bâki terk ider bir zevk-i fâniye
Hayâtın kadrini ali bilenler hüsn-i şöhretden
Nedendir halkda tul-ı hayâta bunca rağbetler
Nedir insâna bilmem menfaât hıfz-ı emânetden
Cihânda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de âr eyler melâmetden
Felekden intikâm almak dimekdir ehl-i idrâke
İdüp tezyid-i gayret müstefid olmak nedâmetden
Turup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i milletde
Çıkar âsâr-ı rahmet ihtilâf-ı rey-i ümmetden
İder tedvir-i âlem mekinin kuvve-i azmi
Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetden
Kazâ her feyzini her lutfını bir vakt içün saklar
Fütur itme sakın milletdeki za’f u betâ’etden
Biz ol ulvi nihâdânız ki meydân-ı hamiyetde
Bize hâk-i mezâr ehven gelür hâk-i mezelletden
Ne gam pür ateş hezel olsa da gavga-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir cân içün meydân-ı gayretden
Kemend-i cân-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahdır yine bin kerre zencir-i esâretden
Felek her dürlü esbâb-ı cefâsun toplasun gelsün
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetden
Vatan bir bi-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
Ayırmaz sadıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetden
Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatden hakkım agrâz-ı hükümetden
Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikden tesir-i sıkletden
Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretden
Senindür şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn itme
Cemâlin tâ ebed dûr olmasun enzâr-ı ümmetden
Ne