Ulus Olmak İstersek. Rahmankul Berdibay. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Rahmankul Berdibay
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6494-64-0
Скачать книгу
yılların başlarında bilim adamı, saygı değer professor B. Kenjebayev ilk olarak ortaya atmıştı. Ama maalesef, bu girişimi destekleyenler az oldu, çünkü eski Türk dilli yazılara şüpheyle bakıyorduk. Ama hayati, canlı bir fikir er ya da geç bir yolu bulur ya, bu fikri H. Suyinişaliyev, M. Joldasbekov, M Mağauin, A. Kıraubayeva, N. Kelimbetov, K. Ömiraliyev geliştirdi. Bu çalışmaların neticesinde N. Kelimbetov’un “Kazak Adebiyetinin Ejelgi Dauiri (Kazak Edebiyatının Eski Devri)” kitabı basıldı. Bu çalışmalar çok önemlidir, ama eski türk dilinde yazılan edebiyatı araştırmaya devam etmek boynumuzun borcudur. Eski yazılı edebiyat metinlerini yayınlamaya yeni başlıyoruz. Kazak edebiyatının, Türk uluslarının eski yazılı edebiyatı geleneğinin bir devamı olduğunu ispatlamak ayrı bir meseledir. Eski edebiyat araştırmalarının hızlanmasına engel olan şey onu anlayan, eski Türk dilini iyi bilen, arap, farsi dili uzmanlarının yetersizliğidir. Kültür mirasımızı, asil hazinemiz olarak yeniden kabul etmişiz, hazır uzmanlar nerden olsun? Hatta ilmi ortam içerisinde bu meseleye şüpheyle bakanlar hala da bulunmaktadır. Bunun da kökü taa geçmişe dayanıyor…

      Doğu edebiyatına, özellikle de eski Türk edebiyatına olan olumsuz görüşlerin damarı çok derinlerdedir. Biz, son zamanlara kadar doğu edebiyatının, Kazak kültürünü besleyen güçlü kaynak olduğunu kabul etmedik. Klasik edebiyatımızın zirvesi olan Abay’n eserlerindeki doğu edebiyatının unsurlarını sadece sözde kabul ettik, onun yapısını araştırmadık. Aslına bakarsak eski Türk edebiyatı geleneği, devrime kadar oluşan edebiyatımıza olumlu etkilerde bulunmuştur. Ali Şir Nevai, Fizuli, Babur gibi fikir üreticilerini yetiştiren, tüm Yakın ve Orta Doğu’da en zengin edebiyatın biri olan Türk edebiyatının hazinesi bugüne kadar bizim için sırrına tam olarak eremediğimiz bir cevherdir. Buna çok pişman oluyoruz. Orta okullarda ve üniversitelerde eski edebiyat eserleri tam tanıtılmadığı için, edebi geleneğimizin kaynağının farkında değiliz. Bu arada doğu edebiyatını ve kültürünü küçümseyen, türlü derecedeki avrupamerkezli fikirlerin olumsuz etkisini söylemeden geçemeyiz. Biz bazen kendi aydınlarımızın eserlerini tam anlamak için doğunun ilmi ve kültür geleneğini bilmemiz gerektiğinin farkına varmıyoruz. Abay okuyan, talim alan Arap, Türk, Farsi edebiyatı ve felsefe tarihininden haberimiz olmadığı için, Abay’ın eserlerini tam olarak anlayamıyoruz. Şokan’ın, Abay’ın Avrupa kültürüne olan merakı yanlış anlaşılmıştır. Şokan’ın Orta Asya hakkındaki sadece olumsuz fikirleri hesaba alınarak, alimin eski Arap, Çin, Uygur, Farsi dilinde yazılan kaynakları orijinalinden faydalandığını görmezlikten geldi. Yani, bu tarafta da eski kültür yadigarları önemsenmez biçare haldeydi. Eski Türk edebiyatı eserlerini okumak ve ondan manevi güç almak, Kazaklar için edebi düşünce tarzının en eski örneklerini tanımaya götüren yoldur.

      Elbette ki, eski Türki edebiyatı yadigarlarını günümüz okurlarının anlaması biraz zor olur. Asırlarca dil yapısında meydana gelen değişikleri hafife alamayız. O yüzden de eski yazılı edebiyat eserlerini Kazak diline aktarmak lazımdır. Fuzûlî ve Nevaî eserlerini orijinal nüshadan aktarmak bizim için büyük bir başarı olurdu. Onların sayesinde Turk edebiyatı, dünyaya adını duyurmuştur. Bu eserleri yaradanlar kendi zamanında dünyanın en ileri başarılarını .... Mesela Ali Şîr Nevaî eserleri Türk ve Farsi edebiyatının en güzel sintez örneğidir. İşte Nevaî’nin bu şaheserleri orijinal nüshadan değil, rusçadan kazakçaya çevirildi. Bunun ne demek olduğunu hepimiz anlıyoruz. Nevaî Türki dilinin otoritesi ve kaderi için mücadele etti ve türlü ilmi risaleler yazdı. Türk dilinin zengin imkanlarına güvenmeyerek Farsça’yı resmi dil konumuna getirmek isteyenlere Nevaî tüm gücüyle karşı çıktı. Aynı toprakları paylaştığımız uygur edebiyatını da yarım yamalak tanıdığımız ortadadır.

      Sonuç olarak diyoruz ki, eski edebi mirasımızı tanımak ve öğrenmek için, o eserleri okuyp anlayabilecek uzmanlar yetiştirmemize bağlıdır. Ama bu konuda hala ağırdan alıyoruz. Ünlü alim V. V. Barthold, “Orta Asya halklarının eski tarihini araştırmak için Çince, orta asırlardaki halini anlamak için Arapça ve Farsça bilmek şarttır.” demiş. Öyleyse, bu dilleri iyi bilen uzmanlar yetiştirme meselesine hız vermemiz gerekir.

      Eski devirdeki yazılı eserleri yayınlamak ve incelemek, dili, tarihi, kaderi de bir olan kardeş halkların kültür geleneğinin ortak yönlerini öğrenmeye temel olur ve kardeş halkların manevi bağını güçlendirir.

      Bugüne kadar en çok araştırılan Kazak sovyet edebiyatı da yeni bir görüşle yorumlanmalıdır. 20-30’lı yıllardaki edebiyatın ideolojik ve yaratıcılık meselelerini araştırma konusunda planlar yapıldı ve inceleme işlevleri başlatıldı. Bu dönemde, eserleriyle tanınan, edebi süreç içerisinde önemli rol oynayan şair ve yazarlarımız çoktur. Bu eserleri yeniden yorumlamanın metodolojik temelini, kollektifleştirme ve sovyetleştirme dönemindeki siyasi ve içtimai durumun yönü ve sıfatı hakkında bugün varılan sonuçlar oluşturmalıdır. Günümüzde yayınlanan, 30’lı yıllarda halkın başına gelen trajik durumu, özel insana tapınma dönemindeki acımasız tasfiye siyasetini konu edinen yazıları değerlendirip, edebiyatın teşekkül süreci içerisinde inceleme, ayrı bir araştırma konusu olabilir. Cezaevi ve kolonyalarda suçsuz günahsız sürünenlerin hatıra yazıları veya eserleri ayrı bir araştırma konusudur. Kazak Sovyet edebiyatının belli eserleri ve devirlerini araştırma konusunda yeni adımlar atılmalı.0 “Kumaş namıyla bez de satılır” derler ya hani, işlediği konusu için övülen eserlere de tenkit gözüyle bakmak lazım. Zamanında bir yenilik olarak değerlendirilen bazı eserlerin seviyesi şimdiki bugünkü ölçütlerle göre bazen çok düşük çıkıyor. Yani, Kazak edebiyatının gelişme sürecini yeniden gözden geçirmek şarttır. Edebiyatın ölümsüz şaheserlerinin sayısı da bu tarihi elekten sonra ortaya çıkar. Sözümüm sonun da kısaca şunu söyleyebilirim ki, bundan sonra edebiyat tarihi, eski kitapların kopyası da, düzeltilmiş hali de olamaz. Bu yüzden de yeni edebiyat tarihini yazmadan önce, edebiyatın çeşitli dönemlerini, akımlarını, seçkin ürünlerini tahlil edecek monografiler ve tenkit makaleler bol bol yayımlanmalı, görüşler tartışılmalı ve de tetkik prenseplerinin belirlenmesi şarttır.

1989

      Görev ve Borç

      – Demokrasi prenseplerinin kitap basılımına etkisi nasıl?

      – Edebiyat tanıtımı nedir?

      – Ülkemizde yayınlanan kitapların konusu hakkında fikriniz? Konu çemberini genişletme hakkında fikrinizi alabilirmiyiz?

      – Kitap tanıtımı, piyarı hakkında ne düşünüyorsunuz? Onu geliştirmek için neler yapılmalı?

      – Kitap tanıtımında herhangi bir katkıda bulunuyor musunuz? Bu konuda nasıl yardımcı olabilirsiniz?

      – “Kitap Jarşısı” dergisi hakkındaki görüşünüzü bildirir misiniz?

      Edebiyatı zirveye çıkaran en adil yol, kitap basımında demokratik prensepler üzerinden yürümektir. Şu anda bu mesele konusunda benden çok yayımcılar objektif bilgi verebilir. Ben sahada şu anda olup bitenleri değil, olması gerekenden bahsetmek istiyorum. Çünkü, geçmişte kitap basımında yapılan hakksızlıklar hala içimizdeki sızıdır. Elyazıları plana almak, kitap kaderinin manevi kültüre acımayan, kızıl partinin kuklaları ve yaygaracıların elinde olduğunu acıyla hatırlıyoruz. Yetenekli yazarlarımıza yapılan zülümler saymakla bitmez. Ben şair, devlet adamı Oljas Süleymenov’un kitabını plandan çıkartarak, basılmasına engel olanları da biliyorum. Kazak S.S.R. Devlet Basın Komitesi başkanları, Oljas’ın kitabına karşı fikir yazdırmak için, elyazıyı Moskova eleştirmenlerine göndermişti. Çünkü, Kazakistan’ın beş yüz yazarı arasından Oljasa’ı yasaklayacak bir eleştirmen bulamamıştı. Halk arasında çok sevilen, yetenekli yazar A. Nurşayıkov’un “Ömir Örnekteri” adlı kitabının baskı sayısını