İncelemede kalıp ifadelerin tespiti, tanımlanması, biçimsel ve yapısal incelemesi, karşılaştırmaların yapılması, anlam değerlendirmeleri gibi çalışmalar yapıldı. Daha çok Hürriyet Gökdayı’nın teorik düşüncelerini temel aldık.
1.3. Başlıca Kavramlar
Eserde kullanılan bazı kavramları açıklamak, bu kavramlardan hareketle kalıp sözlerin daha iyi anlaşılmasını ve aralarında ne gibi bir ilişkinin var olduğunu sağlaması bakımından gereklidir. Çünkü kullanılan her bir kavram kalıp sözlerle bağlantılıdır ve onun doğuş, gelişim, kalıplaşma süreci ve kullanıldığı toplumdaki işlevi açısından son derece önemli ve bağlantılıdır. İşte bu yüzden kalıp sözlerle yakından alakalı olan kavramlardan; söz varlığı, kalıp, yapı, anlam, işlev, bağlam ve kullanım sıklıkları gibi kavramlara değinilmelidir.
Kalıp sözler bir toplumun kültürünün göstergesi olarak söz varlığı içinde yer aldığı için öncelikle söz varlığından kısaca bahsetmek doğru olacaktır. “Söz varlığı (vocabulary/ lexion); dildeki sözlüksel birimler, yani sözcükler ve kalıplaşmış birimlerden oluşan bir bütündür (Gökdayı, 2015: 12). Dildeki bu söz varlığı sistemleşmiş yapılardan oluşmaktadır. Bunlar tek bir sözcükten oluşabilirken birden fazla sözcükle bir araya gelerek bir söz öbeği de oluşturabilirler. Dil, bu açıdan kusursuz bir yapıya sahiptir. Bir dili sadece sözcüklerle sınırlamak doğru değildir. Söz varlığının içinde terimler, deyimler ve atasözlerinin yanı sıra kalıp sözler de vardır. Bunlar bir bütün olarak ele alınmalı ve anlam bakımından sınıflandırılmalıdır. Bu açıdan yaklaştığımız zaman her bir birimin cümle içinde bir yapıya, işleve ve anlama sahip olduğunu görürüz. Gökdayı da birimlerin yani sözcüklerin bağımsız bir varlığa sahip olmalarının yanında, diğer sözcüklerle dizisel ve dizimsel ilişkiler kurduğunu söyler. Söz gelimi öbek veya cümle oluşturmak için sözcüklerin yan yana gelmesi, anlamsal ve biçimsel ilişkilerin varlığıyla söz konusu olabileceğini söyler (Gökdayı, 2015: 13). Kalıp birden fazla anlamda kullanılan bir sözcüktür. “Arapça kâlib/ kâleb kökünden gelmekte ve Türkiye Türkçesindeki anlamlarına bakıldığında genel olarak kalıp sözcüğünün biçimle, görünüşle, sınırları kesin çizgilerle belirli bir biçimle ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Kalıplaşan birimler de daha önceki biçimlerini terk edip yeni bir biçime girmekte ve girdikleri biçimde öylece kalmaktadırlar. Bu birimleri nitelemek için de kalıplaşmış sıfatlar kullanılmaktadır (Gökdayı, 2015: 13, 14). Gökdayı’nın ifadelerine göre kalıp söz, belli bir forma sahiptir. Bu dil birlikleri kullanıldığı toplumun söz varlığında değişmez birer görev üstlenerek vermek istedikleri mesajın herkes tarafından anlaşılmasını sağlaması açısından da önem taşırlar. Bu kalıplar iletişimde bir toplumun can alıcı noktası olarak kabul edilirler. Çünkü iletişimin kolaylaşmasını sağlaması ve tek bir cümleyle derin mesajlar vermesi açısından da son derece önemli birer dil birliğidirler.
Çalışmanın konusu Türkmen Türkçesinde kalıp sözler olduğundan özellikle kalıp sözlerin tanımı yapılacak ve sınırları çizilmeye çalışılacaktır. Kalıp sözler, üzerine bugüne kadar fazla çalışma yapılmamış, genellikle atasözü ve deyimlerle birlikte değerlendirilmiş ve onlarla beraber ele alınarak incelenmiştir. Ancak günümüzdeki çalışma ve değerlendirmelerle birlikte, yapılarındaki farklılıklardan da yola çıkılarak bu dil birliklerinin deyim ve atasözlerinden ayrı ele alınmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir.
Kalıp sözler ile ilgili araştırmalar ilk olarak batıda başlamıştır. Bahsettiğimiz terimi ilk defa “konuşma etikleri” terimiyle 1964 yılında F. Pappo kullanmıştır. Türkiye Türkçesinde ise Hürriyet Gökdayı bunun karşılığı olarak “kalıp sözler” ifadesini kullanır (2015: 2).
Son yıllarda bu kalıp sözleri farklı bir sınıflandırma içerisine alan bazı araştırmacılar vardır. Sözünü ettiğimiz konuda Doğan Aksan’ın (1997: 7) “bir dilin söz varlığından yalnızca o dilin sözcüklerinin değil, deyimlerin, kalıp sözlerin, kalıplaşmış sözlerin, atasözlerinin, terimlerin ve çeşitli anlatım kalıplarının oluşturduğu bütünün anlaşıldığını söyle”diğini belirten Gökdayı, söz varlığında çeşitli anlatım kalıplarının varlığından bahsedildiğinden, ancak bunların açıklanmadığından da bahseder (2015: 12).
Kalıp sözler Türkiye Türkçesinde de ele alınarak konuya farklı yaklaşımlar getirilmiştir. Kalıp Sözler ve Türkçedeki Örnekleri adlı yazıda kalıp sözler için “her toplumda belli durumlarda söylenmesi gelenek olmuş sözler, duyguları açığa vuran kalıplar, çeşitli klişeler vardır” şeklinde bahsedilir. Örneğin bir kimseyle karşılaşıldığında, onu selamlarken, bir kimseden yardım ya da iyilik görüldüğünde, bir şey rica edildiğinde, hasta olduğunu öğrendiğimiz bir kimseye söylenen sözler gibi. Hitap biçimleri ve hitap davranışlarıyla iç içe olan bu konu toplumsal dilbiliminin ilgi çekici sorunlarından biri olup son zamanlarda yabancı dil öğrenimi/öğretimi alanıyla da ilgisi dolayısıyla daha çok önem kazanmıştır. Bir yabancı dil öğrenilirken yalnızca onun dilbilgisi ve okuma kitapları ile sözlüklerinde geçen kullanım biçimlerini öğrenmek yetmemekte, o dili konuşan toplumun kültürünü, insanlar arasındaki davranış biçimini, değişik durumlarda söylenmesi gereken sözleri, tepki tarzlarını, hitap yollarını ve davranışlarını da bilmek ve öğrenmek gerekmektedir (Aksan, 2017: 163). “Bir topluluk içinde yemeğe başlanırken, yemekten kalkılırken, yol sorulurken, doğum, ölüm, evlenme gibi olaylar karşısında söylenmesi gerekli olan ve gelenekselleşen sözler bir yabancı için gerçekten zor ve ancak o toplumda bir süre yaşamakla ya da o toplumun yazılı ürünlerinden gereğince yararlanmakla elde edilebilecek bir birikim olduğu için son yıllarda yabancı dil öğretimi sırasında bu birikimin edinilmesini sağlayacak yolda planlamalara gidilmektedir”(Aksan, 2017: 164).
Gerek bu gibi sözler, gerekse hitap biçimleri değişik kültürler arasındaki farklılıkları gün ışığına çıkarmakta, bir yabancı dil öğrenirken beliren bir tür kültür çatışmasının nedeni olmaktadır. El öpenlerin çok olsun, Allah acısını unutturmasın, ağzından yel alsın, gözünü seveyim, öp babanın elini gibi… (Aksan, 2017: 164).
Bu araştırmaya göre her dilde görülen kalıp sözler genel olarak içerik bakımından birbirine yakındır. Kalıp sözlerde dinsel inanışlardan ve görgü kurallarından kaynaklanan çeşitli etkenlere dayanan bir benzerlik olduğu gözlemlenmiştir. “Bir işin istenen biçimde sonuçlanması üzerine ‘Tanrı’ya şükür’, ‘Allah’a şükür’ sözleri ile İngilizcedeki ‘thank God’ benzerliği gibi (Aksan, 2017: 164).
Hamza Zülfikar’ın İlk Anda Akla Gelen Hazır Söz Kalıpları çalışmasında kalıp sözler için yaptığı tanım şöyledir: “Kalıp sözler, yargı bildiren, bir olay, bir durum karşısında ilk anda akla gelen ve ‘şaşkınlık, hayret, güvensizlik, umursamazlık, yanlışlık, usulsüzlük, uyarma, dikkat çekme, karşılama, ağırlama, uğurlama, emin olma veya emin olmama, hatır sorma, kuşku, keyfîlik, nefret, kin’ gibi çeşitli duyguları, söze dönüştüren kısa anlatımlardır. “Hayırdır. Amma yaptın. Bana ne. Dur bakalım.