Omzu kötü yaralı geyik,
Vadinin ta diplerinde,
Bütün gün bütün gece,
Saklandı hain avcıdan.
Yeşil otlarda kıvranıyor,
Cesurca dayanıyor,
Acısı dindikçe davranıyor,
Kurtarıyor ömrünü.
Yarası derin, acılarla,
Yürümeyi engellese de,
Umut kesmiyor asla,
Sürüyü arıyor inatla.
Kalbi sürüyor onu,
Kayaların başına doğru,
Sürünün kaçtığı yanı,
Gözünü kırpmadan arıyor.
Fukara köylümüzden,
Avcı Haşim, şafakta,
Vurur kendini dağlara,
Dağ keçisi, geyik avına.
Dağlarda korkusuzca,
Kovalar avını Haşim
Avcılık sayesinde,
Geçindirir ailesini de.
Dik yoldan çıkıp şimdi,
Bakıyor karşı yamaca.
Gördü topal dağ keçisini,
Merak sardı içini.
O topal dağ keçisi,
Yukarı koşuyordu.
Hürriyet özlemiyle,
Unuttu yarasını.
O anda Haşim gördü kurdu,
Geyiğin peşinden koşuyordu.
Tam yakalıyordu ki onu,
Tüfeğini hazırladı.
Çarçabuk nişan aldı,
Basmasıyla tetiğe,
Kurt yukarı fırlayıp,
Yere serildi kaldı.
Dağ keçisi korkuyla,
Başını çevirdi.
Korkmuş idi kendisi:
Mermi beni mi buldu?
Ama bu kez onu değil,
Mermi, düşmanı buldu.
Geyik tırmandı dağa,
Kurt ise yamaçta kaldı.
Yaralıyı kovalayan,
Yırtıcı kurt yarışta,
Haklı mermi yiyerek,
Orda geberip kaldı.
Ölümden dönen geyik,
Devam etti yoluna.
Haşim hiç dokunmadı,
Geyik çıktı dağına.
Peşinden baktı Haşim,
Çimenlere oturup.
Koşusunu izledi,
Yok oldu geyik, kayıp.
Yaralı dağ keçisi,
Sarar yaralarını.
Mutluluk görür canı,
Sürdürür hayatını.
Dağlara, hürriyete,
Âşık olan juğutur,
Mermi seni bulmasın,
Yaşa sen, cesur, mağrur!
Yaralı juğuturu,
Kurtaran Avcı Haşim,
Tek bir mermi yakmadan,
Dönüyor öz köyüne.
Geyik geliyor geyik,
Diye çocuklar koştu.
Ama o akşam evde,
Hayaller bile boştu.
Haşim evdekilere,
Olanları anlattı.
İzlemedim, bıraktım,
Geyiği serbest, dedi.
Eşi dedi: “Çok doğru!
Kurban olayım sana!
Acıdım anlattıkça,
Dua ettim hayvana.
Biz açlıktan ölmeyiz,
Ne varsa onu yeriz.
Dayanırız, güçlüyüz,
Zorlukları yeneriz.”
Alacakaranlıkta o ne?
Köy ağası Jambolat.
Köye dönen Haşim’e,
Has adamın yollamış.
Deli dolu adamı,
Pervasızca eve daldı:
Ağa seni çağırır,
Düş önüme, yürü haydi!
Haşim eski cepkenini
Hemen giyip üstüne,
Adamın yanı sıra,
Gitti ağanın evine…
Haşim eşikten girip,
İyi akşamlar, dedi.
Jambolat asık yüzlü,
Hava epey gergindi.
Bugün ava çıktın mı?
Diye sordu Jambolat,
Çıktıysan olanları,
Birer birer bir anlat.
Haşim anlatınca bir bir,
Gürledi ağa birden:
–Erkek değil, karısın sen,
Kalbin erir kurşun gibi.
Ağan olduğumu sen,
Unuttun mu yoksa piç?
Son zamanlarda bana,
Geyik getirmedin hiç!
–Ağam sen de bilirsin,
Beş altı çocuğum var.
Aileyi geçindirmek,
Bir hayli zordur, inan.
–Köpek çocuklarının,
Açlığından bana ne?
Kalbi hançerlenen Haşim,
–Biz de insanız ağam be!
–Kapat çeneni, dedi,
Fırlayıp kalkan ağa.
Kaptı mızrağını,
Vurdu yiğit avcıya.
Haşim kapı önüne,
Düştü hemen çabucak.
Kalkıp saldırdı birden,
Zorba, kanlı ağasına.
Boğacaktı ağayı,
Hiç düşünmeden orda.
Ama uşaklar atladı,
Kurtlar gibi yardıma.
Haşim’e tımar attılar,
Avlu