Haber ile Bızınğı’ya3 varırsın.
O gece şu fakirin evinde kalırsın.
Şıkı’da üç gün halka dua ettirsen,
Yüreğimin hasretimi gidersen.
Cesedim yad ellerde kalacak
Bilirim o sesi, canım alacak.
Yok bu dünyada ne borç ne alacak,
Lokman Hacı, sen sual et acılarım.
Onlar ezip sıkıştırdı kalbimi,
Çoğaldılar Şıkı’nın taşları gibi.
Yatarım şimdi acılardan bezgin,
Bela çok, yaralarım azması için.
Beni burada âdetimce gömersin,
Ne gerekir sen becerir, tutarsın.
Yurdumuza esenlikle varırsın,
Halkın ile hep yan yana kalırsın.
“Biz dağda çok daha mutluyuz” dersin,
Çölde yanıp tutuşanı anarsın.
Evsiz yurtsuz şaşkınlara yanarsın,
Zavallı halkına akıl verirsin.
Özgürlük yok hiçbir yerde, yolları
Kesilmiştir, öğrendik doğruları.
Adalet satılık her yerde Lokman,
Medet yok tapmaktan, hem yakarmaktan!
“Gün doğup batar” öyle de,
“Zengin ipek döşekte yatar” öyle de,
“Fakirse, onun tanı” tan değil ya,
“Ağlayıp feryat ile atandır” öyle de.
“Çalışanda neşe var”, diyen Kâzim,
“Onun çektiklerini hep gördü” de.
Kızgın kumlar dolduğunda gözlerine,
“Gariplere dilek tutup öldü” de.
Zayıfların düşmanı çok, dostu az.
“Allah da unutmuş onları” dersin.
Aç insana ayet, zikir kaç para,
Din kardeşim, ara sen halkına çare.
Ben yatarım gurbet elde, uzaktır,
Mezarımı yağmur seyrek ıslatır.
Yaşayanlar, halkınızı düşünün,
Özgürlük, elbet kazanacak bir gün!
EV YAPIYOR
‘Ev yapıyor, attı temel,
Aşı suyu hepsi güzel,
Namaz kılar, verir selam,
Ne mutludur cahil insan!
Desek, bir bahane bulsak,
Daha sonra pişman olsak,
Başka yolu aramazsak,
Biz hayvanız, ehh anlasak?!
DOĞRULUK
Yıkılmaz kale dünyada
Doğruluk. Yok güçlü ondan
Doğruluk yitmez boranda,
Düşüp ölmez ki kayadan.
Ağalar, beyler, övünenler
İnsansınız bizim gibi.
Ölümlüyüz, dünya fani,
Nedir mal mülk? Söyle, hani?
Doğruluk ölmez, çürümez,
Onu hiçbir kılıç kesemez,
Zulmün atı çiğneyemez,
Hançer, kalbin delip geçemez.
Zalimlere diz çöktürdü,
Padişahı kalpten vurdu,
Zindanlardan uçup çıktı,
Demir prangaları kırdı.
Söyledim ben, topal Kâzim,
Gelinceye kadar ölüm,
Kapanmadan iki gözüm,
Doğruya hizmettir sözüm!
KAYGI
Yüksek dağ başlarında,
Karlar erir, güneşe dayanmaz.
Ama benim yüreğimdeki kaygı,
Kar gibi eriyip yok olamaz.
Vurulan dağ keçisinin kanı,
Yok olur, karışır toprağa.
Benim kaygımı toprak yutmaz,
Yel alıp götürmez ovalara.
AŞK YARASI
Dağ üstünde dağ olmaz,
Yalnız ağaç bağ olmaz.
Kılıç yarası sağalır da
Aşk yarası sağalmaz.
DÜNYA DEDİĞİN
Öyle zor, dik bir yol şu dünya dediğin,
Azap çekmeyen biri var mı o yolda?
Öyle acı bir deniz ki dünya dediğin,
Kimin gemileri batmamış ki orada?
Acı denizinde yüzüyoruz dünyanın,
Bilmeden gemimizin ne zaman batacağını.
Ne yapalım kar yolları hep kapatır,
Sende yürüdüğümüz zor yolları.
GENÇLİK
Gençlik, sen yayın okuydun,
Ben savdım seni başımdan,
Hangi dağların ardında kayboldun?
Hangi kayaya çarptın sonunda?
Gençlik, çok benziyordun baharda
Sülünün boynuna sen.
Yoksa o benim vurduğum
Dağlardaki geyik miydin sen?
DÖRTLÜKLER
Allah kahretmiyor zalimleri,
Ne yapayım zavallı halk için ben?
Namazım da, niyazım da yetmiyor
Sözüm kimsenin kulağına gitmiyor.
Bağdat’ta, İstanbul’da nice kaldım.
Mekke’de Kâbe taşına secde kıldım.
Döndüğüm vakit zavallı yurduma,
Sanki ben dünyaya yeniden doğdum.
Gemi ile nice denizler aştım.
Türk’ün de Arap’ın da haline şaştım.
Fakir