Bir ana düşünün, yaşı da yirmi,
Bir oğul, çok olsa yaş yarımında.52
Kulun görmediğini talih görürmüş,
Geride ne olmuş, önde neler var.
Buhar nefesiyle göğs ötürürmüş53
Bizi ayırmaya ahdeden katar…
Havada donarken söze ihtiyaç
Babanın sözleri kırık kırıktır:
“Gözümün ışığı, gözlerini aç
Belki bu ayrılık son ayrılıktır!
Nedir iliğime işleyen soğuk:
İçime doğanın başa gelmesi…
İspata, izaha ihtiyacı yok,
Hazır delildir ‘ata’ kelimesi…
Gün geçer, ay geçer, yıl galaklanır54,
Zaman da kemirir ömrümü az az…
Gözümü yumarım bahtım bağlanır,
Açarım, açsam da bahtım açılmaz.
Ömrüme yoldaştır bir ‘ata’ adı,
Çocuk hafızamın kanı soğuktur…
Hatıra adına bir şey kalmadı
Bakıp ağlamaya resmi de yoktur…
…Aradan çıkmaya çalışır zaman,
Havada burgusu burulur karın…
Can candan ayrılır… Bu ayrılıktan
Dumanı başından çıkar katarın…
Elinde Yusuf’un kesik kendiri
Bir şey düşünürdü vaht ese, ese:55
Geri dönecekti yolların biri,
Biri gidecekti ‘gider gelmez’e. 56
Bakıp görmeyenin hoş o halına
Çekilmez dertleri çekerdi katar:
Gün çoktan inmişti dağlar dalına
Ay sevinirdi ki, gökte bulut var.
O katar giderdi dert çeke çeke
Yatan körpenin de rüyası kardı…
Açsaydı kör olası gözünü, belki
İçinde bir baba resmi kalırdı…
Menzil Başında
Kırkıncı yılların kademi ağır…
Yere çıngı düştü…
Bir dilim alev
Ayları, yılları böldü yarıya.
Savaş gül bitirmez,
Çiçek yetirmez,
Sınır çizgileri girdi araya.
Bir korku doğurdu hamile dünya,
Taptaze filizler yandı, büzüştü…
Sıraya sonuncu giren askerin
Boyu da dört parmak aşağı düştü.
Burdan güneş doğar, ordan ay batar,
İyi ki zamanın, vaktin sonu yok.
Böylece yarına yol alır katar.
Ne yazık, arada dört vagonu yok.
Fit verir…57
Zamanın sesi ucalır,
Gelecek seherler çıkar karşına.
Dört vagon katardan ayrılıp kalır,
Dört nesil yetişmez, menzil başına.
Körpe sinesini verip gabağa58
Arkadan hevesle gelen nesiller
Kalan vagonları çekip sabaha
Uzak geleceğe götürmek ister.
Nerdeyse akına koşulur akın59
Ve büyür siperde sıkılan yıllar.
Tutar nöbetini nice tezgâhın
Soğuk dipçiklerden yapışan eller…
Uyandı dört yıldır susan hevesler
Yeniden çağladı damarda kanlar.
Doldu beşiklere ilahi sesler,
Yazık, cephelerde kalan civanlar…
Kırklı, senelerin yaprak dökümü,
Hani aksakallar yetmiş yaşında?
Nineler oturup yol beklemezler,
Oğulu uşağı azizlemezler,60
Kocalar görünmez dokkaz61 başında…
Gam Yeme, Kaldıysa Son Ümit Yeri…
Başını katanda62 gurbet çağları,
Gidip son menzilde unutma ilki
Susuz çay olmaz ki, çay yatakları
Sevgisiz bir ömür, ömür değil ki?!
Vakit yüze çıkıp baht unutmasa
Seven sevdiğini unuta bilir?63
Seni bir kimsenin gözü tutmasa
Seni bu dünyada ne tuta bilir?
Gam yeme, kaldıysa son ümit yeri
Gurbete karını dökse de yanvar.64
Bilsen ki nerdeyse sevdiğin biri
Ve seni, nerdeyse gerçek seven var…
Gidersin, Meçhule Yol Alır Giden
Gidersin, meçhule yol alır giden,
Gurbet, bir açılmaz sırdan başlıyor.
Burnunun ucunu sızlatan vatan
Yâdından çıktığı yerden başlıyor.
Gidersen, vatanın kalır vatanda,
Yüreğin içinde köz vatan olur.
Derdine, çilene vatansın sen de,
Sana da gurbette, söz vatan olur.
Özü hiç, sözünü unutma, vatan,
Şimdilik gönlünün bir yerine yaz:
Onu senin gibi terk edip, atan,
Seni onun gibi seven bulunmaz…
Ne Güzel!
Vatan