S. Mukanov’un Botagöz romanı, 1916 yılındaki siyasi durumu tasvir eden tarihi eser olduğu için, yazar o dönemdeki siyasi meselelere kahramanların bakış açılarını diyaloglarda açıkça ifade etmektedir.
Bu arada tarihi devrim konusunda eserler kaleme alan, edebiyatta tarihi tipler oluşturan yazar A. Fadeev’in tarihi eserlerle ilgili taleplerini dikkate almak gerekiyor. O kendisinin ‘Paramparça’ kitabı hakkında bilgi vererek: “Devrim mücadelesinin ateşinde insanların değiştiğini göstermek, benim ilk ve en önemli amacım, düşüncem idi.” diye yazmıştır. Yazar düşüncesini bilim adamı M. Karatayev ‘Ustalığın Zirvesine’ adlı yapıtında: “Tarihi devrimcilik konusundaki eserler için hayatın gerçeklerini devrimin gelişmesi içinde alarak, göz önünde canlandırılabilecek şekilde edebi açıdan güzel tasvir edilmiş tipler düzeneğini oluşturmak, büyük realistin önemli bir şartıdır. O, bütün bir edebi eserin yapısını oluşturmak demektir.” [65, 99 s] diye, açıkça belirtmiştir.
Bir buçuk yılı aşkın süredir cephenin yanında çalışan adamların arasında hizmet eden Askar, orada meydana gelen uygunsuz durumları, ağır işlerle uğraşan adamların başına gelen zorlukları (ölüm, hastalık, açlık v.b.) kendi gözleriyle görerek, cepheyi yönetenlere itirazını bildirip halkının durumunu düşünen, ‘destekleyici’ halkın ağası Bazarhan’a gelir. Askerlerin durumunu üzülerek ilettiği anda, beklediği yanıtı alamaz.
…
“Adamların evi yok, giyecek giysileri yok, yiyecek yemekleri yok.”
“Savaşa gelen adam, düğüne gelmemiştir. Delikanlıların itiraz edip, olay çıkarttıkları doğru mu?” dedi Bazarhan yüzünü ekşiterek.
“Bilmiyorum.” dedi Askar.
“Niye bilmiyorsun?! Onların içinde olsan da bilmiyor musun?
“İçindedir, diye kim söyledi size?”
“Kim söyledi!..” dedi Bazarhan, dalga geçerek. “Kim söyleyecek, gelen haberler öyle.”
“Kimdendir o mektuplar?”
“Memleketin içini ala tay gibi karıştırıp gelmiştin.” dedi Bazarhan, Askar’a pis pis bakarak. “O yaptıklarını burada tekrarlamak mı istiyorsun? Ben de sana okumuş insandır diye inanmıştım. Bu kötü niyetini bilseydim…”
Bazarhan ne diyeceğini bilemeden susup kalmıştı.
“Durmayın, devam edin.” dedi Askar.
“Sen nasıl öldüğünü bile fark etmezsin!”
“Halkım için ölmeye hazırım ben.”
“Halk için…” dedi Bazarhan dudağını, ellerini oynatarak. “Halkı kötülerden korumuştun ya.”
“Senin nasıl koruyup kolladığın da bellidir” [60, 334 s]
…
İşte, gerçek tartışma diyaloğu, düello diyaloğu! Bu diyalog, ayrı ayrı bağımsız iki şahsın, halkın yüzü sayılabilecek delikanlıların kendi fikirlerini savunma mücadelesidir. Tartışma diyaloğu olduğu için, kahramanların konuşmalarında ima ve dolaylı olarak belirtme kalıpları yoktur. Söylenenler hem keskin hem de açıktır. Konuşma da düşünce de… Cephedeki askerler meselesi hakkında Askar ile Bazarhan Medelhanov’un zıt fikirleri yine çıkmaza girerek, kavgaya döner. Her iki muhalifin replikleri birbirlerine karşı olumsuz duygulara doludur.
Askar, odaya girmeden, sohbet başlamadan evvel Bazarhan çok neşesiz bir şekilde oturuyordu. Fakat Askar ile ilk defa karşılaştıklarından beri konuşmalarına bakarak, onun ‘Alaş Ordacıları’nı değil, sosyal demokratlığı seçtiğini fark edip onu sevmemişti. Fakat genç delikanlının peşine düşmüş, onu kontrol etmek için o ana kadar yaptıklarına tarafsız bakmaya çalışmıştı, ancak en sonunda Askar’ın onu ilgilendirmeyen siyasi meselelere karışmasına ve kendisine karşı gelmesine dayanamaz olmuştu. Ardından sabrı tükendi ve ağır konuşmaya mecbur kaldı.
Askar, Bazarhan’la alay etmek amacıyla “Durmayın!” diyerek, konuşmasını tamamlamasına izin verdi. Bazarhan sinirlenerek, “Sen nasıl öldüğünü bile fark etmezsin!” diye, Askar’ı korkutmak için değil, “Bu şekilde devam edersen, başını bir belaya sokarsın.” uyarısını yapmak için konuştu. Özellikle, Bazarhan’ın sözü ve mimikleri, içinde kopan fırtınaları, öfkesiyle kızgınlığını güzel bir şekilde tasvir etmektedir. Askar da “Benim davam, halkımın davasıdır.” diye, ‘Altı Alaş’ın ağabeyiyle’ tartışmaktan korkmamaktadır. Buna, farklı bakış açısını, değişik dünya görüşü sahiplerinin zıtlıklarını esas alan tartışma diyaloğudur demek mümkündür.
Askar ve Bazarhan, farklı amaçları olan, birbirine benzemeyen iki özel kişidir. Askar, halkı için yanıp tutuşan milliyetçi delikanlılardan biri olduğunu, cesurca yaptığı hal ve hareketleriyle ispatlamaktadır. Vatanperver Alaş Ordu’nun lideri Medelhanov Bazarhan, tarihin tekerlerini kendi çıkarları yönüne çevirebilme talepleri doğrultusunda, zaman ruhunun tepkisini canlandırmaktadır. Durumdan istifade edip Kazak halkına özerklik almak için mücadele eder. Fakat bütün bunlar, sıradan Kazak halkının geleceği için değildir. Altındaki niyet, eski zenginlerle egemen sınıfın özgür yaşantısını tekrar yaşatmaktır ve kendisi de sonunda han olmak için savaşmaktadır.
Alaş Ordu’nun yurttaşları hakkındaki düşüncelerimizi roman metnine dayanarak aktardığımızı hatırlatmak isteriz. Günümüzde onların aklandığı malumdur ve onlara karşı olan bakış açıları da değişmiştir. Ancak ne var ki, yazar S. Mukanov’un eseri, o zamanın ideolojisine uygun olarak çoktan kaleme alınmıştır bile. Bu sebeple bizler de, Alaş Orda yurttaşlarının portresini metinde olduğu şekliyle aktarmayı uygun buluyoruz.
Romandaki yönetici taraftarlarıyla halk temsilcileri arasında genellikle tartışma diyalogları meydana geliyorsa, bu iki grup, iki farklı görüş sahiplerinin, amaçları hiçbir zaman bir yerden çıkmayan kahramanlar arasındaki ilişkileri göstermektedir. Daha önce Kazak edebiyatında diyaloğun araştırılma konusuna değindiğimizde, E. Lizunova’nın Avezov sanatıyla ilgili araştırmalarından bahsetmiştik. Lizunova’nın bu çalışmasında Avezov’un ‘Abay Yolu’ roman epopesindeki tartışma diyaloğu, münakaşa diyaloğu, düello diyaloğu ve onların hangi kahramanlar arasında