2.4.1.4.3. Yöneticiler ve İşçiler
Öyküde, yöneticiler ve işçiler marksist düşünce sistemine uygun olarak işlenirler. Marksist toplum düzeninde yeni bir sınıfın doğması zaruriyettir. Toplumsal-ekonomik koşulları toplum her zaman kendisi yaratır. Yeni sınıf da, belirli bir dönemde egemen sınıf olacaktır. Bu temel yapıların üzerinde siyasal, dinsel ve kültürel yapılar olacaktır; kavgaları sırasında sınıflar özellikle de üretim araçlarını elinde tutan sınıflar kurmuştur.150 Bu kurulan yeni sınıf yani yönetici kesim olarak öyküde söz edilir.
Sovyet döneminde yaşayan Tölögön Kasımbekov, ideolojik köleleştirmeyi eserlerinde açıkça eleştirmiştir. Kahramanlarıyla Sovyet sisteminin zengin ettiği yönetici kesimi hedef almıştır. “İnsan Olmak İstiyorum” öyküsünün yönetici kesimini Berdike, Sadık, Orko ve Asılbek’in müdürü temsil eder. Bu karakterler öyküde karşı değerdedir. Berdike, Mıktı’nın babasıdır. Sözü geçen yönetici, Sovyet sisteminin zengin ettiği adil olmayan yöneticilerin temsilcisidir; “yaz Berdike, Omorov gibi iyi insanları kötüleyerek dedikodu çıkarıp, işten attırdı. İlçe başkanına rüşvet vererek kendisi Omorov’un yerine kendisi oturdu. İşte yükselmek için her şeyi yapıyor bencil. Hanımını her gün üç defa dövüyor. Şayır diye şerefsiz bir kadınla oynaşıyor. Bu pisliklerinden dolayı o şerefsiz kadını sekreter olarak işe yerleştirmiş. Bunların hepsini yaz” (H.İOİ.: 76). Yöneticiler çıkarları uğruna işçinin varlık alanını hiçe sayan anlayışla onları sömürürler. Marksist dünya görüşünün görüngüsü olan yukarıdaki cümlelerden Berdike’nin de gücü elinde bulunduran sömürü anlayışının savunucusu olduğu izlenimine ulaşılır. Diğer yönetici Sadık ise, öyküde aktif rol almaz sadece öykünün bir yerinde adı geçer.
Öyküde içinde bulunduğu toplumun değerlerine yabancılaşan Orko da kart karakter olarak zalim yönetici konumundadır. Bir diğer yönetici ise Asılbek’in öyküde ismi geçmeyen müdürüdür. Asılbek’in müdürü yönetici pozisyonunda az maaşla (hatta 3 aydır Asılbek’in maaşını ödemez) çok iş yaptırmak ister. Ancak Asılbek, sömürüldüğünü anlar anlamaz işten ayrılır; “zavallı yöneticiler, siz kendinden güçsüzlere emrederek işini yaptırırsınız, ama derecesi yükseklere gelince köle gibi hizmetinde bulunur, rüşvete karışır, böylece haramla gün geçirirsiniz. Yazık size!” (H.İOİ.: 85) Asılbek’in bu serzenişi devrin sömürgeci zihniyetinin bir sonucudur. Çürümüş kurumların yozlaşmış yöneticileri kendi çıkarları uğruna halkı kullanmaktan çekinmezler. Başkişinin içnde bulunduğu toplumun çürüyen yanını görür ve “dünyayı değiştirmeyi amaç edinme”151 anlayışına uygun biçimde davranır. Asılbek, okuyarak mühendis olmak ister. Bu isteğinin müdürü tarafından alaya alınması onu daha da hırslandırır. Amacı okumak, adil, dürüst, çalışkan bir birey olmaktır.
Öyküde yöneticilerin görüntüsü bu şekilde iken, işçiler daha samimi bir tavırda anlatılır. İşçiler; Munduzov Çangıl (Asılbek’in babası), Bürgö, Mambet, Bazıl, Kenebay’dır. Bu işçilerden Munduzov Çangıl, Asılbek’in babası olarak oğlunun bir işe girmesi için elinden geleni yapar. Dalkavukluğa kadar varan yaklaşımıyla yöneticilere her türlü iltifatta ikramda bulunur; ancak bir netice alamaz ve sonunda yöneticileri, oğluna yazdırdığı mektupla şikâyet eder; “yaz dedi, Kırgızistan’ın birinci bakanına yaz!” (H.İOİ.: 65) Diğer karakterlerden, Mambet amca olarak geçen karakter ise, başkişinin gözünde erdemli, çalışkan, dürüst özellikleriyle görülür; “Mambet amcanın, otlardan başka kimseyi zararı dokunmaz. Hayvanlarına bakar, kışın da köyden uzakta geçirir hayatını. Yazın yaylada, sonbaharda da köylülerden uzakta kalır. Seçimler döneminde ya da Kolhoz işe çağırdığında, köye gelmezse hiç oralarda bulunmaz. Bugüne kadar kolhozun bir sakat oğlağını bile kesmemiş.” (H.İOİ.: 73) Mambet, rejimin ideal insan tipinin görüngüsüdür. Gerek çalışkanlığı, gerek kolhozun işlerini dürüstçe yapması onun bu yönünü gösterir.
Üzerinde durulması gereken bir diğer karakter ise, başkişinin değişiminde etkili olan Bazıl’dır. O, “birey olarak Asılbek’in gelişmesinde önemli bir etkendir.”152 Kopuzuyla bütünleşen Bazıl, Kırgız kültüründe önemli yeri olan bu aleti etkileyici bir şekilde çalmasıyla başkişi Asılbek’in ruhsal dünyasını tamir eder; “Bazıl, derin düşünerek benim önce hiç duymadığım bir müziği çalmaya başladı. Kopuz sesi yoldan geçen herkesi istemese de durdurur, hayaller âlemine götürür. Şarkısına göre bu müzik üzgün bir olaydan bahsediyor, kemikleri sızlatan acı günleri anlatıyordu.” (H.İOİ.: 77) Bazıl’ın zamansal boyutta geriye giderek çaldığı acıklı ezgi Asılbek’i derinden etkiler. Müzik, onun dönüşümünde ve kendini ruhsal olarak dingin hissetmesinden önemli bir unsurdur.
Bazıl öyküde, yüce birey arketipini temsil eder. Bacakları olmamasına rağmen hayattan kopmayan, neşe dolu bir olarak ailesine bağlı, çalışkan ve dürüst bir adam olan Bazıl’ın anlattığı hikâyelerle, değerlere olan bağlılığı onun bilge bir kişi olarak başkişinin erginlenmesinde rol oynamasına da yol açar. Kırgız kültüründe önemli bir yeri olan kopuz ile özdeşleşen Bazıl karakteri, Kasımbekov’un romanlarında yer verdiği Kırgız halk sanatçısı Toktogul ile aynı görevle kullanılır. Bilincin uyanmasında, bireyin kendilik değerlerini keşfetmesinde, özüne dönmesinde ve köklerini hatırlamasında sanatçılar ve aydınlar önemli yol göstericilerdir. Bazıl da bu yönüyle başkişinin dolaımlayıcısı konumundadır.
2.4.1.4.4. Aydınlar
Öyküde yol gösterici özne rolüyle ele alınan aydın tipinin kavramsal kökeni şu şekilde açımlanabilir; eski dilde “münevver”, batı dillerinde “entelektüel” sözcükleriyle adlandırılan “aydın” kavramı sözlükte, “kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver”153 biçiminde tanımlanıyor. Aydınlanma anlamına gelen münevver sözcüğünün, aydının toplumdaki rolü ve önemini ortaya koyması bakımından daha kapsayıcı olduğu düşünülebilir. Çünkü aydın insan, bulunduğu toplumu, hatta dünyayı olumlu olduğuna inandığı yönde değiştirmek isteyen ve buna çaba harcayan kimsedir. Bilimin yol göstericiliğiyle sorgulayan, araştıran yönüyle insanların bağımsız ve özgür düşüncelerine saygı duyan bir birey olarak, toplumun düşünsel zeminin kurucu işleviyle etrafını aydınlatır. Mumun yaydığı ışık gibi, edindiği kültürel birikimi insanlık yararına kullanan aydın insan, “çok okumuş, bilgili; gerçeklere akıl yolu ile gidilebileceğine inanan; insanın sömürülmekten, mutsuz ve yoksul yaşamaktan kurtarılması için çaba gösteren, insanlar arasındaki düşmanlıkları yıkıp karşılıklı sevgi duygularını oluşturmaya çalışan kişi”154 olarak toplumsal gelişmeye/ilerlemeye katkı sağlar.
Aydınlar, bir toplumun dinamikleridir. Onların yol göstericiliği ile yolunu