Sonraki görüşmemizde “İran’da casuslarımız yok mu, onlar bu işlere yaramıyor mu?” sorusuyla kafamı karıştırıp onun daha üç saatlik konuşmasını dinlemek zorunda kaldım. Sohbetini böyle bitirdi:
– Çağdaş dönemde bütün dünyada keşif işleri diplomatik perde arkasında yapılır. Büyükelçilikte güvenlik için birkaç görevli olur. Onlar sadece yerel makamlar tarafından değil, aynı zamanda bu ülkelerde akredite edilmiş diplomatik birlikler tarafından da tanınırlar. Bu nedenle de her görevi yerine getirmezler.
Bu konuşmadan sonra bir daha anladım ki Nikolay Borisov’un tekraren elçilikle temasımın az olması konusunda verdiği talimat boşuna değil. En zor anda ise sığınacak yerim elçilik olacaktır. Vaziyet suç boyutuna varırsa beni alıp gerekli adrese bırakacakları konusunda uyarıldım.
…İran’daki süreçler ülkeyi inkılaba götürüyordu. Tahran gezimle ilgili aldığım talimatlar bundan kaynaklanıyordu. Tahran’da İran Radyo ve Televizyonu’nun birinci kanalında muhbir olarak çalışacaktım. Benden nüfuzlu Ayetullahlar da dahil olmak üzere ülkedeki önde gelen siyasi şahsiyetlerle yapılan röportajların ham41 görüntülerini almam istendi. Ülke siyasetine etki etme imkânına sahip olan on yedi insanın listesi verilmişti. Bu isimleri iki üç defa okuyup ezberledim. Adları yazılı olarak yanımda götüremezdim. Yola çıkmama bir hafta vardı. Siyasi talimatları Nikolay Borisov adlı milis42 generalinden alıyordum. Bana söylediği adının, soyadının, rütbesinin ve fonksiyonunun doğru olup olmadığını hiçbir zaman bilemedim. Eğitimlerden sonra ilişkimiz tamamıyla kesildi. Onu hiçbir zaman üniforma ile görmedim. Rütbesini ilk tanıştığımızda kendini takdim ederken söylemişti. Görüşmemizin sonunda her seferinde başını hareket ettirerek ve buruşuk dudaklarını biraz büzerek tüm hazırlıklardan memnun olduğunu gösteriyordu. Görevler hakkında sohbetimiz bittiğinde “Sizinle özel konuşmam gerekiyor.” deyince bunu bekliyormuş gibi yüzüne biraz da hoş bir tebessüm katarak arkasından gitmemi işaret etti. Binanın teras katına çıktık. Aynı gemilerin makine kısımlarının yapımında kullanılan ensiz bir merdivenle hayli basamak çıktık. Basamakları saymak ancak burada aldığım eğitimlerin zihnimde oluşturduğu histen ileri geliyordu. Basamakların sonunda yalnız elektrik lambaları ile ışıklandırılan dar bir koridora çıkıp hayli yürüdük. Geniş bir güvenlik kapısının karşısında durmamızla onun içeriden açılması bir oldu. Geniş salon, kapıdan girdiğinde sağ tarafta kanepe, koltuk, dergi masası; sol tarafta ise geniş ve uzun toplantı masası yerleştirilmişti. Salondan dört kapı görünüyordu. Bana göre onlar ofislere açılan kapılardı. Masanın etrafındaki sandalyelerin büyüklüğünden ve pahalı olmasından bu odanın önemli insanların gizli görüşmeleri için olduğunu anladım.
Nikolay Borisov bana oturmak için yer gösterip, duvara dayanan baş taraftaki koltukta oturdu. Onun sağ tarafında sürahi ve bardaklar vardı. Bardaklara su doldurup birini bana uzattı:
– Yoksa konyak ya da votka mı tercih edersiniz?
Farkında olmadan Doğu gelenekleriyle sağ elimi göğsüme koyup teşekkür ettim ve uzatmayı yersiz bularak direk konuya girdim.
– Nikolay Vladimiroviç43, ben Tahran’da bir yıldan fazla kalmak istemiyorum.
O, kesinlikle şaşırmadı. Aksine bakışlarını benden çekmeyerek daha ne sorum olduğunu bilmek istediğini işaret ettiğinde “Bu kadar!” dedim.
Nikolay Borisov:
– Sizi, Tahran’a asker olarak değil, sadece güvenilir bir komünist olarak gönderiyoruz. Sadece yoldaş Mihayıl Suslov’u ilgilendiren görevlerle meşgul olacaksınız. Aslında dediğiniz bir yıl o kadar da kısa bir zaman değil. Bu sürede orada bizi ilgilendiren sosyo-politik süreçlerin bu zamana kadar tamamlanacağını varsayıyoruz. Yani gelecekteki siyasi yapı ve hükümetin sorunu çözülecek. Sovyet hükümeti Tahran’da yönetilen siyasi hakimiyetin bize karşı olan güçlerin eline geçmesine fırsat vermeyecek. Hakimiyetin bize düşman olan kuvvetlerin eline geçmesine hiçbir şekilde razı olamayız. Tacikistan devlet televizyonunun huzurunda yerli halkı için Farsça programlar hazırlamayı istiyoruz. Sizi ve üç kişiyi daha Kültür Bakanlığının vasıtası ile başkent Tahran’da resmî olarak Farsçanın inceliklerini ve bu ülkenin yayın işlerini öğrenmeye gönderdik. Karşılığında o taraf da aynı sayıda uzmanını Rusçayı öğrenmek için Moskova’ya gönderir. Anladınız mı?
Aslında anlamayacak bir şey kalmamıştı. General yeni bir casusluk şeklinden o kadar inançla bahsediyordu ki sanki karşısında bu sırları bilen bir Sovyet vatandaşı ile değil, diğer taraftan resmi bir yetkiliyle diplomatik bir dilde konuşuyor gibiydi.
General “Şah rejimi tam olarak ABD’nin etkisi altında. Yani bizim için bundan daha kötü bir güç iktidarda olabilir mi?” soruma cevap vermek için acele etmedi. Sanki konsantre olmak için zamanı varmış gibi görünüyordu. Öncelikle yerine yerleşti. Sonra boğazını temizledi. Ardından bir yudum su içti. Boğazından geçen su kuyuya atılan taş gibi öyle ses çıkardı ki sanki bunu ağzından çıkabilecek gereksiz bir sözü midesinde yok etmek için yapıyordu.
– Evet, olabilir. Biz Pehleviler hakimiyetinin sonunun geldiğini düşünüyoruz. Bundan sonra hiçbir güç hakimiyeti koruyup ömrünü uzatamaz. Bu ülkede oluşacak kaosun devamlı olması bizim için en kötü durumdur. Kabul edemeyeceğimiz ikinci şey şudur ki Sünni radikaller de dahil olmak üzere Arap ülkelerinde yetiştirilen “İslam-i Cihad” odaklı örgütlerin siyasi iktidarı ele geçirmemeleri gerektiğidir.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.