Üç budaklı bir ardıcım
İmrenirim uçan kuşa
Maviliği sevmek suçum
Toroslar’ın tepesinde
Yeni yetme bir ardıcım
Ben yanarsam orman yanar
Çamlıbel’e sığmaz acım
Toroslar’ın tepesinde
Eli bağlı bir ardıcım
Tepemden turnalar geçer
Katılmaya yetmez gücüm
Toroslar’ın tepesinde
Dalı kırık bir ardıcım
Gönülsüz kızlar gibiyim
Beni kınamayın bacım
GECEYE ÖVGÜ
Alev Erkilet’e
Gece ılık süt denizi
Gönül bir ipek yelkenli
Bir limana çeker bizi
Itırlı ve yâsemenli
Kurtlar çekilir kuytuya
Bir olur dağ ile dere
Bir mağaradan çıkar rüya
Dağılır bütün evlere
Samanyolunda çocuklar
Düşer bir ceylan izine
Yüzünü mehtapla yıkar
Bulanır altın tozuna
Gece gönlüm çocukça hür
Gündüz bir topal karınca
Uçma sırası bendedir
Kuşlar uykuya varınca
Her yeni gün bir hediye
Müjdeler verir her seher
Kınamayın esmer diye
Güneş doğurur geceler
Çıplak ayağıyla yürür
Usul usul dilber gece
Saçları dünyayı bürür
Sırtında atlas ferâce
Anlarsa anneler anlar
Gecenin tatlı dilinden
Açılsın büyük kapılar
Gelen var Kenan Eli’nden
Geceyle başlıyor vuzuh
Belli ki göz değil gören
Gece nefes alıyor ruh
Şükür geceyi gönderen
TÜRKÜLER
Bayram Bilge Tokel’e
Bu türküyü
Bir Yörük gelin doğurdu
Dağ doruklarında
Ve süt verdi ona gül sinesinden
Ses kattı turna sesinden
Bulutlara beledi
Söyleyen gür söylesin
Edep erkân öğretti sonra
Hazin ninniler söyledi geceleri
Dağ dağ dolaştı bu ses
Bu içli seda
Gâh merhaba oldu
Gâh elvedâ
Besledi büyüttü
Asker eyledi
Yiğitler hür söylesin
Bu türkü Yemenlidir,
Gözyaşı kurumamış
Adaklı kızın âhı
Bu türkü Sarıkamış
Ah bu nasıl kamış
Kana susamış
Bölük, tabur söylesin
Bu türkü Seddülbahir
Bu türkü Çanakkale
Bu türkü dinmez sızı
Bu türkü bir velvele
Bu yurdun oğlu kızı
Göğsünü gere gere
Gümbür gümbür söylesin
Bütün gözler kara bu türkülerde
Bütün güzeller ceylan
Yel vurur kum savrulur
Müstezatlarla artar gam
Gözü yaşlı âşıklar
Biraz mahmur söylesin
Gidersek gelen söylesin
Ağlayan gülen söylesin
Kadrini bilen söylesin
Türküler öksüz kalmasın
DENIZ KIZLARININ TÜRKÜSÜ
Denizin dibinde üç kız oturur
A canım, üç kız oturur
Evleri mercan
İnci yerler sabah akşam,
Yosun giyerler
Rüzgâra karışır türküleri
Denizin dibinde üç kız oturur
A leylim, üç kız oturur
Gözleri şehlâ,
Elleri saydam
Narin gölgeleri sulara vurur
Dalgalar onların saç örgüleri
Denizin dibinde üç kız oturur
Civanım, üç kız oturur
Dişleri inci,
Gözleri umman
Sahile çıkarlar her gece üryan
Saçlarını tarar su perileri
Şehzadem kumsalda bir yüzük bulur
Bi’danem, bir yüzük bulur
İçlerinden küçüğüne vurulur
Başlar serencam
Denizle konuşur o günden beri
Dolaşır elinde bir gümüş şamdan
Sevdalım, bir gümüş şamdan
Şimdi onun adı deniz feneri
AHVÂL-I EYLÜL
Bir Servet-i Fünûn romanından
Dışarı fırlayan
Saz benizli bir kızdır Eylül
Tahtaları kararmış
Çatısında baykuşlar öten
Lebideryâ bir yalıdan
Çıkar her akşam
Vîrân bahçelerde bir şeyler arar
Narin, müteverrim
Ve nâtüvân bir kızdır
Levnî’nin minyatürlerinden
Dışarı fırlayan
Elif endâm bir kızdır Eylül
Elinde bir karanfil
Dudağı