Leylek
Gül
İslâm’ın fecridir
Terütâze,
Kucak kucak,
Her seher doğacak
Gül
Bülbül
Şadırvan sesi
Selimiye’de, Süleymâniye’de
Kur’an nağmesi
Tatlı bir elhan
Hâfız ya da mevlithan
Bülbül.
SITEM
Türkümü unutturdun
Beni böyle eve köye koymazlar
Candan tutkulara adanmış türkümü
Kim bilirdi benim kadar kuşları
Öbek öbek fal taşımdı yıldızlar
Adsız kaldı yüzlerce ot, böcek
Türkümü unutturdun!..
Orak tutmak, at oynatmak nerede
Bir şeyler koydun, bir şeyler aldın
Kapımızda köpeğimiz tanımaz
Koşturamam kuzuları ardımdan
Dillerince anlaşamam
Yaban oldum artık eve obaya
Türkümü unutturdun!..
BAHAR KARŞILAMASI
Şaştım kaldım,
Bu sabah,
Gelmez sanılan yaz gelmiş,
Bir kuş tüyü düşer gibi
Nisan düştü bahçeye!
Bahçe bir çerçi bohçası
Göz mü dayanır
Hevenk hevenk renk
Kırlarda bir hengâme
Uyanmış kara toprak
Ben artık uyuyamam
Her dal,
Tomur tomur tomurcuk
Her çiçek bir kahkaha
Uçuşan tozlarda döl bereketi
Etrafta bir telaş, bir telaş
Fidanlarda genç kız acelesi var
“Nisan hamfendi bir ay,”
Değmeye gelmez
Ağlar
ÖĞLEYIN KÖY
Eşekte ayağı sallanıyordu
Bir türkü dilinde ballanıyordu
Ahmet Ede’nin
Bozkırda her yan yanıyordu
Eşekte ayağı sallanıyordu.
Bir çocuk gölgesin kovalıyordu
Az kaldı yakalıyordu
Çocuk bu
Toprakta ayağı yanıyordu
Bir çocuk gölgesin kovalıyordu
Azık geç kaldı azık
Tarlada babası kıvranıyordu
Çocuk oyuna daldı
Babası döver yazık
Azık geç kaldı azık
Öteden kocası tanıyordu
Emine’nin şalı allanıyordu
Yel gibi buğday içinde
Bayrakça dalgalanıyordu
Öteden kocası tanıyordu
Bir karış dışarıda köpeğin dili
Fıs demez poyraz yeli
Tavuklar baygın
Yer gevrek ekmek gibi
Bir karış dışarıda köpeğin dili
Bir öküz sinekten huylanıyordu
Kağnı bir yana ağıyordu
Ödü koptu Durdu Dayı’nın
Sırtlayıp dayanıyordu
Bir öküz sinekten huylanıyordu
Irgatın burnu kanıyordu
Köy kan-ter içinde
Öyle ki denemez defter içinde
Bozkırda her yan yanıyordu
Irgatın burnu kanıyordu.
MASAL ÇAĞI
Şu mavi dumanlı koyda
Bir küçük köy uyukluyor
Şu gümüş hâreli çayda
Bizim kızlar kilim yuyor
Geliyor tokaç sesleri
Yansıtır yamaç sesleri
Suyun aynasında tarar
Kızlar üç kulaç saçları
Yüzünüz şavkır sulara
Kalaylı bakraç yüzünüz
Oturun dinlenin biraz
Yok mu yazınız güzünüz
Öte geçeye geçmeyin
Çay bulanık su içmeyin
Güzellikten baç alırlar
Gül yüzünüzü açmayın
Şarıl şarıl çimdiğim çay
Çiğdem topladığım yayla
Artık rüyama girmeyin
Etmeyin etmeyin böyle
Aynı kaptan yenen yemek
Bin dudağın değdiği tas
Ah köyüm baba ocağım
Suyun Zemzem, taşın elmas
Dağlar ak saçlı bir dede
Doruklar pâre pâre kar
Tarlalar kırda seccâde
Kekik kokulu tarlalar
Gözümde tüter bacalar
Medet analar bacılar
Gençler; beni tanımaz
Duydum ki ölmüş kocalar
Zeynep, Elif, Suna, Gülçin,
Fistanınız biçim biçim
Bir gün imeceye gelin
Bu derdi tüketmek için
Beni unutmayın sakın
Seven demez uzak yakın
Yitirdim köyün yolunu
Yamaçlara ateş yakın
Hiç sormayın nerde kaldım
Her yıl bir diyarda kaldım
Bir ifrit ağına düştüm
Bir kuş gibi darda kaldım
Yıkacağım evi barkı
Sıkıyor beni dört duvar
Niye söylediğim şarkı
Ulaşmıyor