1985 yıllarındaki Bulgarlaştırma kampanyasına önce tepki gösterdi daha sonra kampanyanın ateşli destekçisi oldu. Soydaşları tarafından dışlandı ve yalnızlığa itildi. 1989 yılındaki Demokratik Devrimden sonra gerçekleri değerlendirme imkanı buldu. Daha sonra pişmanlık şiirleri yazdı. Halen Sofya’da oturuyor. Sofya Radyosunun dış yayınlar servisinde Türkçe spikerliği yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusça biliyor.
Duru bir Türkçe ile lirik ve siyasi şiirler yazmaktadır. Şiirlerinde Rodop insanının doğa sevgisini ve yaşam mücadelesini isyankar bir ruhla dile getirmektedir. Şiirlerinden örnekler Bulgar’caya, Rusça’ya ve Kafkas dillerine tercüme edilmiştir.
Naci Ferhat Mestan’ nın Bulgarca yazdığı, yayınlanmış üç şiir kitabı daha vardır.
Eserleri:
“Dağlı ve Deniz”, Şiirler, Sofya, 1965
“Silk Yakandan Ölümü”, Şiirler, Sofya, 1995
“Dip Not”, Şiirler, Sofya 1999
“Umut Yarına Tuzak”, Şiirler, Sofya, 2009
BIRKAÇ TEL 6
Bir kaç tel ver saçından
Uğur getirirmiş saç
hem de bir tarafa yaz
vereceğim teller kaç.
Çeviririm hepsini
fırsat bulur gelirsem
veya yıllardan sonra
çıkar gelirsen bir gün
saçlarını bulursun
şiirime örülmüş
sen gelmeden keserse
yolumu ölüm.
BAHAR 7
Çoğu zaman böyle gelir
Bizim tarafa bahar
Sormadan söylemeden
Gelir birdenbire.
Gelir anlayamazsın
Çıtır, çıtır dallarla
Yeşillerle allarla
Gelir salına, salına
Yerinde duramazsın
Çocuklar sezer önce
Baharın geldiğini
Salınır uçurmalar
Asılır bulutlara.
Müjde çiçekleri
Mini, mini ellerde
Açılır bütün kapılar
Açılır umutlara.
Gelinlik kızların
Renklenir rüyaları
Şimşek, şimşek olur
Kirpik altında gözler.
Çiçekler ışık ister
Yaprak güneşe vurgun
Kısalır geçeler
Uzar gündüzler …
Toprağın tavını düşünür dedem
Yanar içinde bir şeyler
Okşarken sakalının
Işık tellerini......
Günü dolmuş göç bekleyen köylünün
Kanar içinde bir şeyler
Titrer elleri
Dalına konmuşum, çiçeğe vurulmuşum
Çiçekleri sevmeyen arı olmaz.
Ah ne iyi ah ne güzel
Yuvasında bir kuşum
Yuvasız kuşların
Baharı olmaz.
GEÇ ANLADIM 8
Gözlerimi açtıkça perdeye varıyorum
Kapadıkça bu günüme yerleştim adım, adım.
Ne zamansa yoluma çıkacak olan kadın
Sokmuş bir çıkmaza beni.
Bırakmış geç analdım.
Bu acayip mezarlıkta bir şeyler arıyordum
Benliğimi çiğneyerek yıllarca adım, adım.
Geniş, yeni açılan kapıların ardından
Bana uzanan eller
Tırnakmış, geç anladım.
Düşüncemi dondurdular, yırtık sesimi sordum
Yanıtlayan dudaklar sırıttı adım, adım.
Çizdikleri yolların en yapıcı niyeti
Hırçın ayaklarımı
Kırmakmış, geç anladım.
Elde sıfır, akılda bir, hırpalanmış ve yorgun
Geldim kapınıza, yürüdüm adım, adım.
Yapacağım bir tek iş bildiğim gerçekleri
Sağırların kulaklarına
Haykırmakmış, geç anladım.
HEP CANIMI ALDILAR 9
S. B. Öz’ e
Taşıdım tırıl, tırıl
Taşıdım sevgiyi
Kirpiklerimin ucunda.
Savundum gözlerimin içinde
savundum iyilikleri.
Çalınırken, davullar çalınırken
acı çığlıklar işitilmesin diye
onlar hep tokmak oldu
Beni hep yıldırdılar beni…
Gene de buradayım işte
Akıl edip hiç saymadım
kaç kere öldüğümü.
Bilmiyorum zengin dostlar
hangi kapıyı çaldılar
nerelerde kaldılar?
Ben çok para görmedim ki cebimde
yolumu kesen hırsızlar
hep canımı aldılar.
GÜL BEYAZ ŞIIR OKURKEN 10
Bahar yelleri esiyor şeftali dallarında
Akasyalar çiçek açıyor durup dururken
Sevgiler kervan, kervan
bizim dağ yollarında
Gülbeyaz şiir okurken.
Gülbeyaz şiir okurken
Sesler geliyor kulağıma yılların arkasından
Daha iyi anlıyorum
Değerini