Turan İyilikten Yanadır. Ekrem Barak Arıkoğlu. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Ekrem Barak Arıkoğlu
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6981-63-8
Скачать книгу
folklor, gelenekler ve dil, sayısız örnek verilebilir. Dolayısıyla;

      Turan’ın bir ili var

      Ve yalnız bir dili var

      Başka dil var diyenin

      Başka bir emeli var!

      TURAN’IN DOSTU DÜŞMANI

      Turan’ın en büyük düşmanı Türk boylarının birbirleriyle olan hüsumetleri, çatışmalarıdır. Bu tarih boyunca böyle olmuştur. Boyların her birinin ayrı ayrı devlet kurma, dünya gücü olma hevesi, kardeşlerin birlikten güç doğar felsefesini unutarak birbirleriyle mücadelesi onların düşman milletlere esir düşmelerine sebep olmuştur, olmaktadır. Esir düşülen bu düşman beş yüz yıl öncesine kadar sadece Çin idi. Son beş yüz yıldır Çin ve Rusya’dır. Türkleri ve Türk yurtlarını esir alan başka millet yoktur. Hükmettiğimiz diğer Turan yurtlarını kendi gücümüzün azalmasıyla, iç karışıklıklarımızla, kardeşin kardeşe olan düşmanlığıyla, kırıp yok etmesiyle kaybettik. Bundan sonra da Turan’ın en büyük düşmanı kardeş kavgası olacaktır. Turan hedefinin en çetin yolu, en zor yanı kardeşler arasında barışın, nizamın, birlikten güç doğar felsefesinin gerçekleştirilmesidir. Bunun iki yolu olabilir. Birincisi özellikle Türkiye’den çok güçlü bir liderin çıkması ve Turan ülküsüne baş koymasıdır. 20. asırda Türkler iki büyük lider çıkardı. Atatürk, Batı’dan atılmak istenen Türklüğü küllerinden alevlendirerek ancak Anadolu’yu kurtarabildi. Nazarbayev, esaretten kurtulan ülkesini iyi yöneterek yurttaşlarına Tarih-Kazaklık-Türklük-Turan fikrini aşılayabildi. İkisinin ortak yanı kurucu lider oluşlarıydı. 21. yüzyılda Turan fikrini hayata geçirecek yeni bir lider çıkar mı? Neden olmasın. Çok sık olmamakla birlikte ihtiyaç halinde lider çıkarabiliyoruz. Turan için ikinci bir yol ise zaman içerisinde Turan devletlerinin gelişen ilişkileri ile birlikte kurulacak “Turan Birliği Keneşi”, “Turan Meclisi” gibi herkesin ortak iradesine inandığı bir kurum aracılığı ile ilişkilerin yoğunlaştırılmasıdır. Ticari ilişkilerin çok gelişmesi diğer ilişkilerin de yoğunlaşmasını tetikleyecektir. Böyle bir birlik, aralarında sıkıntı olan boyların sıkıntılarını gidermek için başka boy ve devletlerin de çözüme katkı sunmasıyla Turan’ı güçlendirebilir.

      Turan Birliği, kendisini yok etmek isteyen, birliği bozmak isteyen her dış devleti düşman kabul eder. Birliğin yanında yer alanlar, iyi ilişkiler kuranlar dosttur.

      Türkler son üç bin yılın iki bin yılında Çin ile kurdukları ilişkilerde, özellikle Çin içlerine girdiklerinde, kimliklerini kaybedip asimile olmuşlardır. Buna karşılık tarihte Türklerin asimile ettiği herhangi bir millet yoktur. Bu yüzden dünyayı biz idare etmeliyiz. Türkler Müslüman olana kadar, Çin nüfusunun yoğun olduğu bölgelere giren Türkler kimliklerini kaybedip yok oluyorlardı. Müslüman olduktan sonra Çinlileşme, asimile olma bitmiştir. Son üç asırda Çin doğal sınırlarından taşarak Türkistan’ın bir bölümünü işgal etmiştir. 1949 yılından beri Turan’ın yaklaşık beşte birini oluşturan Doğu Türkistan Çin’in işgali altındadır. Turan’ın ilk siyasi hedefi Doğu Türkistan’ın Çin’in esareti altından kurtarılmasıdır. Çin, 1949’dan sonra Doğu Türkistan’ı işgal etmekle kalmamış, o bölgeyi Türk yurdu olmaktan çıkarmak için yoğun demografik (nüfus göçü) hareketlerde de bulunmuştur. Bununla da yetinmeyip son on yılda Uygurları toplama kamplarındaki faşist uygulamalarla soykırıma tabii tutmaktadır. Aynı şekilde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan gibi diğer Turan devletlerine yoğun Çinli göçü devam etmektedir. Buradan amaç nüfus olarak Çin sınırlarının dışına taşarak Türkistan coğrafyasını işgal edip temelli yurt edinmektir. Turan için gelecekte olabilecek en büyük tehlike budur. Bu yüzden bütün Turan coğrafyası Çin’e karşı dikkatli olmalı, yalan sözüne yeşil dolarına kanmamalıdır. Kanarsanız yaklaştırır ve yok eder. Son zamanlarda değiştirdiği taktikle siz gitmeseniz de kendisi gelmekte yerinizde sizi yok etmektedir. Doğu Türkistan’da bunu yapıyor. Türk titreyip kendine gelmezse Ulu Türkistan’da aynısını yapacak.

      16. yüzyıldan günümüze Turan coğrafyasının büyük çoğunluğu Rusya’nın işgali altında kalmıştır. Bu işgal Sovyetler Birliğinin çöküşüyle nispeten azalsa da günümüzde Türk coğrafyasının büyük çoğunluğu hâlâ Rusya Federasyonu içerisinde bulunmaktadır. Tarihî Turan kültür değerlerinin bulunduğu coğrafya Rusya idaresindedir. Turan’ın en eski köklerini barındıran Sibirya Turan toplulukları Rusya’nın işgali altındadır. Turan hedefinin tam anlamıyla gerçekleşmesi bütün Türk soylu ve Türk kültür değerlerini yaşatan millet ve topluluklarının birliğidir. Bu unsurlardan herhangi bir esaret altında ise Turan tam gerçekleşmiş sayılmaz. Rusya’nın nüfusunda görülen azalma, Turanlıların çoğalması 21. asırda bu yurtların asli sahiplerine dönüşünü kolaylaştıracaktır. Turan yurtları şu anda Rusya ile çatışmak yerine kendi kültürlerine, özlerine dönme çabalarını yoğunlaştırmalı, öncelikle kültür emperyalizminden kurtulmalıdır.

      Günümüzde Ermeniler dünyanın her yerinde Türklere düşmanlık etseler de yüzyıllarca Türklerin idaresinde barış içinde yaşamışlar, “millet-i sadıka” olmuşlardır. Fransızların, İngilizlerin, Rusların kışkırtmasıyla Türk’e ihanet etmişler, katliamlar yapmışlar ve bunun karşılığı olarak acı çekmişlerdir. Günümüzde Hocalı’da soykırım yapıp Azerbaycan topraklarını işgal etmişlerdir. Gelecekte mutlu bir hayat sürmeleri bu işgallerden vazgeçip Türklerle iyi geçinmeleriyle mümkün olacaktır. Bu işgallerinden vazgeçip Turan coğrafyasına bağlılıklarını bildirmeleri Ermenilerin yeniden Türklerin idaresinde barış içinde inançlarını ve kültürlerini yaşamalarını sağlar. Dünya üzerinde, düşman olduğumuz şu anda bile en mutlu Ermeniler İstanbul’da yaşamaktadır, dışarıdakiler de yaşamak istemektedir.

      300 milyonluk Turan coğrafyası 10 milyon nüfuslu Yunan-Rum milletini muhatap kabul etmez. Turan coğrafyasında Yunanlılar-Rumlar da barış içinde yaşarlar. Türk gölü Akdeniz’de Rumların da mutlu bir şekilde yaşayacakları zenginlikler vardır. Türklere düşmanlık beslemeleri ancak mutsuz olmalarına yol açar, Türk’e düşman olan abad olmaz.

      15. asırda Engizisyondan Musevileri Türkler kurtarmıştır. 80 yıl önce Hitlerin soykırımından kaçan Museviler Türkiye’ye sığınmıştır. Tarih boyunca Musevilerin en azılı düşmanı Hristiyanlar olmuştur. Hristiyanlar Musevilere soykırım uygulamıştır. Biz Türkler hiçbir zaman Musevilerle düşman olmadık. Turan coğrafyasında yaşayan Museviler iyi vatandaş olmuşlar ve ülkelerine iyi hizmet etmişlerdir. Dünya üzerinde ciddi bir beyin güçleri olan Musevilerle düşman olmak bize de onlara da bir kazanç sağlamaz. Dostluğumuz karşılıklı çıkarlarımızın korunması açısından önemlidir. Kudüs’te her inançtan insanlar barış içinde, kardeşçe yaşamalıdır. Türkler, yeryüzündeki her zulme kartşı çıktığı gibi, İsraillilerin Filistinlilere uyguladıkları zulme de hoş görüyle bakamaz. Kudüs’te, Filistin’de hiç kimseye zulmedilmemelidir. Filistin topraklarını İngilizlerle bir olan Araplar bizimle savaşarak bizden almışlar, orada bir İsrail devletinin kurulmasına yol açmışlardır.

      İran’la sınırlarımız asırlar öncesinde çizilmesine karşılık esasen bu sınırlar bir ırk sınırı değil daha çok “mezhep” sınırı olmuştur. İran, 1928 yılına kadar Türkler tarafından –Kaçar Hanedanlığı- yönetiliyordu. Amerika, İsrail’in güvenliği ve dünyanın bir numaralı gücü olduğunu göstermek için İran’a ambargolar uygulamakta, bizi ve bütün dünyayı da buna zorlamaktadır. Biz İran’da nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan kardeşlerimizin daha özgür bir ortamda kendi kendilerini yönetme haklarını savunmalıyız. Gelecekte Amerika’nın Türkiye ve İran’ı karşı karşıya getirme