Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008)
S. DİLEK YALÇIN ÇELİK
1988’de Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olmuş, 1989 yılında Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne asistan olarak girmiştir. Prof. Dr. Bilge Ercilasun danışmanlığında hazırladığı XIX. Yüzyıl Türk Edebiyatında Popüler Roman başlıklı doktora tezini 1998’de tamamlamıştır. Aynı üniversitede 1998’de yardımcı doçent olmuş, 2006’da doçent unvanını almış, 2012’de profesörlüğe yükselmiştir.
1999 – 2000 tarihleri arasında Kore’de (Department of Central Asia, Pusan University of Foreign Language, Korea), 2007 – 2008 tarihleri arasında Kosova’da (Department of Elementary School Education (Turkish), Faculty of Education (Fakulteti I Edukimit), University of Prishtina Universiteti I Pristinës), Prizren / Kosova) ve 2015 tarihinde Amerika’da (Center for European, Russian and Eurasian Studies (CERES), Michigan State University, East Lansing, Michigan, USA (15.06.2015-15.09.2015)) konuk öğretim üyesi olarak görev yapmıştır.
S. Dilek Yalçın Çelik’in yeni Türk edebiyatı alanında çalışmalarının ağırlık noktasını, başta roman ve hikâye olmak üzere postmodern edebiyat, yeni tarihselcilik kuramı, popüler roman, dış Türkler ve Kosova çağdaş edebiyatı ve kültür çalışmaları oluşturmaktadır. Son dönemde resim ve edebiyat üzerine ikili okumalar ile karşılaştırmalı edebiyat üzerinde çalışmaktadır.
Yayınlanmış eserleri: Haldun Taner’in Hikâyeleri ve Hikâyeciliği (1995), Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih Romanları (2005), Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008), (2008), Mengen’de Geleneksel Giyim Kuşam (Mikro Ölçekli Kültür Tarihi Çalışması) (2015), Kütüphane’de…. Sahibinden Anı Öyküler (Prof. Dr. Bülent Yılmaz ile birlikte 2017).
İKİNCİ BASKIYA ÖN SÖZ
Önümüzdeki sene Kosova Cumhuriyeti, bağımsız bir ülke oluşunun onuncu yılını kutlayacak. Kitabın yeni baskısı yapılırken ilk olarak aklıma gelen bu idi. Ben ve ailem bir Cumhuriyet ile yaş almaya başlamıştık. İnsan hayatında az rastlanılır bir tesadüftü bu.
Kosova, yurda döndükten sonra da içimizde yaşattığımız, bizden izler taşıyan küçük vatan parçamızdı. Bu kadar zaman geçti, oradan ve oradaki insanlardan bağımızı hiç kopartmadık. Yurt içinde başka bir yerdeki dostlarımızla görüşür, anlaşır gibiydik. Sadece eskisi kadar sık göremiyorduk birbirimizi. Ama geriye dönüp baktığımızda, zamanın güzellikleri kadar acıları ile de yüz yüze geliyorduk. Hazan yaprakları gibi aramızdan ayrılanlar olmaya başlamıştı. Kimisini acı haber tez duyulur dercesine hemen, kimisini ise sonradan duymuştuk. Vakitli vakitsiz. Yaşlılar, gençler…. Döneme tanıklık edenler, o değerli insanlar. Orada iken bir milattı bizim için. Evveli yoktu. Oysa şimdi, yaşananlar, paylaşılanlar, biriktirdiklerimiz, içimizde büyüttüklerimiz var…. Özlemle anıyorum her birini.
Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008)’nın ikinci baskısı bu kez ana yurdumda yapılacaktı. Kitabı tekrar gözden geçirdim. Eklemeler yapmak istedim. Ama çalışanlar bilirler, içinize sinmiş bir biçimde yazdığınız, biten bir kitabın ardından, yeni bir şeyler söylemek / yapmak gerçeken zordur. Tekrar tekrar çalışmaya göz attım. Sonunda, ilk baskısında olduğu gibi kalmasına karar verdim. Bu yeni baskıda, sadece aramızdan ayrılan yazarlarımız için acıyla ve içim burkularak bir iki ekleme yaptım. Bir de bu süreç içerisinde Kosova hakkında edebiyat açısından yapılan bir iki yeni çalışmayı kitabın sonundaki kaynakça kısmına ekledim. Bu değişikliklerin, çalışmanın tümüne etki edecek nitelikte olmadığının da burada altını çizmeliyim.
Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008) benim için zamana yapılan bir tanıklık ve şevkle gerçekleştirilen bir çalışmanın ürünüydü. Öyle de kalsın istedim.
ÖN SÖZ
2007-2008 Eğitim Öğretim yılında, Kosova’da Prizren Eğitim Fakültesi, Türkçe Sınıf Öğretmenliği Bölümünde, eşim Bülent Çelik ve ben konuk öğretim üyesi olarak çalıştık. On ay süre ile kaldığımız Kosova’da, bu tarihler arasında çok özel bir döneme tanıklık ettik. Bir ülke için, bir dönemin bittiği, yeni bir dönemin başladığı bu günlerde, Prizren’de olacağımız, Kosova’ya gelirken aklımızdan bile geçmemişti.
Eylül 2007 sonlarında, Kosova’ya ayak bastığımızda, Ramazan günleri idi. Daha ilk günden davetler, toplantılar, Türkiye’den gelen sanatçıların verdiği müzik konseri ile karşılaşmıştık. Bayramı, yöre geleneklerine göre kutlamıştık. Halktan insanlarla tanışmaya başlamıştık. Çok geçmeden, Kosova genel seçimleri yapıldı. Seçimlere katılan Kosova Türk Demokratik Partisi ve Arnavut kökenli partilerin temsilcilerinin çalışmalarına tanık olduk. Tanıdıklarımız arasında çeşitli partilere üye olanlar, Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar ve seçimlere girenler vardı. Türkiye’de hiçbir dönemde bu kadar ve böylesine net bir şekilde, siyasetin yakınında olmamıştık. Derken, 17 Şubat günü, buz gibi bir havada, Cumhuriyet ilân edildi. Herkesin gönlü sıcacıktı, sokaklardaydı. Ve Kosova’nın devlet statüsü netleşti, belirginleşti. Artık Kosova Cumhuriyeti’nde oturuyorduk. Bir tarihe tanıklık etmiştik. NATO Güney Kanat Komutanlığı, bir yıl boyunca Tuğgeneral Uğur Tarçın Paşa’da idi. Mayıs ayında, görevi devretti. Öğretmenler Derneği, Doğru Yol Derneği yeni başkanlarını seçtiler. Kosova Türk Demokratik Partisi kendi iç yapısında yeniden üyeler belirleyerek değişime gitti… Derken daha anlatamadığım, sayamadığım bir sürü tarihî olay. Bu arada eşim ve ben, halkın içinde, hızla akıp giden bu sürece tanık olurken derslerimize giriyorduk. Konuşuyorduk, tartışıyorduk.
Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008) adlı bu kitap, böylesine bir ortamda filizlenip boy verdi. Kosova’ya gelirken kitap kapsamında bir çalışma yapmayı plânlamamıştım. Ama buradaki olaylara tanık olurken ve her defasında yeni bir model ile karşılaşırken, günlerce eşimle bu konuları tartıştık, anlamaya çalıştık. Türkiye ile karşılaştırmalar yaptık. Bölgedeki Türkleri, Arnavutları, Boşnakları tanımak istedik. Ben, tartışmalar boyunca her defasında en iyi bildiğim alan olan edebiyat dünyasını bu gelişmeler açısından nasıl tanımlayabilirim diye kendi kendime sordum. Her bir sorunun cevabını arayım derken kitap yazılmaya başlamıştı bile.
Kosova, savaş yorgunu bir ülke idi. Dokuz yıldır statüsü belli olmayan bir çizgide ve zor koşullar altında ayakta kalmaya çabalıyordu. Savaş sonrası yaşanan ekonomik zorluklar ve ülkenin statüsünün belirsizliği, eğitim, edebiyat ve kültür hayatını doğrudan etkilemişti. Çok kimlikli, çok kültürlü yapısıyla çözülmesi zor bir bilmeceyi andırıyordu. Hemen her alanda yaşanan boşluklar vardı. İçine kapanıktı, yeni gelenlere çekingenlikle yaklaşılıyordu. Ama her ne olursa olsun, sonuçta, bir Avrupa ülkesiydi.
Kitap yazmaya karar verdiğimde, ilk olarak beni en iyi tanıyan öğrencilerim çekingenliklerinden sıyrıldılar. Yardımlarını esirgemediler. Çünkü arşivler düzenli değildi, savaşta pek çok kitap ve belge yok olmuştu. Kütüphaneler yeterli olamıyordu. Ve ben sıkışıp kalıyordum. Muala Arbaneşi, Soner Buş, Suat Daşi, Esengül Dinovçi, Perran Haşi, Nedim Melekoğlu, Benek Rifat, Necla Subi, Şengül Şahko sırt çantaları ile evlerindeki kitapları ve dergileri incelemem için bana getirdiler. Nuhi Şala, Mamuşa’da, Alperenler Derneği kütüphanesindeki kitapları incelememe yardımcı oldu. Şencan Şahko, kimi metinleri yazarken destek verdi. Araş. Gör. Esin Hüdaverdi, Priştine Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde yapılmış olan tezlere ulaşmama vesile oldu. En son artık görmem gereken ama hiçbir yerde bulamadığım kimi kaynaklar vardı. Refki Taç, evinde konuk etti, dergileri ve kitapları verdi. Ethem Baymak kütüphanesini açtı. Böylece işin ağır bir kısmını tamamlayabilmiş oldum. Priştine’de, Prizren’de incelemelerde bulundum. Prizren Halk Kütüphanesinde yarı konuşarak, yarı işaret dili ile anlaşarak günlerce çalıştım. Var olan kitapları taradım. Kimi yazarlar ile görüştüm, onların fikirlerinden yararlandım. Dost Zafer Pirana, bize Kosova koşulları konusunda yardımcı oldu, yol gösterdi.
Zaman