Bütün kâinat onu tesbih ederken, insanların saz çalıp, oyun,oynaşta olmaları hangi akılla anlaşılabilir.
İnsanları çekiştiren kimsenin hali, bir mancınık kurarak güzel amellerini doğuya, batıya, her yana atan kimsenin haline benzer.
İlimle birlikte Mevla’ya yönelmen de artıyorsa, bil ki o zaman gerçek âlim olmaya doğru gidiyorsun.
Bir tokat atarsan, vurduğun adamı kaybedersin, Vurmak kırmak marifet değildir. Asıl marifet düzeltmek, ıslah etmektir.
Sen nefsini Hak ile meşgul etmezsen, nefis seni batıl ile meşgul eder. (Mahmud Ustaoğlu)
148. Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.
149. De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.”
152. Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (birisi hakkında) konuştuğunuz zamana yakınız bile olsa adil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.
153. İşte bu benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.
154. Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayet ve rahmete erdirmek için Musa’ya kitabı (Tevrat) verdi ki, rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler.
162. (Ey Muhammed!) de ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”
163. “O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben Müslümanların ilkiyim.”
164. De ki: “her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mi arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.
165. O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hâkim kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır. Şüphe yok ki o, çok bağışlayandır. Çok merhamet edendir.
A’râf Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim.
1. Elif Lam Mim Sad, 2. Bu, sana, kendisiyle (inanları) uyarman için ve müminlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.
3. Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.
4. Nice memleketleri helak ettik onlara azabımız gece uykusuna dalmışken yahut gündüz istirahat halinde iken gelmişti.
16. Şeytan dedi ki, “öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de onları saptırmak için Senin dosdoğru yolunun üzerine elbette oturacağım.”
17. Sonra (pusu kurup) önlerinden arkalarından sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimseler) bulamayacaksın.
18. Allah, dedi ki, “yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. And olsun, onlardan kim sana uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.”
19. “Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.”
20. Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki, (öyle ise yasak ağacın meyvesinden yiyin ki melek olasınız yahut cennette ebediyen kalasınız.) “Rabbiniz size bu ağacı ancak melek olmayasınız ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”
21. “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti.
22. Bu suretle onları kandırarak yasağa sürükledi, ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, “ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.
23. Dediler ki: Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.
24. Allah dedi ki: “birbirinizin düşmanı olarak inin(oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.”
25. Allah, dedi ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.”
Edep, tecrübe ile (yani bizzat yaşanarak) kazanılır.
Sabah uykusu, acizlik, tembellik, gevşeklik ve unutkanlığa sebep olur.
Sizin en kötünüz, söz taşıyan, dostların arasını bozan ve ayıp araştırandır.
İstişare etmek, pişmanlığa karşı kaledir.
Danışan pişman olmaz. İnsanı pişman eden, kendi görüşündeki ısrardır. (Maverdi)
Allah’a dayan saye sarıl hikmete ram ol,
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.
Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın.
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır.
İyilik yapanla kötülük yapanı bir tutma.
İyilik edeni duadan unutma.
İyiliği unutup kusuru saklayan dost değil, düşmandır.
Dostunun hatasına dayanamayan ölüm hastalığında yalnız kalır.
Dostun, gözün gibi olan insandır.
İyi arkadaş hayatın süsü ve belada yardımcısıdır.
Yardım et ki, yardım olasın,
Kötülük edene iyilik et ki, ona sahip olasın.
Kendine razı olduğun sözü insanlara söyle.
Güzel ahlakın en güzeli sana gelmeyene senin gitmendir.
Seni mahrum edene senin iyilik etmendir.
Sana zulmedeni affetmendir.
Halkın sana ihtiyacı, hakkın nimetinin revaç bulmasıdır.
Tevazu ilmin meyvesidir.
Tevazu şeref süsüdür.
Tevazunun meyvesi yükselmektir.
Kanaatin meyvesi azizliktir.
Sana söz getiren, senden de söz götürür.
Babasına