“Hangi tarafı?”
“Beyin dişleri pek sağlam, pek kuvvetlidir.”
“Ay, çürük mü olacaktı?”
“Anlamadın… O keskin dişlerle senin yedi sekiz bin lirayı az vakitte öğütür, yok eder…”
“Benim gönlümü hoş etsin de paralarım ona afiyet olsun.”
“Ya?..”
“Para dediğin harcanmak için icat edilmemiş mi? Öylesine yedirmeyip kime yedireceğim?”
“Haydi öyleyse, yirmi lirayla beraber Osmanlı nüfus tezkereni getir. Şu liralardan siftahı ben edeyim.”
“Ama imam, lakırtı aramızda…”
“Hiç merak etme…”
Andelip Hanım gittikten sonra imam kendi kendine şöyle düşünür:
Hekim bir, hoca iki, papaz üç… İşte bu üç erkek kadınlığın çok zayıf taraflarını bilir. Zaten denemeyle bilirim. Kırk beşlik her kadının kalbinde bir Andelip Hanım yatar…
AFERİN HAYRULLAH
Vahdet Bey, Sirkeci birahanesinde kafayı tuttu. O sert rakının beynini kaynatan şiddetinden çok siyaset savaşıyla sarhoş olmuştu. İttihatçı-İtilafçı ebedî davası ispirto buharlarıyla damarlarında gene tutuştu. O üzüntüyle birahaneden çıktı. Bulaşacak adam arıyordu. Caddede göğüs göğüse birkaç kişiye çarptı. Bereket versin ki olay, “Kör müsün be herif?” tahkirinden ileriye varmadı. Tramvayda biletçiyle yırtık para kavgasını da tehlikesiz geçirdi. Ah, bu ne memleketti! Adım başında bir tartışma, dövüşme, belki de öldürme vesilesi hazırdı. Allah koruyordu.
Vahdet Bey, evine kadar çok şükür arızasız geldi. Çıngırağı neşelice çekti. Evin giriş yerini sarsan bir çıngırtıdan sonra kapı açıldı. Ev karanlık ve sessizdi. Elinde bir kör lambayla karşısına siyah cariye Karanfil çıktı. Bey, biraz şaşırarak sordu:
“Hanımlar nerede?”
“Sokağa çıktılar, daha gelmediler efendim.”
“Kurt kuş inine yuvasına çekildi, meyhaneler boşaldı, hâlâ hanımlar sokakta! Başımıza gelen bu ne medeniyet belasıdır ya Rabbi!..”
Karanfil, hoppa bir kırıtışla boynunu büktü, cevap vermedi.
Gerçekten de Vedia, kaç zamandır kelimenin bütün kötü manasıyla havalanmıştı. Artık hanımın ne evinde gözü vardı ne kocasında ne çocuğunda… Tekmil işini gücünü tuvaletine vermiş, olanca aklını, fikrini sokaklara dökmüştü. Tiyatrodan, konserden, konferanstan, seyirden seyrandan hiçbirini kaçırmıyordu. Ezanlara kadar dışarıda kalmaması için ona edilen son sıkı tembihin üstüne bu başkaldırış, gece yarılarını bulan bu sürtüklük neydi? Kendisinin pek evine, karısına bağlı bir koca olmasına rağmen karısından gördüğü bu havailik, başkaldırış, önemsemezlik kocalık gururuna dokundu. Gönlünü, sevgisini kanattı.
Vedia’yı böyle korkusuzluğun son tabakalarına uçuran sebepler acaba neydi? Düşündü. Beynine bir alev fışkırdı.
“Ah, intikam!..” diye taşkınlıkla dişlerini gıcırdattı. Sarhoşluk bu fikrini son derece şiddetlendirerek kendini hemen o gece, o saat, belki hemen o dakikada şifaya ulaştırmaya kışkırtıyor, hırslandırıyordu.
Karanfil yol göstermek için elinde lambayla öne düştü. Daha on sekizini pek aşmayan bu Afrika körpesinin yürüyüşündeki kırılma, dökülme beyefendinin yalnız dikkatini değil, biraz da iştahını çekti. Körpe zenci, kırmızı saten ceketini giymiş, aynı renkte kurdeleden kıvırcık saçlarının üzerine geniş bir fiyonga kondurmuş, sahte yakut küpelerini iki yanına sallandırmış, savaklı bileziklerini kollarına geçirmiş… Bu tuvalet hazırlığı, bu hoppalık hâlleri ne olacak? Acaba Karanfil, hanım evde yokken beyefendiye hoş görünmek için mi böyle yapmış yakıştırmış, takmış takıştırmıştı? Arap’ın bu cilveliliği, ispirto neşesiyle beyin duygularına dokundu.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.