Monte Kristo Kontu. Александр Дюма. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Александр Дюма
Издательство: Elips Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-625-6485-54-9
Скачать книгу
yemeğe gelir misin?”

      “Özür dilerim Mösyö Morrel, babam bekler. Beni yemeğe davet ettiğiniz için size minnettarım.”

      “Hakkın var Dantés. Sen iyi bir evlatsın ama babanı gördükten sonra seni bekleriz.”

      “Sizden tekrar özür dilerim Mösyö Morrel. Bu ziyaretten sonra, benim için aynı derecede önemli bir ziyaretim daha var.”

      “Ooo tabii! Seni baban gibi sabırsızlıkla bekleyen biri daha olduğunu, güzel Mercédés’i az daha unutuyordum. Sen akıllı bir gençsin Edmond. Sevgilin çok güzel bir kız.”

      Genç denizci büyük bir ciddiyetle “O benim sevgilim değil efendim.” dedi. “Nişanlım.”

      Morrel güldü.

      “İkisi de aynı kapıya çıkar bazen.”

      “Bizimki öyle değil efendim.”

      “Peki. Seni daha fazla tutmayayım. Sen benim işlerimi öyle iyi hallettin ki ben de sana kendi işlerini görmen için mümkün olduğu kadar zaman vermek istiyorum. Bana söyleyeceğin başka bir şey var mı?”

      “Hayır.”

      “Kaptan Leclére bana verilmek üzere bir mektup filan bırakmadı mı?”

      “Mektup yazacak hâlde değildi efendim. Şimdi aklıma geldi; sizden on beş gün izin isteyeceğim.”

      “Evlenmek için mi?”

      “Önce o… Sonra da Paris’e gitmek için.”

      “Sana istediğin kadar izin Dantés. Yükü boşaltmamız için en az altı hafta ister. Ondan sonra da üç dört aydan önce de tekrar denize açılamazsınız ama üç ay sonra burada olman lazım.”

      Genç denizcinin omzunu okşayarak devam etti: “Kaptanı olmadan Firavun yola çıkamaz.”

      Gözleri sevinçten ışıl ışıl olan Dantés “Kaptan mı dediniz?” dedi. “Beni Firavun’un kaptanı mı yapmak istiyorsunuz?”

      “Eğer tek başına karar verecek durumda olsaydım elini sıkar evet derdim, azizim Dantés ama bir ortağım var. Sen o İtalyan atasözünü bilir misin? ‘Ortağı olanın patronu var demektir.’ der. Gelgelelim sen şimdi iki oydan birine sahip olduğun için iş yarı yarıya bitmiş sayılır. Öbür oyu alma işini de bana bırak. Bunun için elimden geleni yapacağım.”

      Dantés, gözleri dolu dolu, gemi sahibinin ellerine sarılarak “Oh Mösyö Morrel!” dedi. “Size babam ve Mercédés adına da teşekkür ederim.”

      “Bir şey değil Dantés. Babanı, Mercédés’i gör. Sonra da gel beni gör.”

      “Sizi karaya çıkarmayayım mı?”

      “Hayır, teşekkür ederim. Ben gemide kalıp Danglars ile hesaplara bakacağım. Danglars’dan memnun kaldınız mı Dantés?”

      “Bu, sorunuzda ifade etmek istediğiniz hususa göre değişir efendim. Eğer ondan bir arkadaş olarak memnun kalıp kalmadığımı soruyorsanız cevabım hayır olacak. Öyle sanıyorum ki; yaptığımız küçük bir kavgadan ve benim teklif etmekle hatalı olduğum, onun da bu teklifi kabul etmemekle haklı olduğu; Monte Kristo Adası’nda on dakika durarak bu meseleyi halletmek gibi budalaca bir teklifte bulunduğum günden beri Danglars benden nefret ediyor ama ondan bir kâtip olarak memnun kalıp kalmadığımı soruyorsanız, aleyhinde söyleyecek hiçbir sözüm yok. Yaptığı işten çok memnun kalacaksınız.”

      “Firavun’un kaptanı olsaydın onu yanında bulundurur muydun?”

      “Kaptan yahut ikinci kaptan, ne olursam olayım patronlarımın güvenini kazanmış kimselere karşı daima saygım olacaktır.”

      “Çok güzel Dantés. Sen her bakımdan mükemmel bir insansın. Seni daha fazla tutmayayım. Gitmek için nasıl sabırsızlandığını biliyorum.”

      “Sizin kayığınızla gidebilir miyim?”

      “Tabii Dantés!”

      “Hoşça kalın Mösyö Morrel. Size bütün kalbimle teşekkür ederim!”

      Genç denizci kayığa atlayarak kıça oturdu. Kayıkçıya, kendisini Canebiére’ye götürmesini söyledi. Karaya çıkıp kalabalık arasında kayboluncaya kadar gemi sahibi gülümseyerek arkasından baktı. Geri döndüğü zaman arkasında, kendisi gibi genç denizcinin hareketlerini takip etmiş olan Danglars’yı gördü fakat Edmond Dantés’nin arkasından bakarlarken ikisinin de yüzlerindeki ifade başka başka idi…

      2

      Nefret şeytanının elinde esir olarak gemi sahibinin kulağına arkadaşı aleyhinde üstü kapalı ithamlar mırıldanmaya gayret eden Danglars’yı bırakarak; Canebiére’yi boydan boya geçtikten sonra Rue de Noailles’ye dönen, Allées de Meilhan’nun sol tarafındaki küçük bir eve giren, dört kat karanlık merdiveni koşar gibi çıkarak küçük bir odanın içinin göründüğü yarı açık bir kapının önünde duran Dantés’yi takip edelim. Bu yer, Dantés’nin babasının yaşadığı odadır.

      “Baba… Canım babacığım!”

      Yaşlı adam bir feryat kopararak yüzünü kapıya çevirdi. Sapsarı bir yüzle, titreye titreye kendini oğlunun kollarına bıraktı. Genç adam merakla sordu: “Neyin var baba? Hasta mısın?”

      “Hayır, hayır Edmond, oğlum. Hayır yavrum. Seni hiç beklemiyordum da… Böyle birdenbire karşımda görünce sevinçten…”

      “Fakat sevincin kimseye kötülüğü dokunmaz derler baba… Onun için karaya ayak basar basmaz doğru buraya geldim. Çok şükür sağ salim döndüm. Artık hep beraber çok mesut olacağız.”

      “Fevkalade, fevkalade oğlum! Fakat nasıl mesut olacağız? Artık benden hiç ayrılmayacak mısın? Bana bu güzel talihten bahsetsene.”

      “Başka birinin ölümü yüzünden bana gülen talihe sevindiğim için Tanrı kusurumu affetsin ama durum bu. Ben de buna sevinmezlik edemiyorum. Kaptan Leclére öldü. Onun yerine geçeceğim gibi görünüyor. Gözünün önüne getirebiliyor musun baba? Yirmisinde bir kaptan! Yüz lui aylık, kârdan hisse… Bu benim gibi fakir bir gemicinin hayal edebileceğinden de fazla bir şey değil mi baba?”

      “Evet oğlum. Çok talihliymişsin.”

      “Elime geçecek ilk para ile sana bahçeli, küçük bir ev almak istiyorum… Ne oldu baba? Hiç iyi görünmüyorsun.”

      Yaşlı adam “Bir şey değil geçer.” dedi.

      Fakat kendine hâkim olamayarak geriye doğru sendeledi.

      “Sana bir bardak şarap vereyim baba. İyi gelir. Nerede şarap?”

      Yaşlı adam kendine hâkim olmaya çalışarak cevap verdi: “İstemez Edmond.”

      “Hayır, hayır ister. Söyle bana, nerede şarap?”

      Dolapları karıştırmaya başladı.

      “Boşuna arama Edmond. Şarabım yok.”

      Edmond sapsarı bir yüzle babasının çökmüş avurtlarına ve boş raflara bakarak “Yok mu?” dedi. “Parasız mı kaldın baba?”

      “Sen geldin ya artık bir şeye ihtiyacım yok Edmond.”

      “Fakat… Fakat üç ay önce yola çıkarken sana iki yüz frank bırakmıştım baba…”

      “Evet bıraktın Edmond fakat komşumuz Caderousse’a olan küçük bir borcunu unutmuşsun. Caderousse bana borcu hatırlattı. Eğer parayı vermezsem gidip Mösyö Morrel’le konuşacağını söyledi. Senin için kötü olur diye korktum ve parayı verdim.”

      “Benim Caderousse’a