Zapolya Ölünce Macaristan’ı İlhak Etti
Macar Kralı Zapolya’nın 20 Temmuz 1540’ta ölmesi Macaristan’da hükümdarlık mücadelesine neden oldu. Macar tahtının kendi hakkı olduğunu savunan Ferdinand, Zapolya ölünce kendini hükümdar ilan etti. Kanuni, Ferdinand’ın oldubittisini reddetse de Ferdinand, Mayıs 1541’de Budin’i kuşatma altına alınca Kanuni Sultan Süleyman yeniden Macar seferine çıkarak 26 Ağustos 1541’de Budin önlerine vardı. Bu seferde Macaristan bağlı krallık olmaktan çıkartıldı ve Budin doğrudan doğruya Osmanlı beylerbeyilik merkezi oldu. 2 Eylül’de padişah Budin’e girdi, buranın artık bir Osmanlı şehri olduğunu ifade eden sembolik törenler icra ettirdi ve idaresi için tayinler yaptı. Ardından, Budin merkezli eski Macar topraklarını kendi hâkimiyeti altında birleştirme stratejisini yürürlüğe koydu. Bu harekât bütün Osmanlı ülkesine bir fetih olarak duyuruldu.
Kanuni, Macaristan seferinden döndükten sonra Ferdinand boş durmadı ve dengeleri kendi lehine değiştirmek için girişimlerde bulundu. Bu nedenle 1542 yılında yeniden Macaristan seferine çıkma gereği duydu. Çünkü Habsburg Hanedanı Macaristan’ı topraklarına katma emelinden vazgeçmemişti. Bu nedenle oğlu Bayezid’i de alarak Budin beylerbeyiliğini sağlamlaştırmak için sefere çıktı. Bu sefer sonunda Peç, Şikloş ve Estergon kalelerini Osmanlı topraklarına kattı. Böylece Budin’in güvenlik çemberi daha batıya kaydırıldı.
Kanuni’nin elde ettiği zaferi gölgeleyen ise Manisa’da şehzadelik yapan oğlu Mehmet’in 6 Kasım 1543’te vefat etmesi oldu.
Osmanlı İmparatorluğu’na en muhteşem dönemini yaşatan Kanuni Sultan Süleyman, fırsat buldukça oğullarının şehzadelik yaptıkları şehirleri de ziyaret ediyordu. Nitekim kendi yerine düşündüğü oğlu Selim’i de 1544’te Manisa’da ziyaret etti. Bu arada büyük oğlu Mustafa’yı da iyice gözden çıkarmıştı. Damadı Rüstem’i de 2 Aralık 1544’te başvezirliğe getirdi. Rüstem Paşa’nın başvezir olması, saray içi iktidar mücadelesinde karısı Hürrem’i çok güçlendirdi. Diğer yandan Budin’in ardından Yemen de beylerbeyiliği yapılarak doğrudan İstanbul’a bağlandı.
Yeniden İran’a Yöneldi
Uzun süre dikkatini batıya veren Kanuni, İran’la bir türlü çözülemeyen sorunların üzerine gitmek için tekrar harekete geçti. Şah Tahmasb’ın kardeşi Elkas Mirza’nın Osmanlı topraklarına sığınması üzerine, Kanuni bu fırsatı yakaladığını düşündü. Şah Tahmasb’ın Şirvan’ı sıkıştırması, Sünni halkın müracaatları, Özbeklerin yardım istekleri İslam dünyasının koruyucusu olma, hilafet anlayışının kuvvetlenmesi gibi sebeplerle birlikte padişahı ilerlemiş yaşına rağmen yeni bir doğu seferine çıkmaya mecbur bıraktı.
İstanbul’dan yola çıkmadan önce Elkas Mirza ile genel bir değerlendirme yaptı ve 29 Mart 1548’de İstanbul’dan hareket etti. Adilcevaz ve Hoy üzerinden 27 Temmuz 1548’de Tebriz’e ulaşan Kanuni, 1 Ağustos’a kadar bu şehirde kaldı. Onun Tebriz’de bulunduğu dönemde ilk seferde olduğu gibi Şah Tahmasb yine Kanuni’nin karşısına çıkmadı.
Bu arada Tebriz’den dönüşte Başvezir Rüstem Paşa’yı Van Kalesi’ni almakla görevlendirdi. Van, 24 Ağustos 1548’de ele geçirildikten sonra şehir, beylerbeyilik merkezi yapıldı.
Kanuni, İstanbul’a dönmek için mevsimin uygun olmaması nedeniyle kışı geçirmek üzere 29 Eylül 1548’de Diyarbakır’a gitti. Orada iki ay kaldıktan sonra Halep’e geçti. Altı ay kadar burada kaldı ve bu müddet zarfında Yemen’den gelen başarı haberlerini aldı. Bu arada Şah Tahmasb, Erciş, Ahlat, Adilcevaz yöresini yağmalayıp Kars Kalesi’ni inşa eden Osmanlı askerlerini katletmişti. Buna karşılık padişah, Kum ve Kaşan’a kadar olan yerleri yağmalamak ve tahrip etmek için Elkas Mirza’yı gönderdi. Elkas emrindeki kuvvetlerle Şiraz’a kadar uzandı, Van Beylerbeyi İskender Paşa Hoy’u ele geçirdi, Vezir Kara Ahmet Paşa Gürcistan harekâtıyla görevlendirildi. Elkas’ın gönderdiği çok kıymetli hediyeler, tezhipli kitaplar ve değerli kumaşları ondan gelen haberlerle birlikte alan padişah ayrıca oğlu Şehzade Bayezid’i yanına çağırdı, onunla uzun süreli av şenliklerine katıldı, bu vesileyle Hama’ya kadar gitti. Sefer mevsimi geldiğinde yeniden Diyarbekir’e hareket etti ve Safevîler’e karşı yapılan harekâtı izledikten sonra askerin de baskısı üzerine İstanbul’a dönmeye karar verdi.
Kanuni, ikinci İran seferinden de istediği sonucu alamayınca sınır boylarında Safevîler’e karşı askerî tedbirleri artırma kararı aldı. Nitekim bu maksatla Hakkâri de Van, beylerbeyiliğine bağlandı.
1550’den Sonra Yaşlılık Belirtileri Başladı
Kanuni, Edirne’yi İstanbul’dan daha çok seviyordu. Bu nedenle, Edirne Sarayı’nda kalmak daha çok hoşuna gidiyordu. İran seferinden planladığı sonucu alamamanın da etkisiyle, İstanbul yerine Edirne’ye gitmeyi tercih etti.
56 yaşına geldiğinde kendini yorgun hissetmeye başladı. Oğulları arasında iktidar çekişmesine paralel, Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa’nın da Kanuni üzerindeki nüfuzları çok artmıştı. En büyük kaygısı dedesi II. Bayezid’in akıbetine uğramaktı. Nitekim Katarolu Vicento Buchia, İspanya Sarayı’na yolladığı bir mektupta padişahı hayli sinirli ve üzgün diye anlatmış, melankolik bir ruh hâli içinde bulunduğunu belirtmiş, Hürrem Sultan’ın onu mutlu edip sakinleştirmek için afyonlu ilaçlar hazırladığını ifade etmişti. Nitekim 1551 tarihli raporlarda padişahın Hürrem Sultan’ın devlet işlerine müdahalesine karışmadığı ve onun etkisiyle donanmayı damadı Rüstem Paşa’nın kardeşi Sinan Paşa’ya emanet ettiği bilgileri yönetimin durumu hakkında bir fikir verir.
Oğlu Mustafa’yı Boğdurdu
Osmanlı Devleti’ni batıda Avusturyalılar, doğuda ise Safevîler yıpratmaya çalışıyordu. Osmanlı’ya kaptırdığı toprakları almak isteyen Avusturyalılar, sınır boylarında saldırılar düzenliyorlardı. Bunun için Macaristan’a yeni bir sefer yapılması söz konusu idi. Ancak Kanuni Sultan Süleyman, ordunun başına geçmedi. Zira doğudaki Safevîler’in saldırısı daha tehdit ediciydi. Aynı şekilde Amasya’daki oğlu Mustafa’nın babasının yerine geçeceği söylentileri de çok yayılmıştı. Mustafa da çevresinin beklentilerini doğrular nitelikte davranışlar sergiliyordu. Babasının hasta olduğunu, devleti yönetebilecek durumda olmadığını o da düşünüyordu. Kardeşlerinin en büyüğü olması nedeniyle tahtın kendi hakkı olduğuna inanıyordu. Bu durum, onu devre dışı bırakmak ve oğullarından birine taht yolunu açmak isteyen Hürrem Sultan ile Rüstem Paşa ekibinin işine geldi ve padişah oğlunu tamamen gözden çıkardı.
Yeni bir İran seferine çıkmak için 28 Ağustos 1553’te İstanbul’dan ayrılan Kanuni Sultan Süleyman öncelikle Mustafa’yı hedef aldı. Yol esnasında sürekli şekilde Mustafa aleyhtarlarının olumsuz propagandalarıyla çeşitli dedikodular kulağına geliyordu. Yanında hastalıklı oğlu Cihangir de vardı. 8 Eylül’de Yenişehir’e vardığında, diğer oğlu Bayezid tarafından karşılandı. 4 Ekim’de Konya Ereğlisi mevkisinde iken Şehzade Mustafa babasının yanına geldi, ertesi gün babasının huzuruna çıkmak için otağa girdiğinde karşısında cellatları buldu. Kanuni, halk ve yeniçeriler tarafından çok sevilen Mustafa’nın katlinin doğuracağı tepkileri dengelemek için İran seferine hız verdi.
Sefer yolunda Başvezir Rüstem Paşa’yı da azleden ve yerine Kara Ahmet Paşa’yı getiren Kanuni Sultan Süleyman, 8 Kasım 1553’te Halep’e ulaştı. Fakat buraya ulaştıktan 19 gün sonra da oğlu Cihangir’i kaybetti. İki oğlunu arka arkaya kaybetmek, Kanuni’nin yaşama keyfini yitirmesine neden oldu. Buna rağmen Safevîler üzerine yürüme iradesini kaybetmedi.
Beş