Hayranzade: (Müstemend’e dönerek) Tuh! Senin suratına!
Müstemend: Allah’tan kork.
Peride: Bakınız. Ne terbiyesiz! Utanmadan kendisine “ağa” dediğime razı olmuyor. Sözde okuryazar bir efendiymiş.
Hayranzade: Allah belasını versin! Peride’ciğim. Bu sefer affediniz. Ben sabahleyin Ali’yi eve gönderdim, daha gelmemiştir. Evet şu rezili affediniz.
Peride: Mümkün değil.
Hayranzade: Affediniz. Çünkü ben bu hainin elinde büyüdüm. Bu herif bana baba yadigârıdır.
Peride: Ne? Elinde mi büyüdünüz?
Hayranzade: Evet…
Peride: Hâlbuki ondan yaşlı görünüyorsunuz!
Hayranzade: İhtiyarlamamak için sağlam mide ile fena bir vicdan lazımdır, derler ne doğru! Bu herif bildim bileli vicdansızdır. Çocukluğumdan beri her sene iki defa hariçten ortak hırsız bulup evimizi soymaya kalkar. Hatta bir kere babamı da öldürmek kastıyla yaralamıştı. Zavallı dört ay yataktan kalkamadı. Fakat onu yine affetti.
Peride: Ah ne vicdan, ne altın kalp!
Hayranzade: Tıpkı benim gibi… Hâlbuki (Müstemend’i göstererek) şunun suratına bak. Hiç nur var mı? Fakat ne yapayım, kovmaya vicdanım razı olmuyor. Benden elli yaş büyüktür. Gözlerimi onun kucağında açtım. Yine böyle saçlı sakallı kocaman bir herifti. (Müstemend’e dönerek) değil mi?
Müstemend: (Başını sallayarak) Doğru!
Hayranzade: Haydi dışarı defol. (Peride’ye dönerek) Ne yapalım, bu bizim köpeğimiz. Ne yapsa acırız. İhtiyar bir köpek.
Müstemend: (Vurarak, kırarak) İhtiyar köpek. İhtiyar köpek sensin ihtiyar köpek, budala köpek. (Dışarıya çıkar)
YEDİNCİ MECLİS
Peride, Hayranzade
Hayranzade: Sizin kâtip meselesini ne yaptınız?
Peride: Dün, bütün akşam gazetelerine ilan verdim. Bugün müracaatlar başlar. İçlerinden münasip birisini seçeriz. Ne gibi evsaf aramak niyetindesiniz?
Hayranzade: Ben hep sizi düşünüyorum. Çünkü müdire sizsiniz. O adam sizin maiyetinizde bulunacak. Her hâlde gayet namuslu olması icap eder.
Peride: Elbet.
Hayranzade: Kibar, terbiyeli, son derece mahcup olmalı. Evet son derece mahcup olmalı. Bir kız oğlan kız kadar mahcup. Serbestçe birisi olursa sizin canınızı sıkar.
Peride: Doğru.
Hayranzade: Fakat böyle bir adam bulmak ne müşkül! Altı ayda dört kâtip değiştirdik. Hiçbirisi size rahat vermedi.
Peride: Bu sefer imtihan ederiz.
Hayranzade: Niçin?
Peride: Mahcup, sıkılgan, utangaç olup olmadığını anlamak için…
Hayranzade: Buna imkân var mı?
Peride: (Gülerek) Ben bulurum…
Hayranzade: Nasıl?
Peride: (Biraz düşünerek) Mesela açık bir roman buluruz. Eğer namuslu ise kızarır (Kanepeye otururlar) üzerine fenalık gelir. O kadar ki hatta o parçaya devam etmek imkânsızlaşır.
Hayranzade: Sahi. Fakat öyle bir romanı nereden bulmalı?
Peride: Ben buldum.
Hayranzade: Nereden?
Peride: Geçen gün intizar odasında Müstemend’i bir şey okurken yakaladım. Elindeki kitabı aldım. Bir de ne göreyim, Maazallah Hüseyin Rahmi’nin “Şıp Sevdi” romanı değil mi? Fena hâlde çıkıştım. Ellerime değmesin diye bir gazeteye sardım. Alıp eve giderken, vapurda denize atacaktım. Hâlâ kasanın üstünde duruyor. Unutmuşum. Bu kitabın herhangi bir sahifesini Müstemend’e okuturuz. Eğer dinleyen kızarmazsa bizim işimize gelmez.
Hayranzade: Hakikaten çok iyi bir imtihan.
Peride: Dahası var. Ben kalkar, adayın yüzüne dik dik bakarım. Namuslu ise yine kızarır, yere bakar. Yok güler, yılışırsa namussuz olduğunu anlarız.
Hayranzade: Pekâlâ, pekâlâ Peride’ciğim. Erkeklerin içinde vallahi sizin gibi akıllı, âlim, mütefekkir yoktur. Ah bu erkekler, kendim de dahil olduğum hâlde söylerim, hepsi eşektir. Ben feministim!
Peride: Feminist mi?
Hayranzade: Şüphesiz feministim. Kadınlara erkeklerden ziyade hürriyet verilmesi taraftarıyım! Mesela işte görüyorsunuz ya! Yazıhanemin en büyük memuru sizsiniz. Hatta kâtipleri de sizin gibi kadın intihap etmek istiyorum. Siz istemiyorsunuz!
Peride: Ben feminist değilim! Doğru, kadınlarla çalışmak hiç işimize gelmez. Ne üstümde, ne altımda bir kadın bulunmasına tahammül edemem. Mafevkim de erkek olmalı, madunum da… Mademki ben kâtiplerimin amiriyim, hepsinin erkek olmasını isterim.
Hayranzade: Öyle ise bu noktai nazara göre ben de feminist değilim!
(Müstemend girer)
SEKİZİNCİ MECLİS
Evvelkiler, Müstemend
Müstemend: (Hayranzade’ye) Biri gelmiş sizi görmek istiyor.
Peride: (Hiddetle ayağa kalkarak) Ne demek bu? Nasıl olur bu?
Müstemend: (Yılışık) Ne, nasıl olur?
Peride: Ben görmeden birisi patronu nasıl görür?
Müstemend: Bayağı!
Peride: Halt etmişsin. Kaba, katil herif! Şemi Beyin babasını bile öldürmek istiyormuşsun! Yine seni affetmişler. İşte öğren! Ben burada müdireyim. Patronu görmek isteyen evvela beni görür. Eğer münasipse ben onunla görüştürürüm.
Hayranzade: Doğru
Müstemend: O hâlde?
Peride: Müracaat edenleri evvela bana göstereceksin!
Müstemend: Pekâlâ efendim.
Peride: (Hayranzade’ye dönerek) Siz odanıza teşrif ediniz. Ben de işimle meşgul olayım.
Hayranzade: Başüstüne! (Kalkar odasına gider.)
Peride: (Müstemend’e) Haydi çabuk! Müracaat edeni buraya getir! (Müstemend çıkar; genç, güzel bir delikanlıyı içeriye sokar)
DOKUZUNCU MECLİS
Peride, Sermet, (Müstemend keyifli)
Peride: (Müstemend’e) Haydi sen dışarıya, arş! (Müstemend başını sallayarak çıkar) İlanları okudun mu Sermet’çiğim?
Sermet: Okudum cicim. İşte hemen koştum.
Peride: Daha başkaları gelmedi ama gelirler. Gel bakayım seni bir öpeyim! (Sarmaş dolaş, intizar odasının önündeki kanepeye otururlar) Ha şöyle. Artık hep burada sevişiriz, kimse bizi görmez. (Yavaşça intizar odasının kapısı açılır. Müstemend’in kafası görülür) Patronun adını biliyor musun?
Sermet: Hayvanzade mi ne imiş?
Peride: (Bir kahkaha atarak) Tamam, hayvanzade. Bir Hayvanzade oğlu Hayvanzade… Sakın beni ondan kıskanma. Budala ihtiyarın biri. Ben habire alay ederim.
Müstemend: Aşk olsun Müstemend… (İşitmezler)
Sermet: Bakalım beni kâtipliğe kabul edecek mi?
Peride: İmtihanla kuzum bu…
Sermet: Aman Peride’ciğim, imtihan