Müstemend: Okur yazar bir efendiyim.
Peride: Ne olursan ol. Şimdi sen burada “garson dö büro”sun. Ne hakla benim odamda oturuyorsun?
Müstemend: Şey…
Peride: Ayağa kalk diyorum. Haydi çabuk.
Müstemend: (Kalkarak) Affedersiniz.
Peride: Affedersem şüphesiz kabahatini tekrarlarsın. Maaşından bir lira keseceğim.
Müstemend: Vay.
Peride: Evet, yalnız bu kadar değil!
Müstemend: Daha ne var?
Peride: Girdiğim vakit gördüm. Arsız arsız şarkı söylüyordun. Burası meyhane mi?
Müstemend: Beyle beraber söylüyorduk.
Peride: Ben Beye karışmam. Sen madunumsun. Sana karışırım. İki lira da bu terbiyesizliğin için kıstelyevm kaydedeceğim.
Müstemend: Aman Peride Hanımcığım.
Peride: Yılışıklık istemez. Bana “Peride Hanımcığım” demek senin haddin değil.
Müstemend: Fakat.
Peride: Hayır, hayır, hayır, tasgir edatları muhabbetle merhamet ifade eder. Sen bana ne muhabbet gösterebilirsin ne de merhamet! Sen bir garson dö bürosun…
Müstemend: Fakat.
Peride: Şu kabahatine bak. Dilenci gibi. Pantolonun ütüsüz. Yaka bir tarafta, paça bir tarafta… Fesle yazıhanede dolaşmanın yasak olduğunu bilmiyor musun?
Müstemend: Yeni geldim, daha çıkaramadım.
Peride: Yeni mi geldin? (Saatine bakarak) Saat on buçuk… Yeni geldin ha! (Çiçeklerin durduğu billur vazolara bakarak) daha bunların sularını bile değiştirmemişsin. Haydi çabuk. Seni bir gün mutlaka kovacağım. Buraya terbiyeli, genç, mükemmel bir garson alacağım. Evet, sen yapamayacaksın… Sende ne terbiye, ne nezaket, ne de gayret var! Haydi çabuk ben odamda giysilerimi değiştirinceye kadar su değişmeli… Anladın mı? Haydi arş…
(Peride çarşafını çıkarmak, başına başörtüsünü koymak üzere hususi odasına girer.)
DÖRDÜNCÜ MECLİS
Müstemend, Hayranzade
Hayranzade: (Yavaşça aralık kapıdan girer) Geçmiş olsun ulan Müstemend.
Müstemend: Yine mi ulan?
Hayranzade: Pardon.
Müstemend: Senin sebebine aylığımdan yine üç lira gitti.
Hayranzade: (Cebinden çantasını çıkararak, bir kâğıt uzatır) Al onun yerine yirmi beş lira.
Müstemend: Teşekkür ederim.
Hayranzade: Fakat bir şey yapacaksın!
Müstemend: Ne?
Hayranzade: Peride’ye diyeceksin ki beraber şarkı, söylediğimiz adam Şemi Bey değildi.
Müstemend: Gördü ayol.
Hayranzade: Görsün.
Müstemend: Sen olduğunu söyledim.
Hayranzade: Söyle, zararı yok. Şimdi inkâr edersin.
Müstemend: Nasıl olur bu?
Hayranzade: Haysiyetimi kurtarmak lazım. Kim bilir ne kadar ayıpladı!
Müstemend: Pekâlâ…
(Peride girerken Hayranzade çıkar.)
BEŞİNCİ MECLİS
Müstemend, Peride
Peride: (Doğru vazolara gider) Ne o, daha bunları değiştirmedin mi?
Müstemend: Değiştiremedim.
Peride: Niçin?
Müstemend: Vicdanımın azabından!
Peride: Ne demek?
Müstemend: Size demin bir yalan söylemiştim de.
Peride: Nasıl yalan?
Müstemend: Bir yalan! Tüylerim hâlâ ürpermiş duruyor… Âdeta bir cinayet, bir vicdansızlık, bir iftira, kuru bir iftira…
Peride: Ne, söyle bakayım.
Müstemend: Siz içeriye girdiğiniz vakit ben şarkı söylemiyor muydum?
Peride: Evet…
Müstemend: Yanımda birisi vardı.
Peride: Evet, gördüm bizim Beydi.
Müstemend: Hayır işte, yanlış görmüşsünüz.
Peride: (Bir kahkaha atarak) Ya kimdi?
Müstemend: Bey değildi.
Peride: Kimdi?
Müstemend: Söylemem.
Peride: O hâlde şimdi hesabınızı kesiyorum. (Yazıhaneye oturur) Bugün ayın kaçı? (Biraz düşünür) On dördü. Hem yabancı bir sarhoşu, bir yankesiciyi, bir karmanyolacıyı kasanın yanına almak, onunla rakı içmek… Resmi bir yerde şarkı söylemek… Sonra büro müdiresi gelirken katili kaçırmak, daha sonra da kaçan katil için patronun kendisi diye yalan söylemek! Evet, evet böyle adamları bir dakika bile tutmak caiz, değil. Şemi Bey beni buraya alırken geniş bir salahiyet verdi. Yazıhanesinin adamlarını istediklerimden tayin edebilirim.
Müstemend: (Şaşırarak) Fakat, Peride Hanımcığım, yalan söylüyorum. Aslı yok dediklerimin.
Peride: İste onun için kovuluyorsun ya Müstemend. (Defteri açar, rakamlar yazmaya başlar) Ah bu kâtipsizlik. Kasaya da ben bakıyorum.
Müstemend: (Kendi kendine) Doğrusunu söylerim, o idi, evet niçin kovulayım… (Peride’ye hitaben) Peride Hanım, lütfen… Derken kapıdan hızla Hayranzade girer.
ALTINCI MECLİS
Evvelkiler, Hayranzade
Hayranzade: (Girer girmez Müstemend’e susması için gizli bir işaret eder. Yazıhaneye yaklaşır.) Bonjur Peride Hanım…
Peride: (Kalkarak, tatlı tatlı) Bonjur mon patron!
Hayranzade: Nasılsınız?
Peride: Çok iyi.
Hayranzade: Oh… (Gözlerini süzer) Teşekkür ederim.
Peride: Estağfurullah efendim.
Hayranzade: Ne yapıyorsunuz?
Peride: (Şiddetle) Müstemend’in hesabını kesiyorum.
Hayranzade: Niçin? Bir kabahati mi var?
Peride: Kabahat değil, cinayet! Bu herif (Parmağı Müstemend’i gösterir) korkunç bir katil.
Müstemend: (Şaşkın) Hayırdır inşallah.
Peride: Evet, hıyanetini gözümle gördüm. Elimle yakalayamadım amma.
Hayranzade: Aman Yarabbi ne yaptı?
Peride: Siz de yeni geldiniz değil mi?
Hayranzade: Evet.
Peride: İçeriye girince bu katil herifi zilzurna sarhoş başka bir katille gördüm.
Müstemend: (Kendi kendine) Vay anasını.
Peride: Kasanın dibine oturmuşlar! Nasıl kıralım, nasıl anahtar uyduralım diye müzakere ediyorlardı.
Müstemend: Aman Yarabbi!
Hayranzade: (Gözlerini açar. Müstemend’e tuhaf tuhaf bakar) E sonra?
Peride: Hatta yapacakları cinayet için o kadar bir neşeleri vardı ki gayet adi gayet rezil bir şarkıyı da avazları çıktığı kadar haykırıyorlardı.
Müstemend: