109
Tarih bin yetmiş dört ve tavşan yılında ve mübarek ramazan ayında darü’l fenadan, darü’l bekaya göç etti. (Şecere-i Türkî), s.173.
110
Altay putperestlerinden Teleütlerin duası.
111
Avrupa Rusyası’nda Viyatka, Perm, Kazan, Sibirsk, Orenburg, vilayetlerinde yerleşik ve “Finova” ırkından bir kavimdir. Ziraat ve arıcılıkla geçinirler.
112
Bunlara ait tarihî olaylar bilahare görülecektir.
113
Kağan veya halkın tahrifi ile Hak(ğ)an sonra (ğ)nin düşmesi ile (Khan), (Han) hep bir kelimedir. Çince “Huhan” suretinde yazılmıştır.
114
Çincesinde babası “Kutluk” diye zikredilmiştir.
115
On Uygur boyundan Mengü Tatı adlı kişiyi getirdiler. “Gün İrkin” lakap koydular. Bu ikisinin oğlanları yüz yıl kadar dura koydular. Ondan sonra dahi bir Uygur oldu. On Uygur’a her kim baş olsa (İl İlter) dediler. Dokuz Uygur’a her kim baş olsa (Gün İrkin) dediler. Çok yıllar duranların adını şöyle derler idi” Ondan sonra her kim duruverse (İdi Kut) dediler. İdinin manasın her kim bilir? Derler ki sütünü tadan bilir (Şecere-i Türkîs s. 25) İşte görülüyor ki hicrî 11. Asırda bu kitabı telif eden Ebulgazi Bahadır Han Uygur’un (İdi Kut)una milleti ihya eden manasında (İl İlter) diyor. (Tukyu)da bu manadadır.
116
Oğuz beyleri, ahali, işitiniz! Yukarıda bulunan Tanrı ezmediği, aşağıda bulunan yer patlamadığı hâlde, Ey Türk milleti nizamınızı kim bozabilir?
117
Macaristan hükûmetini oluşturan (Arpad) dahi memleketini toprak ve su adına sahiplenmiştir.
118
Doğru olmamak, askerî nizama riayet etmemek demektir.
119
Kendi kendine hükûmete malik idim, hükûmetin azameti (Amat, Uygurcada çok değerli kaftan manasında olup dolayısıyla azamet ve rütbe manasına gelir. Fakat Türk dilinin diğer şubelerinde şimdi manasına gelen “amatı” kelimesiyle de benzerliği var.) nerededir? Kime hâkimiyet kazandırayım? Böyle diyor idi. Başlı başına Hakan’a sahip bir millet idim, Hakan’ım nerededir? Hangi hakana işimi gücümü sarf edeceğim? Böyle diyor idi.
120
Şad dışarıda bulunan Türk beyleri manasında olmak gerektir. Osmanlıcada vaktiyle devlet adamlarının tellalı makamında bulunan memurlara şadi denilirdi.
Yabgu; Uygur, Çağatay ve Osmanlıcada müşterek olup bina ve tanzim etmek manasında olan “yab” kelimesinden alınmıştır. “Yabgu” bunun türemiş hâlidir. Şad, Türkler arasında iki büyük rütbe ismidir. Vaktiyle mevcut olan rütbe isimleriyle bu gün tertip edilen rütbe silsilesi biri doğu, diğeri batı olmak üzere Türk hükûmetinde iki şad rütbesi bulunduğu görülür. Görünüşe bakılırsa Çinliler yabguyu “yepu” ve “şad”ı da “şat” diye dillerine almışlar ve Mösyö Radloff bu tabiri tercüme ederken birinciye hatalı bir şekil vererek “yabgug-şad” ikisini birleştirmiştir. (Thomsen, Orhun Yazıtları 146)
121
Türklerin “Yeşil Öküz” yani Yeşil Nehir dedikleri “Huang ho” nehridir. Bunu Moğollar sularının çamurlu olmasından dolayı “Khara Moron” yani Kara Nehir olarak adlandırmışlardır. Şandung ovası Çin’in “Şan-tung” vilayetinden ibarettir. Gerçekten bu vilayet Huang-ho” nehrinin kıyısına kadar toprak, araziye ait geniş ovaları içine alır.
Gökmen, Kırgızların yerleşik bulundukları ormanlık bir dağ silsilesi ismidir. Karşı yamaçları Türk memleketidir. Kırgızların memleketine gitmek için Türk memleketinden geçmek lazımdır. Bu silsilenin (Tang-nu” dağla
1
Rahip Palladius’un
2
3
Seyhun’a “Hocend Suyu” derler.
4
Bunun bize göre telaffuzu (Yeni Çay) şeklinde olmalıdır. Türkçenin Kaşgar kolunda (ç) s’ye dönüşür. “Yenice” olmak ihtimali de mümkündür.
5
Bu step kelimesinin Türkçede karşılığı bozkırdır.
6
Arapçada “cezair-i müctemia” denilen takımadaların Türkçe ismidir. Bu göle Aral denmesi de çok adalı olmasındandır.
7
Altay kelimesini bazı lügatler Altun Dağı terkibinden bozma kıyas ediyorlar ise de bu nazar Türkçe telaffuz ile uygun değildir. Altay Ora Türkçesince yüksek orman manasında Al-Tayga terkibinden ibarettir. Bu, oryantalistlerin bakışı ve seyyahlardan Radloff’un sözüdür. Bize kalırsa yine bu manada olarak Al-Toyga’dan değişmiştir.
8
Ala Kul, Ala Göl demektir.
9
Çincenin (ling) kelimesi “geçitli tepe” demektir. Çung Ling Türkçenin “Gök Arat” terkibinin tam tercümesidir. Türkçede arat kelimesinin asıl manası çatı şeklinde olan dam olması sebebiyle, böyle yerler de bu terimle anılmıştır. Arat yüksekliği çok bir boyunu, yanaşılması kolay veya imkânsız olan komşu iki akarsuyun beslenme teknelerini ayıran sınırdır. Hâlbuki (davan) sarp boğaz ve (bel) gibi geçilmesi kolay boyun veyahut fark olunmadan bir vadiden diğer vadiye geçilen boğaz manasındadır. (Arat) komşu iki akarsuyun beslenme teknelerini ayıran sınır üzerinde boyun, (davan) ise bir geçittir.
10
Billur; vahan bölümünde bulunan güney dağlarının bir kısmında iskân olan bir kabile dahi bu adla anılır.
11
“Kouen” (değnek, kuru fidan) ve “len” (böğürtlen) demektir.
12
Rusların şimdi (çotkal) yazdıkları kelime Türkçenin (çatkal) terkibinden bozmadır. Manası: vadinin dibi ve sel yatağıdır.
13
Ruslar bu kelimeyi Kog-art şeklinde tahrif etmişlerdir.
14
Alay Vadisinde Kızıl Su Irmağı bir değildir. Bu isimde Kızıl Bel’den itibaren birbirinin aksi yönde akan iki ırmak daha vardır. Bunlardan birisi Surh-âb’ın başıdır. Diğeri kollarında birisi olan Kaşgar-Derya adıyla da anılan Tarım nehrinin baş tarafıdır.
15
Bu kelimenin aslı Türkçenin barmak mastarından müşterek olan Bargana’dan olması muhtemeldir, çünkü barmak sınırı aşmak manasınadır.
16
Hind Dağı demek olan Hindikûh’a İranlılar Hint öldüren manasına gelen Hindûkûş ismini vermişlerdir.
17
Osmanlı şivesine göre “Biş Balık” “Beş Şehir” demektir.