Askeri garnizonların imparatorluğun her tarafına yayılması, Roma askerleri ve yerel halklar arasında kültür alışverişini zorunlu kılarak yerel halkların asimilasyonuna neden oldu. Gerçekten de Roma ordusunun sevk ettiği savaşçıların pek çoğu işgal edilen bölgelerden seçilmekteydi: İmparator Hadrianus’un ordusundaki 380.000 askerin sadece 154.000’i düzenli birlikler halindeydi. Süvari ve piyadelerden oluşan 215.000 kişilik yardımcı gücün büyük bir kısmı Roma’nın ele geçirdiği topraklardan gelmekteydi.
Roma Ordusunun 1/8’i
İmparator Claudius’un Britanya’yı 43 yılında işgal etmesinin ardından burada kurulan Roma yönetimi, Kelt kabileleri arasında yoğun bir tepkiyle karşılandı. Bu nedenle, Roma ordusunun sekizde biri Britanya’da konuşlandırıldı. Milattan sonra 1. yüzyılda ortaya çıkan kabile ayaklanmalarından özellikle 60 yılındaki Iceni Ayaklanması Britanya’daki Roma hükümranlığına neredeyse son verdi. Kraliçe Boudica’nın sürüklediği bu isyan neticesinde Camulodunum (Colchester), Londra ve Verulamium (St. Albans) şehirleri yerle bir oldu. Neticede Romalılar Britanya’nın kuzey kesimlerini ele geçirmekte başarısız oldular ve İrlanda’yı işgal etmeyi akıllarından bile geçiremediler. 122 yılında ise bu sefer kendilerini korumak amacıyla İskoçya’nın savaşçı kavmi Piktlere karşı Hadrian Duvarı’nı inşa ettiler.
60 Yılda Roma Çöküyor
Roma İmparatorluğu, İmparator Trajan döneminde (98 –117) en geniş sınırlarına ulaştı. Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da hükmettiği alan 5 milyon kilometrekareyi bulmaktaydı. Bu alan yeryüzünün altıda birine denk geliyordu ve dünya nüfusunun dörtte biri burada yaşıyordu.
Fakat imparatorluğun bu engin genişliği, Avrupalı ve Asyalı düşmanların art arda gelen isyanları sonucunda Roma’nın çöküşüne sebep oldu. Örneğin, 260 yılında İmparator Valerianus Pers Sasani İmparatorluğu tarafından yenilip esir alındı. 396 yılında imparatorluk doğu ve batı olmak üzere ikiye bölündü. Doğu Roma İmparatorluğu başkent olarak Konstantinopolis’i seçti ve büyük bir gelişme kaydetti. Batı Roma İmparatorluğu ise Orta Avrupa’dan gelen topluluklarla savaşması sebebiyle zayıfladı.
Roma’nın sonu ise oldukça çabuk geldi. 406 yılında Germen kabilelerinin Ren Nehri’ni takip ederek İtalya ve Galya’ya gelmesi üzerine Batı Roma İmparatorluğu sadece 60 yıl içinde çökecekti. 439’da Kartaca Vandallara bırakıldı. 452 yılına gelindiğinde Roma İmparatorluğu Britanya ve İspanya’nın büyük bir kısmını içeren geniş bir bölgeyi tamamen kaybetti. Bu sürede nüfusunun dörtte üçünü kaybetmiş olan Roma şehri, 455 yılında Germenler tarafından yağmalandı. 476 tarihinde son Roma İmparatoru Romulus Augustus’un tahttan çekilmesiyle Batı Roma İmparatorluğu dağılmıştır.
300.000 Ölü
451 yılında Doğu Fransa’nın Champagne bölgesinde bir tarafta Romalılar ve Vizigotlardan oluşan birleşik bir ordunun, diğer taraftaysa Hunlar ve müttefiklerinin yer aldığı nihai bir savaş yaşandı. Roma İmparatorluğu’nun son askeri harekâtlarından biri olan bu savaş, Hunların ve onların korkulu lideri Attila’nın mağlubiyetiyle sonuçlandı.
Bu savaşta kaç kişinin yer aldığı ve bunlardan kaçının öldüğü bilinmiyor. Dönemin tarihçisi Hidatius’un iddiasına göre 300.000 kişi ölmüştü; fakat her iki taraf da o dönemde böyle bir gücü toplamaktan uzaktı. 450 yılında Batı’daki Roma ordusu, 50 sene önceki mevcudiyetinin ancak yarısından oluşuyordu. Son tahminler toplam savaşçı sayısının 100.000 olduğunu ve Roma-Vizigot güçleriyle Hun güçlerinin birbirlerine denk sayılabileceğini söylemektedir. Kaç kişinin öldüğü bir tahminden öteye gidemese de, kaynaklar savaş meydanlarının cesetlerle dolup taştığını yazar.
Bu mağlubiyet Galya’ya yönelik Hun ilerlemesinin durmasına ve Attila’nın ordularının bir sonraki sene İtalya’dan atılmasına neden oldu. Orta Asya’dan kalkıp gelen çetin bir göçebe kavim olan Hunlar 4. yüzyılda Avrupa’ya akınlar düzenlediler ve önlerine kattıkları diğer Germen kavimlerini Avrupa’nın batısına sürdüler. O dönemde yaşamış Hıristiyan yazarların “Tanrı’nın Kırbacı” olarak andığı Attila 453’te öldü. Romalılar tarafından İskitler veya Sarmatlar olarak tanınan Doğu Avrupa Slavları, Hun İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra batıya doğru göç ederek Hunlardan geriye kalan iktidar boşluğunu doldurdular.
0 Kavramı
Hindistan’da Maurya İmparatorluğu’nun (MÖ 321 – MÖ 185) ardından gelen Gupta Hanedanlığı dönemi genellikle “Hindistan’ın Altın Çağı” olarak anılır. Uzun süren bu barış ve refah döneminde sanat, mimari ve edebiyat alanlarında pek çok gelişme yaşandı ve aralarında matematikçi ve gökbilimci Aryabhata’nın (476 – 550) da olduğu değerli bilginler yetişti. Aryabhata’nın 0 kavramını geliştiren kişi olduğu sanılmaktadır. Aryabhata, rakam çizelgesi üzerinde 0’ı göstermek için boşluk anlamına gelen “kha” kelimesini kullanmıştır.. Batı dünyasının bu rakamı keşfetmesi ise ancak 7. yüzyıldan sonra mümkün olacaktı.
Buna ek olarak Guptalar, sonradan Batı’da 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 rakamlarına dönüşecek olan Hint-Arap sayı yazma metodunu da geliştirmişlerdir. Bu metodun genellikle Araplara ait olduğu zannedilmektedir; fakat Araplar sadece bu metodun Avrupa’ya aktarılmasında bir rol üstlenmişlerdir.
Konstantinopolis’in İki Savunma Duvarı
Bir Antik Yunan şehri iken Byzantion denen ve şimdi İstanbul ismiyle anılan Konstantinopolis’i saran yüksek duvarlar ve surlar, antik dönemin çok önemli eserleri arasındaydı. Ardı arkası kesilmeden dört bir yandan gelen saldırılara rağmen şehrin ve Bizans İmparatorluğu’nun 1.000 yıl boyunca ayakta kalmasına ve hatta zenginleşmesine olanak tanıyan onlardı.
Batı Roma İmparatorluğu Germen istilaları sonucu yakılıp yıkılırken, daha sonra Bizans İmparatorluğu denecek olan Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti büyümeye devam etti. İçte yer alan birinci sur, ilk imparator olan Konstantin (324 – 327) tarafından inşa edildi ve Theodosius II (408 – 450) döneminde 2 kat tahkimatla güçlendirildi. 22 kilometre boyunca uzanan iç duvarlar 4,5 – 6 metre arası kalınlığa ve 12 metre yüksekliğe sahipti. Dış duvarlar ise 2 metre kalınlığında ve 8,5 – 9 metre arası yükseklikteydi.
Haliç kıyısı ve Marmara Denizi arasında yer alan bu ikiz surlar, şehrin 7 tepe üzerinde yükseldiği hesaba katıldığında herhangi bir saldırı karşısında ele geçirilemez görünmekteydiler. Gotlar, Persler ve Arapların sürekli tekrarlayan saldırılarına karşın hep ayakta kalan şehir, ancak 1453’te Osmanlı Türklerinin eline geçti.
Asya ve Avrupa kıtasının her iki yakasına kurulu Konstantinopolis şehri, 1.000 yıllık hâkimiyeti süresince ticaretle serpilip gelişti. Gösterişli sanatı ve mimarisi onu ziyaret eden herkesi büyüledi. Hıristiyanlığı resmi din haline getiren Bizans İmparatorluğu’nun sınırları, 565 yılına gelindiğinde İspanya’dan Kuzey Afrika’ya, oradan da İran’a uzanıyordu. Aynı tarihlerde, nüfusu yarım milyon kişiyi bulan Konstantinopolis, Batı dünyasının en büyük ve en zengin şehri haline gelmişti.
6 Milyon Avro
Nisan 2005’te Etiyopya’ya iniş yapan Antonov model bir stratejik taşıma uçağının kargosunda 24 metrelik ve 160 tonluk bir dikilitaşın orta kısmı