Norveç göçmeni bir ailenin çocuğu olan Didrikson ilk olarak beyzbol ve softball alanındaki yetenekleri ile kendini gösterdi. Lisedeyken basketbol oynamıştı.
1932 Amator Atletizm Birliği Şampiyonası’nda (AAU) beş müsabaka kazanarak ve bir yarışta da birinciliği başka bir atletle paylaşarak dünya atletizm yıldızlarından biri olmuştur. Bu süre içerisinde üç dünya rekoru kırmıştı. AAU takım yarışmasını, işvereni olan “Employers Casualty Insurance Company of Dallas” adına tek başına kazandı. İkinci sırada İlinois Üniversitesi’nden yirmi iki üyeli bir takım vardı.
Los Angeles Olimpiyatları’nda beş müsabakada yarışabilecek durumda olmasına rağmen, kadınların sadece üç müsabakada yer almasına izin veriliyordu. Olimpiyatlarda ilk kez düzenlenen kadınlar cirit atma yarışında altın madalya kazandı. 80 metre engellide de kendi rekorunu kırarak madalya aldı. Yüksek atlamada gümüş madalya kazandı (Aslında altın madalya almaya hak kazanmış olmasına rağmen karmaşık teknik kurallar nedeniyle gümüş madalya aldı).
Didrikson daha sonra golf sporuyla ilgilenmeye başladı. Kazandığı “dünyanın en iyi golf oyuncusu” unvanını sonraki yirmi yıl boyunca koruyacaktı. Golf kariyeri boyunca Associated Press tarafından beş kez ülkenin en iyi atleti olarak gösterildi (1945, 1946, 1947, 1950 ve 1954; atletizm dalında ilk ödülünü 1931 yılında almıştı).
On büyük turnuva başarısından sonuncusu, kolon kanseri teşhisi konulduktan ve bu hastalık nedeniyle bir ameliyat geçirdikten bir yıl sonra, 1954 yılındaki US Open turnuvasında geldi. İki yıl sonra kırk beş yaşındayken nükseden kanser nedeniyle hayatını kaybetti.
1- Didrikson “Babe” lakabının kendisine beyzbol oynarken topu oyun alanının dışına gönderme biçimi Babe Ruth’u (1895–1948) çağrıştırdığı için verildiğini söylemişti.
2- Associated Press, ESPN ve Sports Illustrated tarafından 20. yüzyılın en iyi kadın atleti olarak adlandırılmıştı.
3- Patty Berg (1918–2006) ve Fred Corcoran (1905–1977) ile birlikte LPGA’yı kurdu.
4- Profesyonel güreşçi George Zaharias (1908–1984) ile 1938 yılında evlendi. Evlendikten sonra Babe Didrikson Zaharias adını alsa da genellikle Babe Didrikson olarak hatırlandı.
Mickey Mouse
Mickey Mouse karakteri, 18 Kasım 1928 tarihinde kısa çizgi film Steamboat Willie New York City Koloni Tiyatrosu’nda gösterildiği anda “dünyaya gelmiş” oldu. Animasyon dünyasının ünlü faresi daha önce Plane Crazy ve Gallopin’ Gaucho isimli iki çizgi filmde boy göstermiş olmasına rağmen asıl popülerliğine Walt Disney’in ilk sesli senkronize filmi Steamboat Willie ile kavuştu. Çok tutulan film, Mickey’i popüler kültürün yıldızlarından biri haline getirdi.
Walt Disney’in (1901–1966) Mickey Mouse’u bir tren yolculuğu sırasında keşfettiği söylenmektedir. O sıralar Disney, daha önce yarattığı “Tavşan Oswald” karakterinin telif haklarını kaybetmenin getirdiği sıkıntı ile boğuşmaktadır. Mortimer Mouse adında yeni bir karakterin hayalini kurar. Eşi Lillian (1900–1997), Mortimer adını sevmez ve kulağa daha hoş gelen “Mickey” ismini önerir.
Her zaman hareketli ve neşeli olan Mickey Mouse’un orijinal tiplemesi günümüzün aile dostu kemirgenine göre biraz daha haşarıdır. Daha sonra stüdyo Steamboat Willie’nin otuz saniyelik bir bölümünü Mickey’in şiddet içeren davranışları nedeniyle çıkarmak zorunda kalacaktır. Mickey Steamboat Willie’den sonra da 1940 tarihli Fantasia gibi çeşitli yapımlarda star olarak boy göstermiştir.
Walt Disney Corporation’un logosu haline gelince Mickey’in sinema kariyeri geri plana itilir. Mickey Mouse, Club TV programının başlaması ve Disneyland eğlence merkezinin açılışı ile 1955 yılında yeniden ön plana çıkacaktır. Mickey zamanla saatlerde, beslenme çantalarında, tişörtlerde ve Disney’in eğlence merkezi ile ilgili her yerde boy göstermeye başlar.
Amerikan tipi aile eğlence kültürü ile özdeşleşen Mickey, kimi eleştirmenlere göre Amerika’nın kültürel ve ticari emperyalizmini simgelemektedir. Bu eleştiriler bir yana, Mickey Mouse dünya genelinde en çok bilinen figürlerden biri haline gelmiştir.
1- On beşinci doğum gününde Mickey, Hollywood Onur Yolu’nda yıldızı bulunan ilk animasyon karakter olmuştur.
2- Walt Disney, Mickey Mouse’un orijinal seslendirmesini yapan kişidir. Stüdyonun işleri çok fazla artana dek Disney, Mickey Mouse’u seslendirmeye devam etmiştir.
3- 2007 yılında Hamas tarafından işletilen bir TV kanalı, Mickey Mouse’a çok benzeyen Farfour adında bir karaktere yer verir. Farfour’un tartışmalı anti-Amerikan ve anti-İsrail vaazının yarattığı tartışmaların ardından Filistinli terörist grup onun yerine bir yaban arısı kullanmaya başlamıştır.
Winston Churchill
Winston Churchill (1874–1965) kararlı liderliği ile II. Dünya Savaşı’nın en karanlık günlerinde ülkesi Büyük Britanya’yı koruyabilmiş ve 20. yüzyılın en önemli kişiliklerinden biri haline gelmiştir. Churchill uslanmaz bir romantik ve kararlı bir milliyetçiydi. Tüm bunlardan öte demokrasinin ahlaki üstünlüğünün yılmaz bir savunucusuydu.
Zengin bir ailede doğmuş olmasına rağmen, Churchill’in askeri ve politik bir lider olarak başarısı her zaman garanti görülmüyordu. Parlamentoya 1900’lerde yirmi altı yaşındayken girdi. 1911 yılında Deniz Bakanı oldu. Ne var ki I. Dünya Savaşı’nda, 1915’te Gelibolu’da yaşanan feci İngiliz yenilgisinin ardından Churchill eleştirildi ve istifa etmeye zorlandı.
Kısa sürede kariyerine geri döndü ve hazine şansölyesi olarak çalışmaya başladı (1924-1929). Bu, maliye bakanlığına benzeyen bir görevdi. Ne var ki İngiltere’yi altın standardına döndürme kararı tam bir felakete neden oldu. 1930’larda politik açıdan ciddi hiçbir etkisi yoktu. Kendisini yazmaya verdi. Alman silahlanmasının, Adolf Hitler (1889–1945) ve Nazi rejiminin yükselişinin sıkı bir muhalifi oldu.
Başbakan Neville Chamberlain’in (1869–1940) uzlaşmacı politikalarına muhalefet ediyordu. Chamberlain 1940 yılında çekilince Churchill onun halefi oldu. Fransa’nın 1940 yılı Haziran’ında işgal edilmesinin ardından sıra İngiltere’ye gelmiş gibi gözüküyordu. 1066’dan beri ilk kez İngiltere böyle bir tehlikeyle karşı karşıyaydı. Churchill ilk sınavını verecekti.
Almanya İngiltere’yi işgal etmedi. Churchill halkını faşizmin barbarlığı ve tiranlığına karşı mücadele etmeye ikna etti. İngiltere, Almanya ve İtalya karşısında bir dizi askeri başarı kazandı. Sovyetler Birliği ve ABD’nin müttefiklerin safında savaşa katılmasından önce İngiltere bu şekilde Mihver Devletleri’nin yayılmasını engellemiş oluyordu.
Müttefik zaferinin ardından Churchill modern zamanların en büyük liderlerinden biri olarak görüldü. Batı tarihinde efsanevi bir figür olarak yerini almıştı. Bir dönem daha (1951–1955) başbakanlık yaptıktan sonra bozulan sağlığıyla uğraşmak zorunda kaldı. Doksan yaşında öldü.
1- Genellikle II. Dünya Savaşı sırasında büyük üçlünün -Churchill, Franklin D. Roosevelt (1882–1945) ve Joseph Stalin (1879–1953)– bir arada kalması noktasında Churchill’in rolüne dikkat çekilir. Tahran, Yalta ve Potsdam’daki toplantıları düzenleme fikri ondan çıkmıştır.
2-