Anadolu'nun Sırları. Kerim Kuvetli. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Kerim Kuvetli
Издательство: Maya Kitap
Серия:
Жанр произведения:
Год издания: 0
isbn: 978-605-7605-73-3
Скачать книгу
“Hiç durma, in aşağı!” demiş. Teke onun sözlerine kanmış, zaten susuzluktan da dili damağına yapışıyormuş, hiç düşünmeden aşağı inmiş. Susuzluğunu giderdikten sonra aklı başına gelir gibi olmuş, tilkiye, “Eee! Nasıl çıkacağız buradan?” diye sormuş. Tilki, “Sen hiç merak etme; ben buradan ikimizi de kurtarmanın yolunu biliyorum. Sen şimdi doğrulup ön ayaklarını duvara dayar, boynuzlarını da havaya dikersin; ben tırmanıp çıkar, sonra seni de çekerim,” demiş. Teke bu aklı pek beğenmiş, hemen razı olmuş; tilki arkadaşının bacaklarından omuzlarına, omuzlarından boynuzlarına atlayıp kuyunun ağzına varmış, hemen oradan uzaklaşmış. Tekenin “Biz böyle mi sözleştik? Sen sözünde durmaz mısın?” diye sitem ettiğini duyunca dönmüş: “Be herif! Senin çenende kıl olduğu kadar kafanda da akıl olsaydı, nasıl çıkacağını düşünmeden hiç iner miydin bu kuyuya?” demiş.

      Aklı başında bir insan, sonunun ne olacağını düşünüp incelemeden, hiçbir işe girişmemelidir.

DİŞİ ASLANLA TİLKİ

      Tilkinin biri bir dişi aslan görmüş; “Her seferinde doğura doğura bir tanecik doğuruyorsun,” diye alay etmiş.

      Aslan dönmüş, “Doğru söyledin bir tanecik doğururum; ama bir aslan doğururum,” demiş.

      Bir şeyin değerini ölçmek için azlığına çokluğuna bakmamalı; neye yarıyor, ona bakmalı.

KURTLARLA KOYUNLAR, BİR DE KOÇ

      Kurtlar koyunlara elçi göndermiş, başlarındaki köpekleri kendilerine verirlerse aralarında bir daha bozulmayacak bir barış kurulacağını söylemişler. Koyun kısmı akılsız olur, peki demişler; ama bir koç kurtlara dönüp “Sözünüze nasıl inanır da gelip sizinle yaşarım?” demiş, “Başımızda köpek varken bile ben rahat rahat otlayamıyorum, köpek olmayınca neye varır benim durumum?”

      Düşmanlarımızın dediklerine inanıp da bizi koruyanları, güvenliğimizi sağlayanları başımızdan kaldırmayalım, sonra durumumuz kötü olur.

      Şu Bizim Noel Baba

      St. Nikolaos, Piskopos Nikolas, Santa Klaus, Kris Kringle, Papa Noel ya da bizim tabirimizle Noel Baba’nın evinin bugün Finlandiya’nın Kuzey Kutup Dairesi’ndeki Lapland bölgesinin merkezi olan Rovaniemi şehrinde olduğu söylense de oraya gidenler gerçekte turistik hediyeler satan bir yer ile geyik ve Husky köpekleri ile yapılan güzel bir gezinti ve bir doğa harikası olan Aurora Borealis’i (Kuzey ışıkları) seyretmekten öteye gidemezler. Reklamı başarılı ve bilinçli yapılmış bir pazarlama harikasıdır bu durum. Her yılbaşında çocukların hediye beklediği Noel Baba aslında Ortodoksların en önemli gördüğü aziz olan bir Anadolu insanıdır. Bu topraklarda doğmuş ve yine bu topraklarda gömülmüştür.

      Nikolaos, MS III. yüzyılın sonuna doğru günümüzün önemli antik kentlerinden biri olan Patara’da dünyaya gelir. Varlıklı bir hububat tüccarı olan babası Epifanes ve annesi Nonna ilk çocuklarına evliliklerinin otuzuncu yılında kavuşurlar. Bu kutsal gün, Ortodoks Rus kilisesine göre 29 Temmuz, Jülyen takvimine göre 11 Ağustos, Gregoryen / Miladi takvime göre de 24 Ağustos’tur. Bebeğe onu vaftiz etmeye gelen ve Xanthos yakınlarındaki bir kilisede başrahiplik yapan amcasının adı verilir, yani Nikolaos. Genç yaşta ailesini salgın bir hastalıktan kaybeder, amcasının ve keşişlerin yanında büyür. Nikolaos, henüz genç bir yaşta iken Mısır ve Filistin’e gider. Hacı olmak için Kudüs’e gidip döndüğünde doğduğu yer olan Patara’yı terk eder ve Myra’ya yerleşir.

      Aziz Nikolaos Heykeli, Demre, Antalya

      Myra, Antalya’nın Demre ilçesinde bulunan bir antik kenttir. Helenistik dönemde kurulan Likya Birliği’nin altı büyük kentinden biridir. Hıristiyanlığın başlangıcından itibaren Likya’nın en ünlü ve önemli kenti Myra’dır. Bu dönemdeki ününü Aziz Nikolaos’a borçludur. Aziz’in, öğretisini geliştirdiği ve ününü yayarak tüm yaşamını tamamladığı yer Myra’dır.12

      Roma İmparatorluğu’nda MS I. yüzyıldan MS IV. yüzyıla kadar (MS 313 Roma İmparatorları I. Konstantin ve Licinius tarafından Milano fermanı imzalanmış ve Hıristiyanlar dinlerini yaşamakta özgür bırakılmışlardır) Hıristiyanlık yasaklı bir din olmuştur. Likya şehirlerinden biri olan Myra, Nikolaos döneminde Roma İmparatorluğu’nun toprakları içerisindeydi. Roma hâlâ eski çoktanrılı inancını koruyordu ve Hıristiyanlık, özellikle İmparator Diocletianus döneminde büyük zulme uğradı. Diocletianus’un yayınladığı sert bildiriye göre; bu dine inananlar öldürülecek, kiliseleri yakılacak, kitaplarına el konulacak ve kilise önderleri tutuklanacaktı. Bu zulümden Myra başpiskoposu olan Nikolaos da nasibini almış, hapse atılmış ve işkence görmüştür. MS 305 yılında tahttan çekilen Diocletianus’tan sonra Doğu Roma İmparatorluğu’nun başına I. Konstantin geçti ve diğer tüm Hıristiyanlarla birlikte Nikolaos’un da mahkûmiyeti böylelikle sona erdi.

      Myra Antik Kenti

      “Tanrı’nın hizmetkârı, kudretli Nikolaos’un kutsanmış kenti,” der İmparator Konstantin. Artık tanrı tekil anılmaktadır. Tektanrı dönemi başlamıştır, çoktanrılı Likya’da.13 MS 325 yılında I. Konstantin tarafından Hıristiyan dünyası için son derece önemli yedi konsülden ilki olan Nikea (İznik) Konsülü toplanır. Üç yüz on sekiz din adamının katıldığı bu konsüle, Myra başpiskoposu olarak Nikolaos da katılır. Bu konsülün amacı, uzun süredir baskı altında olan Hıristiyanlık inancı ile ilgili imparatorluğun farklı yerlerinde farklı inanış biçimlerinin oluşması ve kiliseleri derinden etkileyen bu tartışmaların büyük boyutlara ulaşmasıdır. Özellikle İsa hakkındaki “Tanrı’nın oğlu mu yoksa sadece onun bir peygamberi olarak tanrı değil, bir insan mıdır?” tartışması en önemli konudur. Bir tarafta Patrik Alexander diğer tarafta onun “Baba-Oğul-Kutsal Ruh” üçlemesine karşı çıkan, Antakya dini lideri Arius vardır. Nikolaos, Patrik Alexander taraftarı olmuştur. Bu tartışmalar sonucunda Antakya dini lideri Arius aforoz edilmiş ve Patrik Alexander’in öğretisi kabul görmüştür. Bu konsül aynı zamanda günümüz Hıristiyanlık inancına yön vermiş olmasıyla da oldukça önemlidir. Nikolaos, konsül sonrası piskoposluk görevine devam eder. Bu sırada ailesinden kalan büyük serveti yoksullar ve ihtiyacı olanlar için harcamaya karar vermiştir. Bu yardımseverliği sayesinde sevilen biri olmuştur.

      Yardımseverliği ile ilgili birçok hikâyesi vardır Nikolas’ın, en bilineni ise yoksul üç bekâr kız kardeşinkidir. Bu hikâyeye göre o dönemde kızlar çeyizsiz evlenemezdi ve üç bekâr kızı olan fakir bir baba kızlarını nasıl evlendireceğini kara kara düşünürken büyük olanı diğer kardeşlerinin evlenebilmesi için kendisini esir pazarında satmayı teklif eder. Noel arifesinde evlerinin önünden geçerken konuşmalara şahit olan Nikolas bu yoksul aileye yardım etmeye karar verir. 25 Aralık sabahı, aile henüz uykuda iken açık pencereden içeri, çeyize yetecek kadar altın atar. Uyandıklarında bir mucizenin gerçekleştiğine inanan aile, evlilik hazırlıklarına başlar ve böylece büyük kız evlenir. Aynı mucize bir sonraki Noel’de de ortanca kız için gerçekleşmiş, fakat bir sonraki yıl en küçük kız kardeşe sıra geldiğinde Nikolas pencerelerin kapalı olduğunu görünce son altın kesesini de çatıya tırmanarak bacadan aşağı atmış ve bu sefer de ocak üstünde kurumakta olan çorabın içine düşmüş. Bu hikâye yüzyıllardır birçok ikonada Aziz Nikolas üç fakir kız kardeşe birer altın top veya elma verirken tasvir edilmiştir. Bu arada Nikolas bu yardımseverliği bir gelenek haline getirmiş ve her yıl gizlice 25 Aralık sabahı Myra’nın


<p>12</p>

Editör Ahmet Faik Özbilge, İzmir’den Antalya’ya, s. 339

<p>13</p>

Nevzat Çevik, Taşların İzinde Likya, s. 105