Herodot Grek değildir, Karyalıdır. Doğduğu kent olan Halikarnas, Karya’nın başkentidir. Babası Lyxes, annesi Dryo, erkek kardeşi Theodoras ve amcası da Panyassis’dir. Bu adlar da Grek dilinden değil öz Karya dilindendir. Fakat Herodot, anadili olan Karya dilinde değil, Halikarnas’ın kuzeyine düşen İyonya dilinde yazmıştır. Bunun sebebi ise; o çağda bu dilin, eğitimli bilginlerin kullandığı bir dil olmasıdır. Herodot, yaygın ve zengin bir edebiyat dili olan İyonya dilini eğitim aldığı gençlik yıllarında öğrenmiştir.
Herodot, Anadolu’da sözü geçer büyük bir ailenin üyesiydi. O çağda Halikarnas’ı korkusuz savaşçı ve dünyanın ilk kadın amirali olan, Kar-ya Kraliçesi Artemisia yönetiyordu. Herodot genç bir delikanlı olduğu dönemde, Artemisia’nın yerine torunu II. Lygdamis kral olmuştu. Pers Kralı Artaxerxes’e bağlı olan bu yeni yöneticiye, özgürlüğüne düşkün halk, bir tiran gözüyle bakıyordu. Bu sebeple Herodot’un amcası ve tanınmış bir şair olan Panyassis’in önderliğindeki devrimci bir grup, ülkelerini Pers boyunduruğundan kurtarmak üzere ayaklandı fakat bu girişim başarısızlıkla sonuçlandı. Amcası Panyassis bu ayaklanma sonucu öldürülünce, Herodot çok sevdiği Halikarnas’tan, Samos’a sürgüne gitti. Bu ayrılışının ardından, onun bugün bile tüm dünya tarafından tanınmasını sağlayacak olan kitabını yazdıracak birikime ulaştığı, büyük keşif seyahatlerine çıktı.
Heredot Heykeli, Viyana
Günümüzden iki bin dört yüz küsur yıl önce ulaşım aracı olarak sadece binek hayvanlarının olduğu ve yolların tehlikelerle dolu olduğu bir dönemde, Herodot gerçekten de başarılması çok zor ve uzun yolculuklar gerçekleştirmiştir. Trakya’yı, Lidya ve Frigya gibi tüm Anadolu kentlerini, Karadeniz ve Doğu Akdeniz kıyılarını, Mısır’ı, Fenike’yi, İran’ı, Makedonya’yı, Yunanistan’ı gezmiş ve Sicilya’ya kadar varmıştır. Zaten kitabını da burada yazmış ve yaşama burada veda etmiştir. Yolculukları esnasında hem karadan hem de denizden seyahat etmiş ve buralarda karşılaştığı kim varsa onlarla sohbetler ederek bu kentlerin tarihi, coğrafyası, kültürü, inanışları, efsaneleri, yaşam biçimleri hakkında bilgiler toplamıştır. Şehrin yöneticileriyle de görüşmüş ve bulunduğu bazı yerlerde resmi evrakları incelemiş böylelikle doğru bilgilere ulaşmayı amaçlamıştır. Bu kadar zorlu seyahatleri gerçekleştiren Herodot’un tek ve en büyük teşvik kaynağı elbette ki onda bulunan yeni yerler görme ve öğrenme sevdasıdır. Bu sebeple “Halikarnas Balıkçısı” mahlası ile bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı, Herodot için haklı olarak “dünyanın ilk büyük turisti” demiştir. Kaderin bir cilvesi gibi Herodot’un sürgün edildiği memleketine sürgüne gönderilen ve oraya sevdalanan bir bilgindir Cevat Şakir.
Peki, bu uzun seyahatler boyunca ihtiyacı olan geliri nasıl sağlamıştı Herodot? Cevabı oldukça basit aslında. Henüz gazetenin, televizyonun, radyonun, internetin olmadığı bir çağda insanların en büyük eğlence ve tek bilgi kaynağı kent dışından gelenlerdi. Bu nedenle kente gelen ve çeşitli oyunlar sergileyen sokak sanatçıları, yöneticilerden çok yüksek ücretler alırlardı. Çünkü onlar sadece halkı eğlendirip oyalamazlar aynı zamanda diğer kentlerden yanlarında önemli bilgileri de getirirlerdi. Herodot gibi iyi eğitimli ve sürekli seyahat eden bir bilginin ise yaptığı konuşmalar oldukça değerliydi. Diğer kentlerde yakın zamanda gerçekleşmiş olaylar, efsaneler ve diğer şeyler hakkında anlattıkları herkes için dikkat çekici nitelikteydi. Buna en güzel örnek Atina seyahatidir. Atina’ya giden ve iyi karşılanan Herodot, orada dinleyici kitlesi buldu ve konuşmalar yaptı. Heredot “pniks” denilen platformun üzerinden, Perslerin Anadolu’ya ve Yunanistan’a saldırışlarını ve yaptıklarını anlattı. O dönem Anadolu ile Yunanistan, Pers işgaline karşı doğal müttefik sayılırlardı.
Herodot, anlattıkları ile Atinalı erkekleri fazlasıyla etkilemeyi başarmıştı. Kentin yöneticileri, Herodot’a mücadele içinde oldukları Perslere karşı halkı yüreklendirdiği için bu konuşmaları karşılığında o dönem bir servet sayılabilecek on talent gibi yüksek ücretler ödediler. Herodot’un bu kadar etkileyici olmasının nedeni, tarihi olayları içerisindeki karakterleri de konuşturarak hikâyeleştirmesi ve böylelikle anlatı gücünü zenginleştirmesiydi. Anlattığı hikâyelerin çok beğenilmesi ve özellikle o çağda gündem olan Perslerin Anadolu’ya ve Yunanistan’a saldırışları konusunu belki de bu yüzden yazmaya karar verdi. Ayrıca kendisi de bizzat bu tarihi olaylara tanık olmuştu. Herodot ilk kitabında eserini neden yazdığını kendisi açıklamış ve şöyle yazmıştır: “İnsanoğlunun yaptıkları zamanla unutulmasın. Yunan ve yabancıların yaratığı harikalar isimsiz kalmasın. Amacım bir de bunlar neden savaşırlardı, anlaşılsın.”
Herodot, Atina’dan sonra yine Atinalıların kurmakta oldukları Thurium kentine onlarla birlikte gitmiş ve burada Historia adlı eserini yazmıştır. Kitabın esas konusu, Pers İmparatorluğu ile Antik Yunan kent devletleri arasında geçen kara ve deniz savaşları ve bu savaşları doğuran sebeplerdir. Fakat Herodot’un bu eseri, aynı zamanda; Anadolu, Pers, Mısır, Yunan coğrafyaları, tarihi, folkloru, sanatı, mimarisi ve mitolojisi ile ilgili seyahatleri esnasında öğrendiği, gözlemlediği ve araştırdığı bilgileri de içermektedir.
Kitabını seyahatleri boyunca tanıştığı kişilerin aktardıklarına, kendi gözlemlerine ve incelediği belgelere dayanarak yazmıştır. Herodot mümkün olduğunca bilimsel ve tarafsız bir şekilde yazmaya çalışmış ve tüm görüşleri aktarmıştır. Zaten hiçbir zaman anlattıklarının tümüyle doğru olduğunu savunmamış sadece kendisine böyle aktarıldığını söylemiştir. Anlattıklarını kesin olarak biliyorsa kendi ifadeleri ile eğer bilmiyorsa duyduklarını olduğu gibi yorum yapmadan aktarmayı tercih etmiştir. Bu eserin, tarafsız ve bilimsel bir şekilde yapılan ilk tarih araştırması olduğu söylenebilir ve bu bağlamda tarih biliminin doğmasına neden olmuştur. Tarihsel bilgilerin yanında o döneme ait kültürler ve sosyal yaşam hakkında ayrıntılı bilgiler vermesi ve bu bilgileri aktarırken, eserini kısaltmak adına kesitler yapmayarak ayrıntılı şekilde yazması, günümüzde o çağa ait çok önemli görülen bilgilerin aktarımını sağlaması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Troya savaşının nedenlerinden, Yunanlılar ile Doğu ülkeleri arasında geçen kız kaçırma efsanelerinden, Lidya Kralı Krezüs ve yurdunun Pers işgaline nasıl uğradığından ayrıca Lidyalılar ile Medler arasında geçen bir savaşta güneş tutulmasının gerçekleştiğinden bahseder. Mısırlıların ölü gömme adetlerinden, piramitlerin nasıl yapıldığından ve Nil’in aşağıdan yukarıya akışından bahseder. Pers-Mısır savaşlarından, Pers ülkesindeki kentlerden, örgütlenişinden ve fethediliş sırasından, Pers krallarının yolculuklarında kaynamış su içtiğinden, Pers hükümdarı Xerxes’in ordusunun hangi uluslardan oluştuğundan ve sayısından, Karya Kraliçesi Artemisia’dan ve onun Salamis Deniz Savaşı’nda yaptıklarından bahseder. Hindistan’da koyun yününden daha beyaz bir yün yapan ağaçlardan yani pamuktan, İllirya yani Arnavutluk’ta güzel kızların pazarda açık artırma usulü satılarak evlendirilip bu para ile çirkin kızlara çeyiz yapıldığından bahseder. Skyth’leri (İskit) “hayalet atlılar’’ olarak tanımlar ve kısraklarını nasıl sağdığından, Amazonlardan ve nasıl ortaya çıktıklarından bahseder. Bizlere bu ve buna benzer ilginç, önemli ve detay sayılacak bilgiler verir kitabında. Günümüze bu eserinin tamamı eksiksiz ulaşmıştır. Bu eserinden başka yazmış olduğu bir kitabı yoktur. Eserinin bir yerinde “Asur Hikâyeleri” adlı bir eser yazdığından söz eder ama bu eserden hiçbir iz yoktur, belki de hiç yazılmamıştır. Historia, yazılışından yüzyıllar sonra dokuz kitapta toplanmıştır. Bu dokuz kitap üçerli bölümlere ayrılmıştır. Her kitap, Musalar’ın