Sonra da başka bir şey fark ettim.
Hiç emniyet kemeri yoktu.
Sadece kucağa doğru inen bir güvenlik çubuğu vardı. Dizlerinizin üstünde kilitlenen tek bir metal parçası.
İnanamayarak hayretle etrafıma bakındım.
Hiç emniyet kemeri yok mu? Peki beş nokta emniyet kemeri6 yok mu? Etrafımdaki herkes son arzusunu söyledi mi?
Çubuğa sıkı sıkı yapıştım. Onu hızla çektim. Açmaya zorlamak için ayağa kalkmaya çalıştım. İterek yokladım, iki elimle çektim.
Peki, o güvenlik çubuğunu yerinden oynar umuduyla mı çekiyor, itiyor, yokluyordum? Yaylar boşalır da Texas Giant’tan kendi zamansız ve kanlı ölümüme uçarım diye mi?
Elbette değil.
Tüm bunları yaptım çünkü onun dayanıklılığını teyit etmeye ihtiyacım vardı.
Sizin ergen çocuğunuz da tıpatıp bunu yapıyor.
Ergenler, bir hız trenindeki güvenlik çubuğu gibi dayanıklı olup olmadığınızı görmek için sizi sınar.
Sizi sınıyorlar, itip çekiyorlar çünkü diğer pek çok şeyin belirsiz olduğu bir zamanda SİZİN kesin olduğunuzu, eğilip bükülmeyeceğinizi bilmeye ihtiyaçları var.
Sağlam olduğunuzu.
Güvenli olduğunuzu.
Dayanıklılığınızı yitirmeyeceğinizi.
Global Strategy Group’un7 yürüttüğü bir YMCA8 Ergen ve Ebeveyn Anketi’nde ergenlerin en büyük endişesinin (tüm diğer korkuları ve endişeleri geride bırakıp)…
… sıkı durun…
“ebeveynleriyle birlikte yeterli zaman geçirmemek” olduğu ortaya çıktı.
Ne?!
Şöyle düşünüyorsunuz muhtemelen: “Bu doğru olamaz. En büyük endişesinin ne yapıp edip benden uzak durmak olduğunu sanıyordum.”
Şaşırtıcıdır ki aileyle geçirilen kaliteli zaman, ergenleri başka her şeyden daha fazla ilgilendiriyor.9 Notlardan daha fazla. Arkadaşlardan daha fazla. Rebecca’nın Sean’ı, Desirée’yi öptüğü için affedip affetmeyeceğinden daha fazla. Bu anket her yaştan ergenin ebeveynleriyle birlikte geçirilen kaliteli zamandan yoksun kalma endişesi taşıdığını da ortaya koydu.
Buna karşılık ebeveynler dış tehditler (mesela uyuşturucu ya da alkol) konusunda birlikte zaman geçirmekten daha fazla endişeli. Ebeveynler bakımından kaliteli zamanın eksikliği öncelikler arasında dördüncü sırada yer alıyor.
Peki ya ergen çocuğunuzun en çok ihtiyaç duyduğu şey, sizin aradığınız önleyici tedbirse?
Search Institute adlı kurum 1990’dan bu yana10 çocuklara ve ergenlere dair araştırmalar yapıyor. Özellikle de “Neden bazı genç insanlar başarılı, çevresine katkı sağlayan yetişkinler olurken diğerleri böyle olmaz?” sorusuna yanıt bulmakla ilgiliydiler.
Neden bazı gençler zor durumları ve ortamları aşabilirken diğerleri takılıp kalır? Olup biten nedir?
Her tür çevreden gelen beş milyonu aşkın çocuk ve ergenden toplanan veriler tutarlı biçimde şaşırtıcı bir şeyi ortaya koydu. Önemli olan, Search Institute’un varlıklar dediği bir şeydi. Bu varlıkların yarısı içsel, yani olumlu karakter özellikleri ve değerleriydi. Diğer yarısı da dışsal, yani olumlu ortamlar ve deneyimlerdi. Bu araştırma, bir çocuğun ne kadar çok varlığı varsa başarılı olma ihtimalinin o kadar yüksek olduğunu açıkça ortaya koydu. Bu varlıkların bazıları11 aşağıdaki gibidir:
• Aile desteği: Aile yüksek düzeyde destek ve sevgi gösterir.
• Başkalarına hizmet: Genç birey haftada bir saat ya da daha fazla kamu hizmetinde bulunur.
• Sınırlar: Hem ailenin hem de okulun net kuralları ve sonuçları vardır.
• Yapıcı zaman kullanımı: Genç birey her hafta zamanının bir kısmını yaratıcı sanat, spor, gençlik aktiviteleri, dini cemaat ya da ev ortamında geçirir.
• Öğrenme taahhüdü: Genç birey okulda başarılı olmaya yönelik çalışır ve eğitimine aktif biçimde katılır.
• Dürüstlük: Genç bireyin inançları vardır ve bunları savunur.
• Planlama ve karar alma: Genç birey önceden plan yapmayı ve tercihlerde bulunmayı bilir.
• Şahsi geleceğine dair olumlu bakış: Genç birey kendi şahsi geleceği konusunda iyimserdir.
Search Institute’un bulgularını basitçe şöyle ifade edebiliriz: Ergenler ne kadar fazla içsel ve dışsal varlık edinirse başarılı olma şansları o kadar yüksektir.
Olumlu Ortamlar + Olumlu Karakter Özellikleri = Başarı12
Kendi ergenlik döneminizi düşünün. Hayatınızda sizin için en önemli olan ve üstünüzde en büyük etkiyi yaratan yetişkinleri düşünün. O öğretmeni. Ailenin o üyesini.
Tüm bu insanların ortak özelliği nedir? Sizin hayrınıza kendilerini kasten feda ettiklerini sanmıyorum.
Sizi cesaretlendirmeye uğraştılar. Gerektiğinde hep çıkageldiler. Onlar saygı duyduğunuz yetişkinlerdi. Hep yanınızda olduklarını açık seçik gösterdiler. Sizi, yapabileceğinizi sandığınızdan daha fazlasını yapmaya zorladılar. Search Institute’un beş milyon örnekten toplanan verilerinin ardında yatan mesaj da budur işte.
Olumlu karakter özellikleri vardır çünkü önemseyen, ilgili yetişkinler bunları besler.
Olumlu ortamlar vardır çünkü önemseyen, ilgili yetişkinler bunları besler.
Böyle şeyler havadan düşüvermez. Tek boynuzlu at gibi sihirli biçimde ortaya çıkmaz. Sizin ve benim gibi insanların maksatlı gayretlerinin sonucudur. Destekleyici bir okul eğitiminiz oldu mu? Bunu yaratmak için yetişkinler çalıştı. Sizi biçimlendiren bir okul sonrası aktiviteniz var mıydı? Bunu sağlamak için yetişkinler çalıştı. Çatışmaları iyi biçimde nasıl idare edeceğinizi öğrendiniz mi? Bunu size öğretenler ve örnek olanlar yetişkinlerdi.
Search Institute başkanı Peter Benson bu veriyi inceledikten sonra şu sonuca vardı: “Genç insanların deneyimleri, bireyler gençlerin sağlıklı gelişimine katkı sağlama konusunda şahsi sorumluluk üstlenmediği sürece köklü biçimde değişmez.”13
Bahsettiği o “bireyler” var ya… Onlar biziz. Siz ve ben.
Ebeveynler, bir ergenin yaşamındaki varlıkları geliştirme, olanaklı hale getirme ve besleme konusunda en büyük potansiyel etkiye sahip. Bu yüzden YMCA araştırması çocukların içgüdüsel olarak ebeveynleriyle daha fazla vakit geçirmek istediğini söylediğinde gerçeği yansıtmış oluyor.