Son kısımda bütün parçalar birleşecek! Bu noktaya geldiğinizde şu açıklık kazanmış olacak: İnsanlar doğal olarak eskiden bildikleri katılaşmış alışkanlık biçimlerine geri döner. Biz de hayatınızda farkındalık ustalığını korumaya yönelik kişisel bir planla, başarılı olmanız için tuzak kuracağız. Bu noktada, gerçekten istediğiniz yetişkin hayatına bağlı kalmanızı sağlayacak sağlıklı, esnek bir düzenleme sistemini ayakta tutmak için (ikinci kısımda tanımlayacağınız) hayatınızdaki benzersiz tetikleyici etkenleri ve alışkanlık kalıplarını (üçüncü kısımda öğreneceğiniz) kendi kendinize duygusal özen gösterme becerileriyle karşılayabiliyor olacaksınız!
Muayenehanemde yaptığım gibi; bu kitap sizden deneyimlerinizi ayırmanızı isteyecek. Hikâyenizi doğrudan dinleyemesem de size sorular soracağım, cevaplarınızı kendiniz dinleyebilirsiniz, böylece benim yapacağım gibi kendi kendinizle ilgilenebilirsiniz.
Bu soru sorma ve kendi cevaplarınızı dinleme süreci “Ara” pratikleri ve sorularıyla olacak; bu soruların cevaplarını bu kitabı okurken tutacağınız günlüğe yazacaksınız. Bu egzersizleri olabildiğince iyi bir biçimde tamamlamanızı kuvvetle tavsiye ederim. Soruları tamamlamamak (kafanızda cevapladığınızı düşünseniz de) terapistinizin ya da mentörünüzün sizi dinlememesi, ihtiyaçlarınıza kulak vermemesi anlamına gelecektir. Başladığınız bu yolculuğu onurlandırmak için bir günlük almak hoş bir sembolik jest olabilir. Kendi kendinize yardımcı olmanızı hedefleyen bütün kitapların amacı, kendi kendinize yardım etmenizi, bu sorumluluğun gereğini yerine getirmenizi sağlayacak bir kılavuz olmaktır. Şimdi soru şu: Bu kendi kendinizi keşif macerasına atılmaya, kendinizi, bu büyük gizemi çözmeye hazır ve istekli misiniz?
ARA Dikkatinizi çeken şeyler nelerdir? Bu eyleme geçme çağrısına belli bir tepki gösterdiniz mi? Enerjik, tereddütlü, kuşkulu hissediyor musunuz? Heyecanlı, kuşkulu, meraklı ya da yılgın hissetseniz de herhangi bir yolculukta ilk temel adımı atabilir misiniz? İleri gitmek üzere isteklilik gösterebilir misiniz?
I. KISIM
Evrensel Benliğinizin Farkına Varmak
BİRİNCİ BÖLÜM
Bizi Bağlayan Duygusal Alışkanlıklar
Bizler, tekrar tekrar yaptığımız şeyleriz. O halde mükemmellik bir eylem değil bir alışkanlıktır.
O salı gecesi, telefonumda üçüncü kez Jessica’nın ismi belirdiğinde saat 23.47’yi gösteriyordu. Telefonla koçluk etmem de onun tedavi planının bir parçasıydı, dolayısıyla araması o kadar da olağanüstü bir şey değildi. Terapi danışanlarıma, akşam geç saatlerde de olsa beceri gösterme konusunda sıkıntılar yaşadıklarında, beceri eksikliğinin bir durumu daha da kötüleştireceği endişesine kapıldıklarında bana ulaşmalarını söylerdim zaten.
Jessica’nın beni yine aramasından duyduğum kaygının iki katmanı vardı. Bu üçüncü aramasıydı. Uygulayacağı becerileri o gün iki kez tekrar etmiştik zaten. Ama daha da önemlisi, hedef aldığımız, ona yardımcı olmayan alışkanlık, çok fazla onaylanma ihtiyacı içinde olmasıydı; bu da dostlarıyla ve sevdikleriyle olan ilişkilerini sıklıkla yormasına neden oluyordu. Jessica’nın en derin arzusu ve terapi amacı daha iyi ilişkiler kurmak, derinlerdeki terk edilme korkularını aşmaktı. Bunu yapabilmek için, dışarıdan gelecek güvene aşırı bel bağlamak yerine, kendi içinde daha becerikli bir biçimde nasıl çalışacağını öğrenmesinin temel önem taşıdığında hemfikirdik.
O sırada telefonuma bakarken bir tercihte bulunmam gerekiyordu: Ya cevap verecek, Jessica’nın çaresizliğini azaltacak, kendimin de empatik sıkıntısını giderecek ama kesinlikle güven arayan davranış biçimini güçlendirecektim ya da cevap vermeyecek, zorlu terk edilme hislerini tetikleyecektim. Uygulanacak üç pratiği önceki görüşmelerimizde gözden geçirdiğimize emindim, daha önce bunları başarıyla kullanmıştı. Telefona cevap vermedim. Onun becerilerini uygulamasına ve eski duygusal alışkanlığına başvurmaksızın duygularının üstesinden gelmesine fırsat vermem gerekiyordu. Ertesi gün seansta onu gördüğümde, ilk başta hayal kırıklığına kapıldığını söyledi. Sonra kendinden memnun bir sırıtışla, “Evet, biliyorum, beceri gösterdim,” dedi. Çabucak bir beşlik çaktıktan sonra başka konuya geçtik.
Her gün her birimiz, yetişkin gibi davranma işini, gezegende bulunduğumuz süre zarfında kurmak istediğimiz hayatın bedeli olan sorumlulukları üstleniriz. Bu yol boyunca hepimiz o gece Jessica’nın ve benim karşı karşıya kaldığımıza benzer çok sayıda karar ânıyla karşı karşıya kalırız. Farkındalık seviyesinin hemen altında, dünyaya belli bir biçimde karşılık vermemiz, tepki vermemiz, onunla bağ kurmamız gerekir. Duygusal bir ihtiyaca kulak verme itkisinin peşinden gitmem gerekir mi? Yoksa başka bir şeyi yapmayı seçmem uzun vadeli hedeflerim ve kurmak istediğim hayat yolunda daha mı etkili olur? Kimi zaman duygusal deneyimimize kulak verme, ona gömülme, onunla akma ihtiyacı hissederiz. Bazen de yapılacak en etkili şey farklı bir karşılık vermeyi tercih etmektir. Hayat yolumuz, bu iki alternatifin dengelenmesiyle, bizi bağlayan duygusal alışkanlıklarımızla tanımlanabilir.
Birçok danışanım gibi Jessica da bir yetişkin olarak hayatını kurarken karşı karşıya kaldığı birçok geçişten birinin üstesinden gelmekte zorlanıyordu. Onun örneğinde, üniversiteye gitmek için evden ayrılmak tetikleyici olay olmuş, ilerlemesini sekteye uğratan duygusal alışkanlığı ortaya çıkarmıştı. Yaptığı şeyde hiçbir yanlışlık yoktu. Nihayetinde sıkıntıda olduğumuzda yardım istemek kötü bir şey değildir. Aslında gayet etkili bir şeydir. Jessica sadece ebeveynlerinin her zaman teşvik ettiği şeyi yapıyordu. Hangi iyi ebeveyn çocuğunu yardıma ihtiyacı olduğunda yardım istemeye teşvik etmez? Hepimiz için olduğu gibi Jessica için de sorun, onu zorlayan hislerde işe yarayan şeyin, durumun bağlamı değiştiği için artık işe yaramaz olmasıydı.
Çoğumuz gibi Jessica’nın da göremediği şey, duygularımızın ve saiklerimizin altında yatan temel otomatik insani süreçlere kapılıp gitmesiydi. Hepimiz bu tuzaklara düşmeye yatkınız çünkü insanlar alışkanlık oluşturma donanımına sahiptir. Çoğu kez alışkanlıklar hayatımızı kolaylaştıracak şekilde gelişir. Her gün yaptığımız sıradan işleri fiilen düşünmemiz gerekmez. Arabanıza biner, sürüp gidersiniz. Dişlerinizi fırçalarken başka şeyleri düşünürsünüz. Bilinçli bir farkındalık göstermeksizin pantolonunuzu giyersiniz, çünkü iç kaynaklarınızı daha etkili bir biçimde kullanmanızı gerektirecek bir iş değildir! Beynimiz bilinçli, amaçlı faaliyetlerden alışkanlık olmuş, otomatik faaliyetlere ne kadar geçebilirse yaratıcı problem çözümü ve yeni işlere de o kadar fazla yer açılır. Alışkanlıklar verimlilik ihtiyacımıza getirilmiş mükemmel çözümlerdir!
Alışkanlıklar iyi hissettiren şeyleri daha fazla yapmaya, kötü hissettiren şeylerden kaçınmaya yönelten doğal ve otomatik insani çekimle programlanır. Gayet basit. Ama bu basitlik herhangi bir düşünme ya da yapma biçiminin de bir şekilde rahatsızlığı azaltıp hazzı artırması, zaman içinde tekrarlanması koşuluyla alışkanlık haline gelebileceği anlamına gelir. Bir alışkanlık derinlere kök saldığında, bizi otomatik tepkilere doğru çeken, üstünde çok yürünmüş bir tepki verme yolu haline gelir. Çağrışımlar