İzlenecek en iyi yol, mantıklı ve sağlıklı bir beslenme alışkanlığı edinmek. Avustralasya Klinik İmmünoloji ve Alerji Derneği’nin (ASCIA) lif, meyve ve sebzeler açısından zengin, sağlıklı ve dengeli bir beslenmenin herhangi bir anne adayı için en uygun beslenme biçimi olduğuna dair önerisiyle hemfikirim. ASCIA, Imperial College London araştırmasıyla uyumlu olarak, haftada üç porsiyona kadar yağlı balık yemeyi öneriyor. Ben de alternatif olarak Omega-3 yağ asidi içeren kapsüllerin kullanılabileceğini savunuyorum.
Kısıtlama kavramından 180 derecelik bir dönüşle bazı araştırmacılar, anneleri alerjenler de dahil olmak üzere çok çeşitli yiyecekleri yemeye aktif olarak teşvik etmemiz gerektiğini savunuyorlar. Halihazırda annenin alerjisi olması gibi iyi bir neden olmadıkça, anneler hamilelik sürecinde alerjiye neden olan tüm gıdaları tüketebilir ve tüketmelidir. Araştırmalar alerjenlere erken ve tekrar tekrar maruz kalmanın alerjene karşı hassasiyet yerine toleransı artırma olasılığının yüksek olduğunu gösteriyor.
Az da olsa alerjenlerin bebeğe geçebildiğini ve “rahim içi hassaslaşmanın” bir olasılık olduğu fikrini daha önce incelemiştik. Teoride, düşük dozlarda ve nadiren alerjenlere maruz kalmanın, hassasiyeti ve Th2 yanıtını tetiklemesi kesinlikle mümkün. Bu teoriye karşı geliştirilen argüman, yüksek dozda alerjene düzenli olarak maruz kalmamanın yüksek olasılıkla çocuğun alerjene karşı hassaslaşmak yerine tolerans geliştireceğini savunuyor.
2014’te Amerika’da hamilelikte beslenme üzerine iki araştırma yayımlandı. Bunların ilki Growing Up Today Study 2 (GUTS2). Bu araştırmada hamilelikte daha fazla yerfıstığı ve diğer kuruyemişlerden yiyen annelerin çocuklarında, bu gıdalara karşı alerjinin önemli ölçüde daha düşük olduğu sonucuna ulaşıldı.
İkinci araştırmaysa, Massachusetts’te 1277 anne ve çocukla yapıldı. Hamilelikleri sürecinde annelerden yaygın olarak bilinen çocukluk dönemi alerjen gıdaları ne kadar tükettiklerine dair bilgi alındı. Doğan bebekler çocukluk dönemlerinin ortalarına kadar (yaklaşık sekiz yaşına kadar) takip edildi ve bu gıdalara alerjileri olup olmadığı araştırıldı. Hamileliklerinin erken dönemlerimde daha fazla yerfıstığı, süt ve buğday tüketen annelerin çocuklarında alerji riskinin (özellikle astım) daha az olduğu sonucuna ulaşıldı. Araştırmacılar bu riskli gıdaların tüketildiği zaman diliminin hayati önem taşıdığı inancında. Hamileliğin ilk üç aylık dönemi doğmamış bebeğin bağışıklık sisteminin gelişmesi ve alerjen toleransının oluşturulması için en önemli dönem. Doğmamış bebekte IgE (alerji) antikorları hamileliğin 11. haftasından itibaren üretilmeye başlar. Bu nedenle araştırmacılar, bağışıklık sistemi gelişiminin bu kritik döneminde annenin beslenme biçimi sayesinde bebeğin gıda alerjeniyle erken karşılaşmasının hassasiyetten ziyade tolerans sağlayabileceğini öne sürüyorlar. Verileri ikna edici: Hamileliklerinin ilk üç aylık döneminde yerfıstığı yiyen annelerin bebeklerinde çocukluk döneminde yerfıstığı alerjisi gelişmesi olasılığında yüzde 47’lik bir azalma gözlemlendi.
Doğmamış bebeklerde immün toleransı geliştirmek için hamilelik sürecinde alınacak alerjenin en doğru zamanı ve miktarına yönelik daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu kesin. Elimizdeki veriler, hamileliğin erken dönemlerinde yaygın bilinen alerjen gıdaların daha fazla tüketimini destekliyor ama ayrıntıların kafa karışıklığına yol açmayacak şekilde daha net ortaya konması gerekiyor. Araştırmalar umut verici olsa da daha fazla araştırmanın sonucunu beklemek akıllıca olabilir.
Basitçe anlatmak gerekirse, probiyotikler genel sağlığımız için her zaman ama özellikle hamilelik ve emzirme döneminde yararlı olabilecek canlı bakteriler. Imperial College London’da yapılan ve 6000 hamile kadının dahil olduğu araştırmada 28 probiyotik takviyesi araştırması değerlendirildi. Araştırmacılar, hamileliğin 36-38. haftalarından itibaren emzirme döneminin üç ila altı ayı boyunca günlük probiyotik takviyesi alımının çocukta egzama gelişmesi riskini yüzde 22 oranında azalttığı sonucuna ulaştı. Probiyotikler hakkında daha fazla bilgi için 8. Bölüm’e bakın.
ANTIBIYOTIKLER VE HAMILELIK
Annenin hamilelik sürecinde antibiyotik kullanmasının çocukta alerji gelişmesi riskini artırdığı net bir şekilde kanıtlandı. Finlandiya’daki ulusal kayıtlardan elde edilen veriler, annenin antibiyotik kullanımından sonra bebeğinde özellikle inek sütü alerjisi riskinin yükseldiğini ortaya koyuyor. Danimarka ve Birleşik Krallık, West Midlands’da yapılan geniş çaplı araştırmalar, antibiyotik kullanımının çocukluk döneminde astım riskini de artırdığını ortaya koyuyor. Bu risk artışının nedeni hamilelikte alınan antibiyotiğin bağırsak mikrobiyotasında değişikliklere yol açması ve bağırsaktaki bakteri çeşitliliğini azaltması.
Aslında hamilelik sürecinde annenin antibiyotik kullanması, çocuğun bir enfeksiyon sebebiyle hastaneye kaldırılması riskini neredeyse yüzde 20 oranında artırıyor. Murdoch Çocuk Araştırma Enstitüsü yenidoğandan on dört yaşa kadar 770.000’den fazla Danimarkalı çocuğu inceledi. Hamileliğin sonlarında antibiyotik reçete edildiğinde ya da anneler belli bir süreden daha uzun antibiyotik kullandığında çocukta enfeksiyon riskinin arttığı sonucuna ulaşıldı. Gastrointestinal enfeksiyon riski en yüksek olan grup normal doğumla6
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.