Etkili liderlerin işte ve savaşta net bir vizyonu, insanlara yaptıkları katkıların takımı nasıl başarıya ulaştıracağını gösterme kabiliyetleri vardır. SEAL’larda iletişim becerileri önemlidir. Çok önemlidir. Kötü iletişimin cezası kötü adamın elden kaçmasıdır. Cezası başarısız olmuş bir görevdir. Cezası ölümdür.
Subaydan komutana, yüzbaşından amirale dek ikna sanatında uzmanlaşmak, liderlerin SEAL rütbelerinde yükselmesini sağlayan çok önemli bir beceri. Modern orduda bir lider, askerlere bir tepeyi almalarını öylece söyleyemez. Askerlerin ikna edilmesi gerekir. Herkes –en sadık asker bile– çölde 50 derece sıcakta, duş alamamış ve 40 kiloluk teçhizat yüklenmiş halde otururken amaçlarını sorgulamaya başlayacaktır.
Eski Navy SEAL’lardan Leif Babin ile Jocko Willink Extreme Ownership (Mutlak Sorumluluk) adlı kitaplarında, “Savaş liderliği, stratejik hedeflere ulaşmak için son derece karmaşık görevleri yerine getirebilecek, farklı gruplardan insanların oluşturduğu çeşitlilik içeren bir ekip kurmayı gerektirir” ifadelerini kullanır.53 Babin, Irak’a iki kez gitmiş ve her seferinde savaşta yer almış, birçok madalyaya sahip bir subay. Kendisi kitapta, “İnsanlara kendinizi dinletemezsiniz. Onlara bir işi yaptıramazsınız,” diye yazıyor. “Gerçek değişimi yaratmak, insanları gerçekten karmaşık, zor ya da tehlikeli olan bir şeyi başarmaya yöneltmek – insanlara bu şeyleri yaptıramazsınız. Onlara liderlik etmeniz gerekir.”54
Birkaç yıl önce kendisi de Cehennem Haftası’nı atlattıktan sonra Babin, San Diego’daki Coronado Plajı’na eğitmen olarak döndü. Eğitim amacıyla, botta görev yapacak yedi kişilik bir mürettebat oluşturduğunda liderliğe dair değerli bir ders aldı. Mürettebat hep birlikte yüz kiloluk botları, plajda kilometrelerce uzakta yer alan altı metre yüksekliğindeki kum bentlerin üstüne çekti. Suda yarıştılar. Mürettebata liderlik yapması için atanan kişi emirleri alma, takımı yönlendirme ve diğer altı üyeyi motive etmekle sorumluydu.
Mürettebatı kazanmaya teşvik eden nedenler vardı. Öncelikle, eğitmenlerin gözüne girmek istiyorlardı. İkinci olaraksa birkaç dakikalık dinlenme süresi kazanabileceklerdi. İdmanlar sırasında bir bot neredeyse her yarışı kazandı. Babin bununla ilgili şu değerlendirmeyi yapar: “İkinci Bot Mürettebatı’nın güçlü bir lideri vardı, ekibin her üyesi de çok motiveydi ve iyi performans sergiliyordu. Birbirlerinin zayıflıklarını telafi ettiler, birbirlerine destek oldular ve kazanmanın gururunu yaşadılar.”55 İkinci Bot Mürettebatı’nda moraller yüksekti ve herkes mutluydu. Altıncı Bot Mürettebarı’ysa neredeyse her yarışta sonuncu geldi. Takım üyeleri öfkeliydi. Birbirlerine bağırıyorlardı. Ekip üyeleri takımın iyiliğini pek düşünmeden kendi hesaplarına hareket etmişti. Eğitmenlerin aklına bir fikir geldi. Takımlara dokunmadan mürettebatın liderlerini birbirleriyle değiştirdiler. Kazanan botun lideri kaybeden takımın başına geçti, kaybeden botun lideri de kazanan takıma gitti. Bir sonraki yarışta, Altıncı Bot Mürettebatı –genelde sonuncu gelenler– yarışı birinci bitirdi. Bu şans eseri değildi. Mürettebat diğer yarışların da çoğunu kazandı. Babin’in bunu şöyle açıklıyor: “Kötü takımlar yoktur, kötü liderler vardır… Liderlik herhangi bir takımın performansındaki en önemli tek faktördür.”56
Net ve ikna edici görev talimatları –bir savaş operasyonuna dair kim, ne, ne zaman, nerede, neden ve nasıl sorularına yönelik bilgiler– veren askeri liderler, genellikle daha üst pozisyonlara terfi ederler. Seçkin SEAL birliği komandoları, ABD Savunma Bakanlığı’nın çok gizli araştırma merkezi DARPA’nın geliştirdiği en son teknolojiyle eğitim alsalar da takımına harekete geçme ilhamı verebilen bir lider olmadığında teknolojinin kıymeti yoktur.
Seçkin askeri liderlerin fazladan bir özelliği daha var: Astlarını, hayal ettiklerinden yirmi kat fazlasını başarabileceklerine ikna edebilirler.
SEAL eğitiminin yapıldığı yerin 800 kilometre kuzeyinde, girişimci takımları başka türde bir eğitim kampına katıldı. SEAL adaylarından daha fazla saat uyusalar bile yine de bu pek fazla sayılmaz.
Silikon Vadisi’nin ünlü girişim hızlandırma şirketi Y Combinator yılda iki kez yaklaşık 100 startup’ın her birine 120 bin dolar yatırım yapar. Kabul koşulları zorludur. Şirket başvuran kurucuların sadece yüzde 3’ünü seçer. Şirketin aşağı yukarı yüzde 7’lik öz-sermayesi karşılığında, Y Combinator girişimcilere ve kuruculara tavsiye, rehberlik ve güçlü bir mezun ağında avantajlı bir konum sağlar. Y Combinator 2005 yılından beri toplam değeri 100 milyar dolar olan 1500 startup’a yatırım yaptı. Bunlardan en ünlüleri arasında Airbnb, Reddit, Stripe ve Dropbox var. Y Combinator’un portfolyosunun yüzde 50’sinden fazlası, her biri en az 100 milyon dolar değere sahip şirketlerden oluşuyor.
Genç, hırslı, azimli kurucular ürünlerini ve fikirlerini geliştirmek için üç ay boyunca danışmanlarla çalışıyor. Büyük etkinliğe, Demo Günü’ne hazırlanıyorlar. Genellikle, katılan girişimcilerin hayatındaki en önemli gündür bu. Şirketlerini yeni zirvelere taşıyabilecek bir grup yatırımcıya ürünlerini sergiledikleri ve fikirlerini sundukları gündür. Demo Günü sunumu bir hikâyedir; kurucunun hikâyesinin ve gelecek vizyonunun öykü biçiminde anlatılmasıdır. Hikâye anlatıcılığı Demo Günü’nün kalbini oluşturur; bu yüzden Y Combinator da birbirini tamamlayan harika fikirlere ve harika hikâye anlatma becerisine sahip kurucular arar.
“Ne zaman birine bir şey satmaya kalksanız bir hayal satarsınız. Onlardan sizin hikâyenizin bir parçası olmalarını istersiniz,” diyor Geoff Ralston.57 Ralston, ilk internet posta servislerinden biri olan Yahoo Mail’i kurdu. Ardından Apple’a sattığı bir müzik dağıtım sitesi olan Lala’yı yarattı. Dartmouth ve Stanford’dan bilgisayar bilimi diplomaları da var. Ralston, sosyal becerilerin nakit paraya denk olduğunu düşünen bir bilgisayar bilimci. Aslında girişimcilerde aradığı önemli bir özelliği tarif ederken “sosyal beceri” tabirini kullanmayı sevmiyor. Kendisiyle konuştuğumda bana “Hikâye anlatıcılığı sosyal bir beceri değildir; çok temel bir şeydir,” demişti.
Başarılı şirketler ve girişimciler ürünleri, hizmetleri ve markaları çevresinde bir anlatı oluşturur. Eğer hayatınıza bir etkim olacaksa, size bir şey satmak istiyorsam ve benim yarattığım bir şeyi kullanmanızı istiyorsam, bunu sizin hikâyenize dahil edebilmem gerekir. Benim hikâyemin bir parçası olmayı istemenizi sağlayacak derecede ilginç bir hikâye anlatmam gerekir çünkü bir değişiklik, yeni bir şey, ilginç bir şey yaratmışımdır. Bu anlatı da sizin parçası olmanızı istediğim bir şeydir. İnsanlar medeniyetimizi böyle yarattı. Bizi bir arada tutan ortak bir hikâye anlatırız.
Y Combinator’a kabul edilen girişimciler tipik olarak asgari düzeyde uygulanabilir üründen (Minimally Viable Product – MVP) biraz daha fazlasına sahiptir. Startup dilinde bir MVP, işlevsel olduğunu ve çalıştığını kanıtlamaya yetecek temel özelliklere sahip bir üründür. MVP, geribildirim ve parayla sıradaki büyük şey olabilir. Bir MVP’yi sunarken ilgi çekici hikâye anlatma hünerine sahip girişimcinin