Swann’ın, yazdığım notu okuması ve amacını tahmin etmesi hâlinde, yaşadığım buhranla dalga geçeceğini düşünüyordum, oysa aksine, daha sonradan öğrendiğim kadarıyla benzer bir buhranı o da yıllar önce yaşamıştı hatta belki de beni anlayabilecek tek kişi oydu; o, sevdiği kadının, kendisinin bulunmadığı ve katılamayacağı bir eğlence yerinde olduğunu sezmenin getirdiği buhranla aşk sayesinde tanışmıştı; aşk, bu buhranın kaderi olan, onu tekeline alan, onu özelleştiren aşk, ama benim durumumda olduğu gibi buhran; aşk, hayatımızda kendini göstermeden önce içimize yerleştiğinde, onu beklerken başıboş ve serbestçe dalgalanır, belli bir aidiyeti olmadan, bir gün bir duygunun, ertesi gün bir başkasının bazen evlat sevgisinin, bazen de bir dosta duyulan içtenliğin hizmetindedir. Françoise notumun iletileceğini haber vermeye geldiğinde Swann benim ilk kez tattığım bu mutluluğu çok iyi tanıyordu; sevdiğimiz kadının, onunla buluşmak için bir balonun veya bir davetin verildiği konağa veya tiyatroda bir prömiyere gelen bir arkadaşı veya akrabası, bizi umutsuzca sevdiğimizle konuşmak için fırsat kollayarak dışarıda aylak aylak dolaşırken gördüğünde yaşanan yalancı bir mutluluktu bu. O kişi bizi tanır, teklifsizce yanımıza yanaşıp orada ne yaptığımızı sorar. Biz, bir akrabasına veya bir arkadaşına, acil bir mesajımız olduğu yalanını söylediğimizde bunun çok zor bir şey olmadığı söyleyerek bizi fuayeye alır ve beş dakikaya sevdiğimizi yanımıza göndereceğine söz verir. Düşmanca, ahlaksızca, harikulade girdapların sevdiğimiz kadını bizden uzağa sürüklediğine, bizi güldürdüğüne inandığımız o garip, cehennemî daveti, tek bir kelimesiyle nezdimizde katlanılabilir, insani hatta neredeyse olumlu kılan iyi niyetli aracıyı -tıpkı o anda benim Françoise’ı sevdiğim gibi- ne kadar da çok severiz! Yanımıza gelen ve davetin acımasız gizemlerine vâkıf olan o akrabayı göz önüne alırsak eğer, diğer davetlilerin de şeytani bir yanının olmaması gerekir. Sevdiğimiz kadının bilinmez hazlar tadacağı bu erişilmez ve işkence dolu saatlere, beklenmedik bir gedikten karışmaktayızdır, işte biz de art arda dizilerek bu saatleri oluşturan anlardan birinde; diğerleri kadar gerçek, sevgilimiz de işin içinde olduğundan bizim için daha mühim olan, kafamızda canlandırdığımız, sahip olduğumuz, ona müdahale ettiğimiz hatta neredeyse bizim yarattığımız bir an: Orada, aşağıda olduğumuzun kendisine söyleneceği an. Herhâlde davetin diğer anları bu andan farklı, daha harikulade olmamalı, bize öylesine acı verecek bir şeyi bulunmuyor olmalıydı ki iyi niyetli akraba, “Aşağı inmekten memnuniyet duyar. Yukarıda sıkılmaktansa sizinle sohbet etmeyi tercih edecektir.” demiştir bize. Ah! Swann bu tecrübeyi yaşamıştı, sevmediği birinin bir davette bile peşini bırakmamasına sinirlenen bir kadın üzerinde, üçüncü bir şahsın iyi niyetinin hiçbir etkisi yoktur. İyi niyetli şahıs genellikle eli boş döner.
Annem gelmedi ve (bulup bulmadığımı bildirmemi rica ettiği eşyayla ilgili yalanımın ortaya çıkmamasına bağlı olan) izzetinefsime özen göstermeksizin Françoise’la şu mesajı gönderdi: “Cevap yok.” Daha sonra, bu cümlenin lüks otellerin kapı görevlileri veya kumarhane görevlileri tarafından şaşkınlık içindeki zavallı kızlara söylendiğini sık sık duydum: “Nasıl olur, hiçbir şey demedi mi? Ama imkânsız bir şey bu! Mektubunu kendisine ilettiğinize emin misiniz? Neyse ben biraz daha bekleyeyim.” Ben de -tıpkı bu genç kızların, kapı görevlilerinin kendileri için fazladan bir lamba yakma isteklerini, ışığa ihtiyaçları olmadığını söyleyerek geri çevirip bir kenarda durmaları, görevlinin komiyle havadan sudan konuştuğu, sonra aniden saatin farkına varıp müşterinin ısınan içkisini buzda tekrar soğutmak için komiyi göndermesini izlemeleri gibi- Françoise’ın bana bir bitki çayı yapma, yanımda oturma tekliflerini reddedip onu mutfağa gönderdikten sonra yatağa yattım ve bahçede kahve içen annemlerin seslerini duymamaya çalışarak gözlerimi kapattım. Ama birkaç saniye sonra, anneme o notu yazarak onu kızdırma riskini göze alıp onu tekrar göreceğim ana dokunabileceğimi zannedecek kadar yaklaşarak onu görmeden uyuma