“Gece Yarısı Güneşinde Aşk.”
“Bay Petrus ile ne sıklıkta buluşuyordunuz?”
“Haftada bir, bazen iki. Genellikle buraya gelirdi ama bazen yemek yemeye ve dans etmeye dışarı çıkardık.”
“Karısının, ilişkinizden haberi var mıydı?”
“Evet ama Petrus ondan boşanmadığı sürece umursamıyordu.”
“Bay Petrus boşanmayı düşünüyor muydu?”
“Bazen. Daha önceden. Ama bence her şey böyle iyi diye düşündü.”
“Peki ya siz? Sizce işler yolunda mıydı böyle?”
“Herhâlde bana evlenme teklif etse hayır demezdim ama genel olarak her şey yolundaydı. Petrus kibar ve cömertti.”
“Onu kim öldürmüş olabilir, bir tahmininiz var mı?”
Maud Lundin olumsuz anlamda başını çevirdi. “Maalesef,” dedi. “Akıl almaz geliyor bana. Bu olana inanamıyorum.”
Bir süre sessiz kaldı ve Martin Beck ona baktı. Kadın tuhaf bir şekilde hiç etkilenmemiş gibiydi.
“Hâlâ aşağıda mı?” diye sordu sonunda.
“Hayır, artık değil.”
“Bu gece burada kalabilir miyim öyleyse?”
“Hayır, soruşturmamız henüz bitmedi.”
Kadın ona kara gözlerle bakıp omuz silkti. “Fark etmez,” dedi. “Şehirde de kalacak bir yer bulurum.”
“Bu sabah yanından ayrıldığınızda Bay Petrus nasıl görünüyordu?” diye sordu Martin Beck.
“Her zamanki gibi. Farklı bir şey yoktu. Sabahları genellikle ondan önce evden çıkarım, sabahları acele etmeyi sevmez. Bazen şehre birlikte giderdik. Buradayken hep taksiye binerdi ama ben genelde istasyona kadar bisikletle gidip oradan trene binerim.”
“Neden taksiye binerdi? Arabası vardı, değil mi?”
“Araba kullanmayı sevmezdi. Bentley’i var ama çoğunlukla onu bir yere götürmek için başkaları kullanır.”
“Hangi başkaları?”
“Ya karısı, ya ofisten birileri. Bazen bahçe işlerini yapan adam.”
“Ofisinde kaç kişi çalışıyor?”
“Sadece üç. Muhasebe işlerini takip eden adam, bir sekreter, bir de sözleşme ve satışlarla ilgilenen birisi. Film çektiği zaman, ihtiyacına göre başka elemanlar da işe alır.”
“Ne tür filmler çeker?”
“Şey, nasıl anlatacağımı tam olarak bilmiyorum. Doğrusu, pornografik filmler. Ama çok sanatsal olanlardan. Bir keresinde iyi oyuncularla falan çok iddialı bir film çekti. Meşhur bir romandan uyarlamaydı ve galiba bir festivalde ödül de almıştı. Ama bundan pek para kazanmadı.”
“Ama filmlerinden iyi para kazanıyordu?”
“Evet, bayağı. Bana bu evi aldı. Hele Djursholm’daki evini görmeniz lazım. Gerçek bir villa, kocaman bahçeli, yüzme havuzlu falan.”
Martin Beck, Walter Petrus’un nasıl biri olduğunu anlamaya başlamıştı ama yanındaki kadından emin olamıyordu.
“Onu seviyor muydunuz?”
Maud Lundin ona şaşkınlık içinde ama memnuniyetle baktı. “Açık konuşmam gerekirse, hayır. Ama bana karşı çok kibardı. Beni şımartıyordu ve birlikte olmadığımız zaman ne yaptığıma karışmıyordu.”
Bir süre sessizce oturdu, sonra da, “Pek yakışıklı olduğu da söylenemez. Yatakta da çok iyi sayılmaz. Şey konusunda zorlanırdı, yani öyle işte. Ben tam bir erkek olan bir adamla sekiz yıl evli kaldım. Beş sene önce trafik kazasında öldü,” diye ekledi.
“Yani Petrus haricinde, başka erkeklerle de takılıyordunuz?”
“Evet, arada sırada. Hoşlandığım birisiyle tanışırsam.”
“Ve Petrus kıskanmazdı?”
“Hayır, ama başkalarıyla nasıl olduğunu anlatmamı isterdi. Ayrıntılarıyla. Hoşuna giderdi. Ben de onu mutlu etmek için uydurur uydurur anlatırdım.”
Martin Beck, Maud Lundin’e baktı. Kadın dimdik oturuyordu, gözlerinin içine baktı.
“Onunla sadece parası için birlikte olduğunu söyleyebilir miyiz?” dedi.
“Evet, böyle denebilir. Ama kendimi bir fahişe olarak görmüyorum, belki siz görüyorsunuzdur. Paraya çok ihtiyacım var. Ben paranın satın alabildiği şeyleri severim. Doğru düzgün eğitimi olmayan, kırk yaşında bir kadın için, eğer bir erkek destek olmuyorsa çok para kazanmak pek kolay değil. Eğer ben fahişeysem, evli kadınların çoğu da öyle.”
Martin Beck ayağa kalktı. “Benimle konuştuğunuz ve dürüst olduğunuz için teşekkürler.”
“Bu yüzden teşekkür etmenize hiç gerek yok. Ben hep dürüstümdür. Artık arkadaşıma gidebilir miyim? Yoruldum.”
“Tabii ki. Sadece çıkmadan Komiser Pärsson’a, sizinle nasıl iletişime geçebileceğimizi söyleyin, olur mu?”
Maud Lundin ayağa kalktı, yatağın ayak ucundaki küçük beyaz deri çantayı aldı. Martin Beck kadının odadan çıkışını izledi. Dimdik duruyordu, sakin ve aklı başındaydı. Uzun güçlü bedeni yapılı ve kuvvetliydi, ayrıca o tombul küçük film yönetmeninden en az bir kafa boyu daha uzun gözüküyordu.
Kadının, para ve parayla alabildiklerimiz hakkında söylediklerini düşündü. Walter Petrus’un, parası sayesinde bayağı iyi bir kadını varmış.
6
Adli tıp raporu Walter Petrus’un ölüm saatini, sabah altı ile dokuz arası olarak belirledi. Maud Lundin, sabah altı buçukta evden çıktığında Walter’ın hayatta olduğunu söylemişti, bu ifadesi doğru olmalıydı. Ne Åsa Torell, ne de Martin Beck kadının cinayetle alakası olduğunu düşünüyordu.
Ön kapının kilitli olmayışı, dışarıdan gelen birinin eve girişini ve Petrus duştayken arkadan onu gafil avlamasını kolaylaştırıyordu tabii ki, ancak katilin kimseye görünmeden oraya nasıl ulaştığı bir muammaydı. Ya arabayla gelmişti, ki en büyük ihtimal buydu ya da trenle gelmişti ama civarda yaşayan kimsenin onu fark etmemesi çok tuhaftı. Herkesin birbirini ya da en azından yan komşusunu ve arabasını tanıdığı bir semtte, sabahın o saatleri yani altı buçukla dokuz arası, görülme ihtimali oldukça yüksekti. En aktif zaman dilimiydi, erkeklerin işe gittiği, çocukların okula yürüdüğü ve ev kadınlarının temizliğe ya da bahçe işlerine başladığı saatlerdi.
Yakındaki evlerin kapılarını çalmak günlerce sürmüş olsa da tüm Rotebro sakinleri tek tek sorgulanmıştı. Kimse cinayetle ilişkilendirebilecek birisini ya da bir şeyi görmemişti.
Pärsson ve ‘adamları’, daha doğrusu ağırlıklı olarak Åsa Torell, katilin o civarda yaşadığı teorisi üstünde durmaya başlamıştı ama henüz Petrus’u tanıyan ya da onu öldürmek için bir sebebi olan birisine rastlamamışlardı.
Martin Beck ve Benny Skacke, zamanlarını Walter Petrus’un özel hayatını, mesleki faaliyetlerini ve finansal durumunu didiklemeye adadı. Finansal durumunu netleştirmek en zor olandı. Petrus büyük çapta vergi kaçırıyordu. Filmleri yurt dışında satılıyordu ve İsveç bankalarında dolgun hesapları olması gerekirdi. Banka hesaplarını ve vergi beyanlarını eksik gösterdiği ya da çok becerikli