Ah Şu Biz Türkler!. Savas Bozbel. Читать онлайн. Newlib. NEWLIB.NET

Автор: Savas Bozbel
Издательство: Bookwire
Серия:
Жанр произведения: Языкознание
Год издания: 0
isbn: 9783741893476
Скачать книгу
alacaksın...

       Şansal Büyüka: Ama kaçıyo hocam...

      Erman Toroğlu: Kaçırmayacaksın!..

       Şansal Büyüka: Kaçıyo hocam...

       Erman Toroğlu: Kaçırmayacaksın!..

       Şansal Büyüka: Kaçıyo, kaçıyo...

       ***

      Metin Uca: 92 yaşındayken kaybettiğimiz "Yesari" ön adlı Türk musikisi bestekârı; "a" harfi?

       Didem Uzel: Yesari Asım Can Gündüz!..

       Metin Uca: Bu cevabınız "bazı" internet sitelerinde çıkacak!..

       ***

       Metin Uca: Türkiye'de koruma altına alınan ilk kuş türü olarak bilinen, yaşam alanı Güneydoğu Anadolu olan uzun gagalı kuş?

       Selçuk Özer: Kaplumbağa!..

      40 yıllık sebat

      Kudüs’te görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarı’nın önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevi'nin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş. Bir hafta, iki hafta. Sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş. İzin alıp teybini açmış, sormuş adama:

       - Adınız?

       - David. Polonya Yahudi’siyim. Yaşım 65. Smalla'da bir manav dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Aviv'de bir çiçek serasında çalışıyor...

       - Sizi her gün burada, Ağlama Duvarı’nın önünde dua ederken görüyorum.

       - Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim. Dünya barış ve insanların kardeşliği için dua ederim. Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradan'a yalvarırım. Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim. Cumartesi günleri de burada, yine dua ederek geçiririm.

       - Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz?

       - Israil'e göçtüğümden beri, yani 40 yıl geçti. Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:

       - 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?

       Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi; sonra bezgin bir sesle cevap vermiş:

       - Vallahi artık bilemiyorum, demiş. İçimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var.

      Bakış Açısı

      Arjantin' li ünlü golfçu Robert de Vincenzo, yine bir turnuvayı kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip oradan ayrılmak üzere hazırlanmıştı. Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaştı. Kadın başarısını kutladıktan sonra ona çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesi olanaksızdı. Kadının anlattığı öykü De Vincenzo' yu çok etkilemişti, hemen cebinden bir kalem çıkarttı ve turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdı çek defterine. Çeki kadının eline sıkıştırırken de ona, "Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın" dedi.

      Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, Profesyonel Golf Derneği' nin bir görevlisi yanına geldi. "Otoparktaki görevli çocuklar gecen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanına bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunu söylediler bana" dedi. De Vincenzo evet anlamında başını salladı. "Evet" dedi görevli, " Sana bir haberim var. O kadın bir sahtekârdır. Üstelik hasta bir çocuğu da yok. Seni fena halde kandırmış arkadaşım." De Vincenzo, "Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu?" dedi. "Hayır, yok" dedi görevli. "İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber." dedi De Vincenzo.

      Anafikir: Aynı pencereden dışarı bakan iki adamdan biri, sokaktaki çamuru, diğeri ise göktekı yıldızları görür.

      Dostları olmalı insanın…

      Dostları olmalı insanın,

       aynen gemilerin limanları gibi.

       Zaman zaman uğradığın, yükünü boşalttığın,

       dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda.

       Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,

       geri döneceğin günü bekleme umuduyla.

       Bazen, rüzgâra o açmalı yelkenini,

       yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla,

       halatlarını çözmeli,

       seni çok ama çok özlemeli.

      Dostları olmalı insanın;

       ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen.

       Düşünmediklerini düşündüren,

       seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen,

       gerektiğinde senin için ateşi yutabilen,

       yolunu ışıtan ustan olmalı.

      Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini.

       Sana vermeli soğuk bir kış gününde

       üzerindeki tek gömleğini...

       Oğuzkan Bölükbaşı

      Mahkeme tutanaklarından..

      Hâkim: -Müvekkiliniz neden boşanmak istiyor avukat hanım?

       -Karsı taraf ile aralarında düşünce farklılıklarından kaynaklanan şiddetli geçimsizlik bulunuyor sayın hakim

       Hakim: -Tabi, biri Aristo diğeri Descartes çünkü.

       ***

       Yıl 2005 İstanbul 4. ağır ceza mahkemesinde sahte rakı imal etmek suçundan açılan davada sanıkların sorgusu yapılıyor.

       Sanık: - Lokantalardan filan topladığımız şişelere yaptığımız rakıları doldurduk.

       Mahkeme Başkanı: - Alınan parmak izi örneklerinde hem sizin hem de sabıkalı başka kişilerin parmak izi var.

       Sanık: -Doğrudur.

       Mahkeme Başkanı: - Bu ne pislik, bari şişeleri yıkayıp doldursaydınız.

       ***

       Dava: uyuşturucu kaçakçılığı

       Sanık: Takriben 65 yaşında bir amca.

      Yer: Ağır ceza mahkemesi

      Olay: Amcanın ahırı ağzına kadar marihuana dolu olarak bulunmuştur.

       Hakim: - Amca anlat bakalım ne oldu?

       Sanık: - İçiciyim ben reisim.

       Hakim: - Nasıl yani? Bir ahır dolusu esrarı mı içecektin?

       Sanık: - Yazları yetiştirir ve biriktiririm. Kışları da içerim hakim bey.

       Hakim: - (kahkahalar) kapatırım seni ahıra, kapına da iki jandarma koyarım, yaza kadar o otu bitiremezsen sonra görüşürüz.

       ***

       Dava: Tarihi eser kaçakçılığı

      Yer: Ağır ceza mahkemesi

      Olay: Arabanın bagajında Roma dönemi büstler yakalanmıştır.

       - Anlat bakalım Osman?

       - Tarlamı sürerken bu kafaları buldum hâkim bey, tam müzeye teslim etmek zere yola çıkmıştım ki tutuklandım. Masumum hâkim