Riley tereddüt içinde öylece dururken Bill sordu: “Peki, şüphelinin kimliğini tespit etmeye ne kadar yaklaştık? Mosby Parkı'ndaki çapaklardan her hangi bir şey elde edebildin mi?”
“Maalesef…” dedi Flores. “Kan izi yerine deri izleri bulduk. Katil, eldiven giymiş. Oldukça titiz biri. İlk cinayetinde bile ne bir iz ne de DNA bırakmıştı.”
Riley içini çekti. Diğerlerinin gözünden kaçmış olabilecek bir şeyler bulma umudu vardı. Ama şu an tüm ümidi yok oldu. Çizim tahtasına geri döndüler.
“Detaycı…” diye yorumladı Riley.
“Öyle olsa bile giderek ona yaklaşıyoruz bence.” diye ekledi Flores.
Elindeki elektronik gösterge ile olay yerlerini belirtti ve aralarında çizgiler çizdi.
“Bu ilk cinayetini de öğrenince, sıralama ve kullandığı alan hakkında daha iyi bir fikre sahip olduk.” dedi Flores. “İl kurbanımız, Margaret Geraty. Buranın kuzeyinde, Belding'de bulundu. İkinci kurbanımız, Eileen Rogers. Batıda, Mosby Parkı'nda bulundu. Ve üçüncü kurbanımız, Reba Frye. Daha güneyde, Daggett'de bulundu.”
Riley belirlenen noktalara bakınca, haritada bir üçgen şeklinin oluştuğunu gördü.
“Bin metre karelik bir alana bakıyoruz.” dedi Flores. “Ama bu o kadar da kötü değil. Bahsettiğimiz alan, birkaç küçük kasabanın olduğu çoğunluğu kırsal bir bölgeden oluşuyor. Kuzeyde, Senatör'ünki gibi büyük arsalar var. Çoğusu, açık kırlık arsa…”
Riley, Flores'un yüzünde profesyonel bir tatmin belirtisi gördü. İşini gerçekten seviyordu.
“Yapacağım şey, bu bölgede yaşayan tüm kayıtlı cinsel suçlularını bulmak.” dedi Flores. Hemen bilgisayara bir şeyler girdi ve ardından, üçgen şeklindeki alanda yaklaşık iki düzine kırmızı işaret beliriverdi.
“Şimdi, homoseksüelleri eleyelim.” dedi. “Katilimizin onlardan biri olmadığı neredeyse kesin diyebiliriz.”
Flores başka bir şey daha yazdı ve işaretlerin yaklaşık yarısı kayboldu.
“Şimdi de sadece sabit vakalara indirgeyelim—tecavüzden ya da cinayetten, ya da her ikisinden hapiste yatanları bulalım.”
“Hayır!” dedi Riley birdenbire. “Yanlış!”
Adamların üçü de şaşkınlık içinde Riley'e baktılar.
“Saldırgan bir suçlu aramıyoruz.” dedi.
Flores homurdandı.
“Ya, ne demezsin!” diyerek karşılık verdi.
Bir sessizlik oluştu. Riley'in içinde bir his vardı ama bunun ne olduğunu bir türlü tam olarak zihninde şekillendiremiyordu. Garip bir şekilde masanın üzerinde oturan oyuncak bebeğe baktı.
Ah keşke dili olsa da konuşsa… diye geçirdi içinden.
Ardından, ne düşündüğünü yavaş yavaş açıklamaya başladı:
“Demek istediğim, apaçık bir saldırgan değil. Margaret Geraty tecavüze uğramamıştı. Rogers ve Frye'ın da böyle bir saldırıya maruz kalmadıklarını biliyoruz.”
“Hepsi işkence görerek öldürülmüştü.” diye söylendi Flores.
Laboratuvarda tansiyon giderek yükselmişti. Brent Meredith endişelenmeye başlamıştı. Bill ise gözlerini sadece bir monitöre dikmiş öylece bakıyordu.
Riley, Margaret Geraty'nin cesedinde yer alan ürkütücü yaralara ait fotoğrafların yakın çekimini gösterdi.
“En saldırgan cinayeti, ilk olanıydı.” dedi. “Yaraların hepsi oldukça derin ve berbat—sonraki iki kurbanından çok çok daha kötü. Eminim laboratuvar çalışanları bu yaraların, katil tarafından birbiri ardına hızlı bir şekilde yapıldığı kanısına varmışlardır.”
Flores, hayranlık içinde başıyla onay verdi.
“Haklısın.”
Meredith, merak içinde Riley'e baktı.
“Bu, sence ne anlama geliyor?” diye sordu Meredith.
Riley derin bir nefes aldı. Kendini yine katilin zihniyetine girmiş vaziyette buldu.
“Bir şeyden adım gibi eminim.” dedi. “Hayatı boyunca hiç kimseyle cinsel ilişkiye girmemiş. Hatta, belki de, hiç kimseyle flört bile etmemiştir. Sade ve itici biri. Kadınlar, tüm hayatı boyunca onu reddetmiştir.”
Riley biraz duraksayarak düşüncelerini toparladı.
“Bir gün artık canına tak etti.” dedi. “Margaret Geraty'yi kaçırarak bağladı ve çırılçıplak soyup, tecavüz etmeye yeltendi.”
Flores araya girdi.
“Ama yapamadı!” dedi.
“Evet. Tamamen iktidarsız biri.” dedi Riley. “Tecavüz edemeyince de öfkeden deliye döndü ve bıçaklamaya başladı—cinsel bağlamda etkilenebileceği kadar yakından bıçakladı. Bu, onun hayatındaki ilk şiddet vakasıydı. Kadını uzun süre hayatta bırakma gibi bir çabasının olmadığını düşünüyorum.”
Flores, raporda yer alan bir paragrafı gösterdi.
“Tahminlerin doğru.” dedi. “Geraty’nin cesedi, kaçırılmasından sadece birkaç gün sonra bulunmuş.”
Riley, bir an için kendi sözlerinden ürperdi.
“Ve bu, katilin hoşuna gitti.” dedi. “Geraty'nin yaşadığı korku ve acı katilin çok hoşuna gitmişti. Tüm o bıçaklama ve kesme işini sevmişti. Derken, bunu kendine bir nevi alışkanlık haline getirdi. Bu işi yaparken her anının tadını çıkarmayı öğrendi. Reba Frye olayında, bu korku ve işkence süreci bir haftadan daha uzun sürmüştü.”
Ürpertili bir sessizlik çöktü ortama.
“Peki, oyuncak bebekle bağlantısı ne?” diye sordu Meredith. “Kendince bir oyuncak bebek yarattığından neden bu kadar eminsin?”
“Cesetler tıpatıp oyuncak bebeğe benziyorlar.” dedi Bill. “En azından, son ikisi… Riley bu konuda haklı.”
“Oyuncak bebeklerle bağlantılı.” dedi Riley sessizce. “Ama tam olarak ne bağlantısı olduğunu bilmiyorum. Bir çeşit intikan unsuru olabilir.”
Nihayet, Flores sordu: “Yani, sence aradığımız kişi sabıkalı biri mi?”
“Olabilir…” dedi Riley. “Ama bir tecavüzcü ya da saldırgan bir suçlu değil. Daha masum, daha az tehditkâr biri—belki bir röntgenci ya da bir teşhirci ya da toplum içinde kendini tatmin eden biri…”
Flores hızlı bir şekilde bilgisayara girdi.
“Tamam!” dedi. “Saldırgan suçluları eliyorum!”
Böylece, haritadaki kırmızı işaretler bir avuç dolusu kaldı.
“Pekala, elimizde kimler kaldı?” diye sordu Riley, Flores'e.
Flores bir kaç kayda baktı ve birden heyecanlandı.
“Sanırım buldum!” dedi Flores. “Sanırım bahsettiğin adamı buldum. İsmi, Ross Blackwell. Dinle! Oyuncak bebekleri sapıkça şekillere sokarken polis tarafından çalıştığı oyuncak dükkanında yakalanmış. Bebekleri, sanki cinsel ilişkiye giriyorlarmış gibi tuhaf tuhaf şekillere sokuyormuş. Dükkanın sahibi polisi aramış. Blackwell şartlı tahliye edilmiş ama o zamandan bu yana, yetkililerin gözleri hep onun üzerindeymiş.”
Meredith eliyle çenesini hafifçe