Bunun üzerine Masamuné bu boş mevkiyi aziz Ungo-Daizenji’ye teklif etmeye karar verdi ancak bahsi geçen rahip sarayın gözdesiydi ve İmparator ona güveniyordu. Zenji’ye bir şey söylenmeden önce Majesteleri’ne başvurulması gerekiyordu. Masamuné talebini, nedeniyle birlikte ve şahsi bir rica olarak sundu. Emekli devlet adamına duyduğu duygusal yakınlığı koruyan İmparator hemen rıza gösterdi ve böylece Ungo-Zenji, güzel Matsushima bölgesindeki Zuiganji Tapınağı’nın başına getirildi.
Atanmasının yedinci gününde Masamuné, yeni geleni karşılamak üzere Zuiganji’ye resmi ziyarete gitti. Ona, o sıralarda boş bulunan Zenji’nin özel misafir odasını gösterdiler. Bir oyuğa döndüğünde dikkatini bir anda, özenli ve pahalı işçiliği olan değerli bir sehpaya yerleştirilmiş eski bahçe getası çekti.
“Şu getayı hangi meşhur kimse kullanmış?” dedi, afallamış Masamuné kendi kendine. “Ama benim mevkimde bir daimyoyu kabul ederken odayı böyle düşük bir eşyayla dekore etmek kesinlikle görgüsüzlük! Ancak rahip böylesi tuhaf bir görgü kuralını ihlal ettiyse eminim bir amacı vardır.”
O anda sürgülü kapılar ses çıkarmadan açıldı ve baştan aşağı dini kıyafetler giymiş ve elinde beyaz kıllı, kutsal bir fırça tutan muhterem bir zat içeri girdi. Hareketsiz yüzünde münzevi bir görüntü olsa da alnında, gözlerinin arasındaki çirkin bir yara görünüşünü bozmuştu.
Gelen kişi Ungo-Zenji’ydi, misafirinin karşısına oturarak iki elini avuçları aşağı gelecek şekilde matların üzerine koydu ve saygılı bir karşılama yaparak birkaç kere başını eğerek selamladı; Masamuné de gerektiği gibi bu nezakete karşılık verdi.
Selamlaşmalar bitince Masamuné merakını daha fazla dizginleyemedi.
“Saygıdeğer efendim,” diye başladı, “samimi isteğimi kabul ederek tapınağımızdan sorumlu olmak için bu ehemmiyetsiz yere gelmeye tenezzül ettiniz. Faziletinizden derinden etkilendim ve nasıl teşekkür etsem bilemiyorum. Ben basit bir adamım, kelimeler konusunda beceriksizim. Fakat saygıdeğer efendim, kafamı karıştıran iki şey var ve bu ilk görüşmemiz olsa da böylesi meraklı olmamı görgü addedebilirseniz, bir bahçe getasını şeref konuğu olarak yerleştirmenizi ve azizliğinize gölge düşürecek kadar kötü olan yaranızı açıklayabilir misiniz?”
“Bir bahçe getasını şeref konuğu olarak yerleştirmenizi açıklayabilir misiniz?”
Tezcanlılıkla söylenen bu sözler üzerine Masamuné’nin gençliğini anımsayan rahip hafifçe gülümsedi. Ardından odanın daha aşağıdaki bitimine çekildi ve çökmüş gözlerinde parlayan yaşlarla şöyle dedi:
“Yüzünüzü tekrar gördüğüme çok sevindim. Değişmeyen yüz hatlarınıza bakmak bana uzun zaman önceki gençliğimi hatırlatıyor.”
“Ne tuhaf sözler bunlar! Bildiğim kadarıyla bugüne dek karşılaşmamışken size gençliğinizi nasıl hatırlatabilirim?”
“Lordum, sabırlı olursanız hepsini açıklayacağım,” diye yanıtladı Zenji. “O zamanlar sadece bir hizmetliydim; Makabé Heishiro olarak bilinen bir takunya taşıyıcısıydım, o yüzden böyle düşük mevkili bir kişiyi hatırlamamanızı anlıyorum. Osaki Kalesi’nde kalıyordunuz…”
Durdu fakat tek bir kelime edemeyecek kadar hayrete düşmüş Masamuné yalnızca, onu daha önce gördüğünü hatırlamaya çalışıyormuşçasına eski hizmetlisine dikkatle bakıyordu.
O yüzden Ungo-Zenji hikâyesine devam etti ve otuz yıl önceki o karlı günde başına gelenleri detaylarıyla anlattı. Bunca yıl sadece intikamı düşünerek yaşadığını ve bir gün düşmanının çok gerisinde kaldığını göreceği düşüncesinin bütün zorlukları yenmesine, engelleri aşmasına kendini teşvik ettiğini anlattı.
“En sonunda,” diye sonlandırdı rahip, “İmparator’un dikkatini çektim ve değersiz hizmetimi o kadar büyük gösterdi ki beni ödüllerle ve lütfunun işaretleriyle donattı. ‘İşte vakti geldi!’ diye düşündüm. Ancak hayretle fark ettim ki böylesi adi bir tutku artık doğamda yoktu, intikam arzusu yok olmuştu. Olaya farklı bir ışıkta bakmaya ve sizi bir hayır sahibi olarak görmeye başladım. Sizin için hâlâ bir takunya taşıyıcısı olabilirim – size göre edindiğim bilgilere asla erişmemiş olabilirim – sizin için iki ülkenin meşhur ve bilge zatlarıyla görüşmem imkânsız olabilir. Dolayısıyla benim nefretim minnete, intikam arzum içten bir huzur ve refah içinde bir yaşam dileğine dönüştü. Her gün, size borçlu olduğum paha biçilmez kazançların az da olsa karşılığını verebilmek için dua ediyorum. Lort hazretleri, eski bir getaya neden bu kadar değer verdiğimi ve kaşımdaki bu çirkin yarayı nasıl taşıdığımı şimdi anlıyordur.”
Masamuné anlatıyı büyüyen bir merakla ve derin dikkatle dinledi. Sonlandığında ayağa kalktı ve Zenji’nin iki elini hem nazikçe hem de zorla tutarak onu odanın üst bitimine çekti. İkisi de yeniden oturduğunda konuştu.
“Saygıdeğer efendim,” dedi duygu dolu bir sesle. “Az önce anlattıklarınız beni bir hayli utandırdı. Bahsettiğiniz olayı henüz anımsayabildim ve kibirle berbat hakaretler ederken ne kadar sinirli olduğumu hatırlıyorum. İntikam alma arzunuza değil, hakkınız olan zaferden feragat etmenize şaşırıyorum; bu beni sahiden hayrete düşürüyor! Böylesi bir yüce gönüllülük neredeyse inanılmaz! Dinin bazılarının söylediği gibi boş bir soyutlama olmadığını kanıtladınız bana ve eski suçlarım için naçizane affınızı istiyor, beni talebelerinizden biri olarak kabul etmenizi rica ediyorum.”
Böylece açıksözlü ve asil bir yaradılışa sahip Masamuné gençliğinde yaptığı hatadan pişmanlık duydu ve takunya taşıyıcısı, düşmanının utanç içinde ölmesini sağlasa övünebileceği o büyük zafere erişmiş oldu.
İki cömert insanın arasında candan bir arkadaşlık peyda oldu ve yıllar sonra ölüm onları ayırana dek birbirlerini sık sık gördüler ve muhabbetleri gelişti. Rahip, Kale’nin daimi misafiri kabul edilirken Masamuné, Ungo-Zenji’nin rehberliğiyle kutsal ilim çalışmalarını ciddi bir saygıyla yerine getirdi.
Genç Bir Samurayın Sadakati
Matsudaira Nobutsuna, Iyeyasu’dan sonra Tokugawa şogunlarının en muktediri sayılan Şogun Iyemitsu’nun bakanlarından biriydi. Müthiş dirayetli bir zat olarak Iyemitsu’nun bilgece yönetimine oldukça katkıda bulundu.
Iyemitsu, Takechiyo adında genç bir oğlanken o zamanlar Chōshirō denen Nobutsuna ona hizmetkâr ve oyun arkadaşı olarak hizmet ediyordu.
Bir sabah genç asilzade, Chōshirō ve iki başka oğlanın refakatinde bir koridordan babası Şogun Hidetada’nın özel dairelerine geçerken çatının kiremitlerinde zıplayan ve neşeyle cıvıldayan birkaç serçe yavrusu dikkatini çekti. Henüz on yaşındaki Takechiyo kuşları beğendi ve kendisinden üç yaş büyük Chōshirō’ya dönerek şöyle emretti:
“O küçük serçeleri benim için yakala, Chōshirō.”
“Zevkle, lort hazretleri ancak serçeleri yakalarken fark edilirsem Ekselansları’ndan ve memurlarından azar işitirim. Neyse ki bu akşam görevde olacağım, yani kimse görmeden çatıya tırmanıp sabah olduğunda size o küçük kuşları getireceğim. Lütfen o vakte kadar bekler misiniz, efendim?”
“Sanırım beklemem gerek.” Ve küçük eşlikçiler devam ettiler.
O gece her şey sessizliğe büründüğünde